AKİT MENÜ

Gündem

Ergenekon çözüme kurşun sıktırabilir

Ergenekon’la ilgili çalışmalarıyla bilinen ve DHKP/C tarafından ölümle tehdit edilen yazar Zihni Çakır, çok konuşulacak açıklamalarda bulundu. Çakır, süreci başlatan Erdoğan’ın büyük risk aldığını söyledi. Çakır, kamuoyunun çözüm sürecine verdiği desteği

2013-04-01 22:07:45

EROL METİN/ANKARA
Başbakan Erdoğan, çözüm sürecinin yürütüldüğü bir dönemde Adalet Bakanlığı ve AK Parti Genel Merkezi’ne yapılan saldırının Ergenekon’la bağlantılı olduğunu söyledi ve eylemin faili DHKP/C’yi “taşeron” olarak nitelendirdi. Erdoğan’ın bu çıkışını Ergenekon’un adı daha kamuoyunca bilinmeden “Ergenekon’un Çöküşü” ismiyle kitap yazan ve kitaplarındaki bilgilerden dolayı DHKP/C tarafından ölümle tehdit edilen yazar Zihni Çakır’la konuştuk.
“BAŞBAKAN HAYATİ RİSK ALDI”
- Başbakan Erdoğan, bir eylem konusunda ilk kez bu kadar açık açık Ergenekon örgütünü işaret etti. Bunu nasıl okumalıyız?
Başbakan bu açıklamayı yaparken, daha bu açıklamasından 10 gün öncesine kadar Başbakan’ın Ergenekon’la ittifaka girdiğini söyleyebilecek kadar şuurunu kaybetmiş kesimlerin, Başbakan’ın bu açıklamasını çok iyi okumaları gerektiği kanaatindeyim. Bugüne kadar Türkiye Cumhuriyeti devletinde istihbarat birimlerini en etkin şekilde kullanmış bir lider olan Başbakan’ın, bu açıklamayı elindeki bilgi ve belgelere dayandırdığından hiçbir şüphem yok.
- Başbakan’ın bildiği bir şeyler mi var?
Türkiye’de istihbarat birimleri bugüne kadar hiç bu kadar milli bir görev üstlenmemişlerdi. Hiç bu kadar milli bir kamuflaja bürünmemişlerdi. Haliyle bu tür eylemlerin faillerine ve faillerini kullanan yapılara ulaşmak anlamında istihbaratın çok büyük başarılarına şahit oluyoruz. Son dönemlerde özellikle MİT’in ve onunla koordineli çalışan emniyet istihbaratıyla askeri istihbaratın elde ettiği bilgilere dayalı olarak böyle bir değerlendirmede bulunulduğu kanaatindeyim. Çünkü Ergenekon gibi derin yapıların asli görevi zaten böyle süreçlerde toplumda bu tarz korku ve endişe oluşturacak eylemlere imza atmaktır.
- Çözüm süreci mi hedef alınıyor?
En başta çözüm süreci hedef alınmıştır. Çünkü Türkiye’deki derin yapılanmaların, Ergenekon yapılanmasının aktörlerinin tamamının beslendiği en büyük kaynağın Güneydoğu’da akan kan olduğu, batıda dökülen gözyaşı olduğu ortada. Şimdi bütün varlığını akan kana ve dökülen gözyaşına bağlamış bir yapı, bu kan ve gözyaşının dindirilmesine yönelik umutların tavan yaptığı bir dönemde elbette ki birtakım operasyonlara imza atacaktır.
- Başbakan nasırlarına mı bastı?
Nasırlarına bastı ve aynı zamanda da onların beslendiği kanalları tıkadı. Yani hayati risk alarak, siyasi risk demiyorum artık. Çünkü Kürt sorununun çözümü konusunda risk yüklenenlerin tamamı asla siyasi bir risk yüklenmemişlerdir, hep hayati risk üstlenmişlerdir ve hayatlarına mal olmuştur. Sayın Başbakan’ın korunmadaki güçlü refleksi, koruma ekibinin ve o koruyan yapının yabancı devlet adamlarının korunduğu standartların bile üzerinde bir örgütlenme ile hareket ediyor olması onu bugüne kadar ölümden kurtarmış olabilir. İşte Başbakan Erdoğan’ın hayati riskle terörün ve Kürt sorununun çözümüne yönelik attığı adımlar, Ergenekon’un şu an hâlâ hayatta olan, hâlâ istediği zaman aktif olabilecek kanadını harekete geçirmiştir. Başbakan’ın söylemek istediği, detaylandırmadan Ergenekon’dur dediği de budur bence.
