AKİT MENÜ

Dünya

IŞİD ve çift taraflı ajanlar

IŞİD, son günlerde Irak'ı savaşın yoğun olarak yaşandığı bölgelerden biri haline getirdi. Peki IŞİD, nasıl bu kadar güçlendi, istihbarat örgütleri ile ilişkisi var mı, örgütün temel mantığı ne? Hilmi Çetin bu konular hakkındaki değerlendirmelerini çarpıcı analizler ile yazıya döktü.

Güncelleme Tarihi:

YENİAKİT.COM.TR - Önce Musul, daha sonra Tikrit ve Samarra son olarak da Bağdat'a kadar sarkan IŞİD geçtiğimiz günlerde hilafet ilan etti. Daha evvel Irak-Şam İslam Devleti Emiri olarak ilan edilen örgütün lideri Şeyh Ebubekir El Bağdadi'yi de Halife ilan etti.

IŞİD'in Ortadoğu'daki 100 yıllık dengeyi bozmaya kast etmesinin altında yatan sebepler, örgütün CIA, Mossad, BND, M6 gibi istihbarat örgütleri olan ilişkisini ele alan Hilmi Çetin analizlerini yazıya döktü.

ŞEYHLİĞİNİ HALİFELİĞE TEBDİL EDEN BAĞDADİ VE ÇİFT TARAFLI AJANLAR BAŞLIKLI O YAZI:

IŞİD, Ortadoğu’da 100 yıllık müesses nizamı yıkmaya matuf ani bir hamlesiyle dünyanın gündemine oturdu. Suriye’deki iç harpte ziyadesiyle aktif ve dominant bir aktör olarak temayüz eden, zaman içerisinde ülkedeki diğer muhalif muharip unsurları sindirecek kadar güçlenen örgüt bu gücünü Irak’a ihraç etmeye karar verdi. Örgüt bir yıldırım harekatıyla evvela Musul’u zaptetti. Akabinde, Tikrit ve Samarra üzerinden Bağdat’a sarktı. Örgütün temel harekat mantığını tahlil ettiğimizde, petrol havzalarını ele geçirme ve Fırat-Dicle gibi iki büyük su yolunu kontrol ederek, bunların üzerindeki stratejik noktaları tutmak suretiyle aşağıya güneye doğru sarkma gayretini müşahede ediyoruz. Hızı kesilmiş olsa da Mezopotamya vadisindeki ilerleyişleri devam ediyor.

Tabii bu yapının ardında hangi emperyal güç veya güçler var; bu son Irak operasyonu kamilen kendi insiyatifleriyle gerçekleştirdikleri bir operasyon mu yoksa arkasında emperyal bir stratejik aklın bulunduğu, bölgeyi yeniden dizayn etmeye matuf büyük  projenin bir cüz’ü mü?bu bahsi diğer…Bizim burada temas edeceğimiz mevzu örgütün ve mensuplarının genel olarak profili ve bu çok renkli profilin dimağlarda oluşturduğu istifhamlar...

IŞİD adlı organizmayı vücuda getiren “jihadist” savaşçıların menşeini tetkik ettiğimizde örgütün oldukça kozmopolit ve enternasyonel bir mahiyet arzettiğini rahatlıkla ifade edebiliriz. Yapıya dünyanın muhtelif yerlerinden bilad- ı İslamdan( Mağrip, Yemen, Afganistan, Endonezya, Çeçenistan) ve dahi Ehl-i Salibin türlü memleketl erinden(dikkate şayan bir şekilde İngiltere başta olmak üzere, Almanya, Fransa, İspanya...) katılım mevcud. Zaten IŞİD de -her ne kadar örgüt başlarda kuruluş amacının Irak ve Bilad-ı Şam’da (Levant Bölgesi) bir Sünni-İslam devleti tesis etmek olduğunu dillendirse de-  iddiasının sadece Irak ve Suriye’ye şamil olacak şekilde yerel-bölgesel düzeyde kalmayacağını, beynelminel bir iddiası olduğunu teyid edercesine Jakarta’dan Endülüs’e tüm İslam topraklarını fethedeceklerini söyleyerek hilafet ilan ettiler. Daha evvel Irak-Şam İslam Devleti Emiri olarak ilan edilen örgütün lideri Şeyh Ebubekir El Bağdadi de doğal olarak ihdas edilen bu nevzuhur hilafet kurumunun başına halife olarak getirildi. Bağdadi geçtiğimiz Cuma günü Musul’un en büyük camisinde Cuma hutbesi irad etti ve Müminlerin Emiri sıfatıyla müslümanların kendisine biat etmelerini istedi. Böylece Bağdadi şeyhliğini halifeliğe tebdil etmiş oldu. Tabi bu sözde halifelik ne ölçüde muteber ve hangi müslüman tarafından kabul görüyor tartışılır. Bir yanda alemi islamın yeryüzünde en fazla kudsiyet atfettiği yüce bir makamı, Kabe'yi yıkma tehditlerine kadar varan, Vehhabilere rahmet okutucu bir raddeye ulaşmış ultra-selefi aşırılığı;  öte yanda halim-selim, kendine güvenen, dengeli, sakin bir din adamı hâl ve görüntüsüyle yıkmak istediğin Allah'ın evinde minbere çıkıp müslümanlara seslenmek..
Hangisi gerçek hangisi yalan?