CİHANER’İN KURTARILMA SEBEBİ
- O zaman Ergenekon tam olarak bitirildi diyemiyoruz.
Bunu dememiz zaten mümkün değil. Türkiye’de derin devletin tamamıyla tasfiye edildiğine ve İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden ve en son savcının mütalaasını verdiği davada tasfiye edilebilirlik şansı var mı derseniz ben yok derim. Çünkü Ergenekon’un dışarıdaki birtakım hücrelerine, medya ayağına, özellikle yüksek yargı ayağına henüz dokunulmamıştır bile.
- Bu hücreler kendi başlarına hareket etmiyorlardır. Bunların beyni, teorisyen takımı dışarıda mı?
Ergenekon’u bir piramit şeklinde düşünürsek ne tepe noktasındaki isimler ne sacayaklarındaki isimler var şu anda içeride. Bu tür derin yapılanmaların hukuk dışı faaliyetlerini örtebilmek için mutlaka ve mutlaka yüksek yargıda bağlantıları olması gerekir. Bu bağlantılardan birisi çözümlenmek üzereyken CHP’den milletvekili oldu.
- İlhan Cihaner’i kastediyorsunuz. Cihaner’le ilgili bağlantılar, Ergenekon’u büyük oranda deşifre eder miydi eğer üzerine gidilseydi?
Kendi başına zaten Cihaner’in Yargıtay’da yargılanmasına sebep olan dosya bile bir Ergenekon faaliyetidir. Burada Cihaner’le davalık olmak da istemem. Çünkü Türkiye’de hukuk maalesef doğruyu anlatanlarla, doğruyu yazan gazeteciler için işlemiyor. En son mütalaayla birlikte Ergenekon terör örgütü üyesi olduğu neredeyse bir tek mahkeme kararına kalmış olan üç tane adamın açtığı davadan, Ergenekoncu dediğim için ceza aldım. Şimdi kalkıp Cihaner’le aynı şeyi yaşamak istemesem bile bazı şeyleri de söylemek gerekiyor. İlhan Cihaner bir örnektir sadece. Onun gibi bağlantılı olan kaç tane yargıç varsa bunların da yargı önüne getirilmesi gerekiyordu. Şimdi 28 Şubat dönemini soruşturuyorsunuz. Ki o da Ergenekon’la bağlantılı bir soruşturma ve davadır. 28 Şubat döneminde Nuh Mete Yüksel nerede?
- Dışarıda.
Yani bu yapıların ve silahlı kuvvetlerdeki darbeci zihniyetin talimatlarıyla Fethullah Gülen Hocaefendi’ye iddianame hazırlamış bir adam ya da şu anda firari olan Gülseren Yaşer’in birtakım organizasyonları sonucunda hazırlamış olduğu iddianameyi mahkemeye teslim eden bir adamın hiçbir soruşturmada adı geçmiyor. Bu adamla bağlantılı olan herkes şu an içeride neredeyse. Ama bu adam yok.
DHKP/C KİMİN TAŞERONU?
- Erdoğan, DHKP/C’yi de “İradesini başkalarına teslim etmiş taşeron” olarak nitelendirdi. Ergenekon, terör örgütlerini nasıl taşeron haline getiriyor?
DHKP/C terör örgütünün bir ideolojik referansı yok ki. DHKP/C de MİT ve TSK içerisindeki birtakım fraksiyonlar tarafından kurulmuş, gerektiği zaman taşeron olarak kullanılabilecek bir örgüttür. Sabancı suikastında Ergenekon’un taşeronluğunu yaptıklarını kitabımda yazdığım için tehdit mesajı yayınladılar. Bu eylemde de DHKP/C tamamen Ergenekon yapılanmasının dışarıdaki hücreleri ve teorisyenlerinin taşeronluğunu, tetikçiliğini yapmıştır.
- Bu teorisyenler kim diyebiliriz? Encümeni Daniş mi?
Devleti sahiplenen, devletin aslisi olduğunu iddia eden yapılar mutlaka en tepedeki çatı tarafından yönetilir. Encümeni Daniş, 60’tan sonra çok farklı bir kimliğe bürünüyor. Bu büründüğü kimlik tamamen Türkiye’de devletin sahibi olarak hareket eden, işte bu Ergenekon gibi derin yapıları yönlendirmek, onlara görev tevdi etmek…
- Encümeni Daniş üyelerine dokunulmuyor.
Çünkü Encümeni Daniş sadece Gladio tarzı örgütlenmelere teorisyenlik yapan yapı değil, aynı zamanda masonik motiflerle oluşturulmuş… Kendilerine Moda Deniz Kulübü’nde oturup sohbet eden müdavimler diyorlar ama bence bu o teorisyenlerdir. Masonik bir ağırlık, masonik bir yapı var. Ona göre hareket ediyorlar. Bu kadar dokunulmaz olmalarının sebebini hâlâ masonların özellikle yargı bürokrasisinde etkili olmalarına bağlıyorum.
KARADAYI’NIN MESAJI
- Org. Karadayı’nın tutuklanmamasını da bu yönde mi değerlendiriyorsunuz?
Adam daha ilk ifadeye çağrıldığında bedensel anlamda mesajını verdi. Mason işaretiyle ‘beni koruyun’ mesajını verdi.
- AK Parti Genel Merkezi’ndeki saldırıda kullanılan lav silahı  Poyrazköy’deki kazılarda ele geçirilenlerle aynı seriden çıktı.
Demek ki paşanın boruları AK Parti Genel Merkezi’ni vurulabilecek kadar sağlam bir boru. İlker Başbuğ’un o dönem yapmış olduğu açıklamaları, Silahlı Kuvvetleri üniforması adı altında Ergenekon ve ona bağlı dışarıdaki hücrelere psikolojik destek, moral ve motivasyon sağlama amaçlı bir açıklama olarak görüyorum. Çünkü sizin kendi envanteriniz içerisinde artık kullanılması mümkün olmayan bir parçayı getirip, ‘bu boru’ diye göstermeniz o yapılara moralden başka bir şey vermez.
SABOTAJCILARIN PKK SOSLU
SİNSİ PLANI
- Özetle Ergenekon’un uyuyan hücreleri harekete mi geçirildi?
Yargı kanadı, medya, siyaset ayağı duruyor. Haliyle birçok hücresi talimat geldiğinde aktif hale gelebilecek durumda olan bir yapı. DHKP/C’yi de o aktif olan hücreler tetikçi olarak kullanmışlardır. AK Parti’ye yapılan saldırıda bu söz konusudur ve bunu böyle okumazsak bundan sonra olacak eylemleri zaten doğru okumamız mümkün değil. Çünkü çözüm süreciyle ilgili çok daha şiddetli saldırılar yaşanacak. Yaşanması muhtemeldir.
- Vazgeçmeyecekler mi?
Vazgeçmeyecekler. Bu süreci baltalamak için PKK’nın içerisindeki bazı kanatlarla işbirliğinde birtakım eylemlere imza atacaklar. Bunları geçmişte yaşadık. Yani bunu bir üstün öngörü olarak söylemiyorum. Sadece geçmişten örnekler aldığımızda bundan sonra olabilecekleri tahmin edebiliyoruz.
-Asıl can alıcı nokta bundan sonra PKK’daki bazı isimlerle işbirliği yapılması olur.
PKK’da bunlarla birlikte hareket eden kanatla, Ergenekon’un şu anda soruşturma ve davaya dahil edilmemiş ve istenildiği zaman aktif olabilecek olan hücreleri mutlaka ama mutlaka işbirliği içerisinde bir operasyon yapacaktır, bazı eylemlerde bulunacaktır. Buna hazırlıklı olmak durumundayız.
- Bu sinsi yöntem daha etkili olur.
Mutlaka. Çünkü AK Parti’nin hükümet olarak aldığı riskle birlikte yönettiği bu çözüm süreci halk desteği olmadan yürümez. Şu anda kamuoyu desteği olabilecek en azami düzeyde.
- Yani eylemlerine PKK yaptı süsü mü verecekler?
PKK’nın iradesi dışında ama PKK içerisinde birlikte hareket ettikleri yapılarla eylem düzenleyecekler. Elbette ki PKK süsü vereceklerdir.
Kamuoyu desteğini ortadan kaldırmak için tabii ki.