IŞİD tarafından sanal ortamda yayınlanan birtakım videolar yukarıda zikretmiş olduğumuz bu çok milletli, kozmopolit yapı realistesini ve bu yapının küresel iddiasını destekler mahiyette. Geçtiğimiz günlerde IŞİD tarafından yayınlan bir videoda İspanyolca konuşan 2 militan, "Allah'ın izniyle dedelerimizin topraklarını tekrar geri alacağız.  Endülüs'te İslam bayrağını dalgalandıracağız." İfadelerini kullanıyorlardı. Ayrıca popüler video gösterim sitelerine şöyle bir göz gezdirdiğimizde kendi dillerinde açıklamalarda bulunan, aksanlarından Avrupalı oldukları anlaşılan IŞİD savaşçılarının videolarına tesadüf etmekteyiz. IŞİD’in fütuhat planımız dahilinde İstanbul da var açıklamasıyla beraber azımsanmayacak bir miktarda ülkemizden katılım olduğu realitesini da aklımızın bir kenarına not edelim.

IŞİD bu çok dilli-çok milletli yapısıyla hiç şüphe yok ki istihbarat örgütlerinin manipülatif müdahelelerine açık bir vaziyettedir. IŞİD’in yekpare bir yapı arzetmediğini, muhtelif şubelerden müteşekkil olduğunu mütalaa etmekteyiz. Kuvvetle muhtemel bünyesinde , CIA,Mossad,BND,MI6 vb.            küresel ölçekte operasyon yapabilme kabiliyetini haiz istihbarat örgütlerinin angaje ettiği unsurlar bulunmaktadır.

Batılı istibarat teşkilatlarının bu yapıların içerisine nasıl sızdığı ve bu yapıların bünyesinden nasıl çift taraflı ajan devşirdiğine dair geçtiğimiz günlerde İngiliz basınında bir haber dolaşıyordu. Bu haberler Morten Storm adlı ihtida ederek zaman içerisinde El-Kaide’ye katılmış bir Danimarkalının macerasını hikaye ediyordu(1).Danimarka doğumlu Storm, cezaevindeyken İslamiyet ile müşerref olduğunu, akabinde Yemen’e Arapça öğrenmek,  İslami ilimler tahsil etmek amacıyla gittiğini ifade ediyor. Daha sonra El-Kaide’ye katılımı gerçekleşiyor ve zaman içerisinde CIA tarafından “El-Kaide’nin geleceği olarak” ittihaz edilen Anwar al-Awlaki ile münasebet tesis ederek yakınlaşıyor. Tam bu hengamda İngiliz istihbaratı MI5 Storm ile temasa geçiyor ve zaten İslam dini ile ilgili kafası karışık olan Storm’u çift taraflı ajanlığa ikna ediyor. Çift taraflı ajan-jihadist Storm’a tevdi edilen “kutsal” görev Awlaki’nin yakınına bir takip cihazı yerleştirmek ve bu yolla Amerika’nın Anwar al-Awlaki’yi bulup, insansız hava araçlarıyla avlamasını sağlamak. Neticede Anwar al-Awlaki, ABD insansız hava araçlarından atılan bir füze ile öldürülüyor. Morten, bu operasyonun istihbaratının kendi kanalından gittiğini iddia edip, ABD’nin kendisine taahhüt etmiş olduğu yüksek meblağlı, cazip ödülü talep ediyor. Lakin ABD, istihbaratı farklı bir kaynaktan temin ettiğini iddia edip, Morten’ı sükut-u hayale uğratıyor. ABD’den tahayyül ettiği ödülü kopartamayan Morten, bu cazip çift taraflı casusluk hikayesini paraya tahvil edebilmek amacıyla kitaplaştırıyor.

Yukarıda bizim bir telgraf hacminde nakledebildiğimiz Morten Storm’un macerası, özellikle IŞİD gibi Avrupa menşeili mühtediler ile dolu örgütler üzerinde batılı istihbarat teşkilatlarının ne ölçüde müessir olabilecekleri ve onları manipüle edebilecekleri hususunda bizlere bir fikir vermiyor mu? Anlaşılan o ki IŞİD vak’asını zikretmiş olduğumuz hakikatlerin ışığı altında, mütecessis gözlerle tekrar okumamız iktiza ediyor.

Yorumlara Git

İsrail’den dijital algı savaşı: ChatGPT ve algoritmalar propaganda için devrede

Polislere ateş açıldı

Seda Sayan'dan Güllü itirafı: Geçmişte okul taksitlerini ödedim...

Uyuşturucu soruşturması kapsamında Kasım Garipoğlu’na yakalama kararı çıktı! Hangi mal varlığına el konuldu?

İstanbul’a kar uyarısı: 10 yıl sonra ilk defa gerçekleşecek