CHP’DE DHKP/C ÇATLAĞI
- CHP son dönemde DHKP/C’yi savunur bir çizgiye kaymış durumda. Muhalefetin terör örgütlerine bakış açısı için ne diyebiliriz?
Şimdi muhalefet de çözümden yana değil. E çözümü baltalamak için hareket eden bir terör örgütünü CHP’nin savunması kadar doğal bir şey yok. Çünkü CHP’nin bugünkü Genel Başkanı, DHKP/C örgütünün sahip olmadığı halde savunduğunu söylediği ideolojik referanstan gelme bir adamdır. Yani günü geldiğinde Kürtçülük yapabilecek, günü geldiğinde ulusalcılık yapabilecek, günü geldiğinde mezhep ayrımcılığı yapabilecek bir ideolojiden gelmiştir bu adam. Haliyle Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki bir CHP’nin, geçmişte Ergenekon’a sahip çıktığı gibi bugün de DHKP/C’ye sahip çıkması normaldir.
- Gönül bağı mı var?
Hem ideolojik bağdır, hem amaç bağıdır, hem gönül bağıdır.
- Bu şekilde okumamız mı gerekiyor?
Yani öyle okumak gerekiyor. CHP’nin içerisinde DHKP/C’ye sahip çıkmanın büyük bir rahatsızlık oluşturduğunu biliyorum.
- Böyle bir rahatsızlığı göremiyoruz ama.
CHP’de son dönemde iç kargaşa ve tepkiler güzel örtülüyor. Gerçekten iyi örtüyorlar. Hani siyaseten örtüyorlar. Ama Deniz Baykal’ın bir lider gibi yaptığı ziyaretlere ve yaptığı açıklamalara bakarsanız, o rahatsızlığın Baykal’ı harekete geçirdiğini söyleyebiliriz.
- DHKP/C destekçiliği CHP’nin hangi kanadını rahatsız ediyor?
CHP’nin o geleneksel siyasi anlayışını savunanları rahatsız ediyor. Yani Kılıçdaroğlu ve onun temsil ettiği ulusalcı kanat değil de, daha çok millici…
- Baykal’a yakın olanlar mı?
Baykal’ın etrafında toparlanan grubu rahatsız ediyor.

Yorumlara Git

Ünlü oyuncudan estetik isyanı!

Resmi tarihi açıkladılar! ABD Irak’tan çekiliyor

HÜDA PAR’dan CHP’ye had bildiren açıklama! Flaş ‘Kemalizm’ çıkışı…

Çarpıcı rapor ortaya çıktı! Trump suikastinde şok eden İran detayı

Pegasus resmen duyurdu! Seferler iptal edildi