AKİT MENÜ

Gündem

Arınç’tan Akit’e ziyaret

Akit’in Ankara Temsilciliğini ziyaret eden Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, İsrail’in Mavi Marmara mağdurlarına ödeyeceği tazminatla ilgili anlaşmada son kararı TBMM’nin söyleyeceğini açıkladı.

2013-04-24 21:30:35

AKİT / ANKARA
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç gazetemiz Ankara Bürosunu ziyaret etti. Ankara Temsilcimiz Yener Dönmez ile Ankara Haber Müdürümüz Fatih Akkaya’nın kahvaltıda ağırladığı Başbakan Yardımcısı, gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu, son durum hakkında çarpıcı bilgiler aktardı.  Arınç, İsrail’in Mavi Marmara mağdurlarına ödeyeceği tazminatla ilgili anlaşmada son kararı TBMM’nin söyleyeceğini açıkladı.
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Türkiye raporundan PKK’lılarla ilgili ‘terörist’ ifadesinin ‘aktivist’ olarak değiştirilmesini değerlendiren Arınç, “Avrupa Konseyi’nde Türkiye’yle ilgili olduğu bildirilen kararın bu şekilde çıkmış olmasını üzüntüyle karşılıyorum. Çünkü Türkiye demokrasiyle, demokratikleşmede, özgürleşme konusunda o kadar çok olumlu adımlar attı, yasal düzenlemeler ile o kadar çok bu alanları genişletti ki, artık Avrupa Konseyi’nin Türkiye hakkında bu tür kısıtlayıcı veya denetleyici kararlar vermesi anlamsızdır. Yani Türkiye’nin bu mekanizmadan süratle çıkması gerekir. İkincisi eğer bu konuda bir inceleme, araştırma yapılacaksa objektif olmalıdır ve belli saplantılardan uzak olmalıdır” dedi.
“ALTINDAKİ SEBEPLERE BAKMAMIZ LAZIM”
Değişiklik konusunda Türkiye’den hoşnut olmayan ülke temsilcilerinin etkisine dikkat çeken Arınç, şunları söyledi: “Bizim orada önemli bir delegasyonumuz var. Bütün partilerden temsil ediliyor. Son verilen karar büyük bir oyla kabul edildiğine göre bunun altında yatan sebepleri araştırmamız gerekir. Ancak bildiğim kadarıyla komisyon raporunda PKK ve teröristler olgusu esasen pek çok yerde geçiyorken son anda BDP’li milletvekili Ertuğrul Kürkçü’nün teröristler kelimesini aktivist olarak değiştirmesi teklifi de oylamada çekimser ve redde karşı kabul edilmiş. İşin garip tarafı oradaki delegasyonumuzdan aldığımız haberlerde Ertuğul Kürkçü kendi teklifine bile oy kullanmamıştır. Genelde bu tür raporlarda oradaki grupların çok etkisi olduğunu düşünüyorum. Çünkü sosyalist gruplar var, halk partisi grupları var, muhafazakar gruplar var Avrupa Konseyi’nde. Onların bu değişikliği yapmasının altında hangi sebeplerin yattığını bilmemiz gerekiyor.”
TÜRK HEYETİ NEDEN BİRLİKTE
HAREKET ETMEDİ?
Türk heyetini temsil eden milletvekillerinin birlikte hareket etmemesinin düşündürücü olduğunun altını çizen Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ancak ben Türk delegasyonu bakımından şunu önemsiyorum. Yani red oyu kullananlarla evet oyu kullananların aynı delegasyonda bulunmuş olmalarını, hatta ikisine bakarak çekimser oy kullanılmış olması çok farklı bir görüntü. Bunu hem konseydeki delegasyon başkanımızdan hem de o partilerin milletvekillerinden gerekçesini öğrenmemiz lazım. Ama bütün bunların gerekçelerini, Türkiye delegasyonundan Türkiye’ye döndüklerinde öğrenmemiz ve belki onların da bir basın toplantısıyla açıklamaları gerekebilir. Bu değişikliğin hangi gerekçeyle yapıldığını ve Türk delegasyonu nasıl oluyor da farklı biçimlerde oy kullanıldığını öncelikle çözmemiz lazım. Benim bugüne kadar Meclis Başkanlığımdan da beri bildiğim tek bir şey var; bu delegasyonlarda bütün partilerden temsilci olmakla birlikte Türkiye içerisinde kıyasıya birbirimizi eleştirebiliyorduk ama Türkiye dışında adeta bir milli takım gibi hareket ediyorduk. O zamanlar bu çok önemliydi. Yani Türkiye’nin dış politikası ne ise, Türkiye’nin kabulleri ne ise dışarıda bütün partili milletvekillerimiz oy birliğiyle onu destekliyor, farklı düşünseler bile Türkiye’nin görüşünde birleşirlerdi. Ama böyle bir kararda ayrışmanın mevcudiyeti bu milli takım ruhunun dışarıda kaybedildiğini gösteriyor. Şüphesiz hükümet olarak ve çoğunluğu bulunan bir parti olarak, dış politikayı belirleyen bir parti olarak belli kararlar alıyorsak, bunun dışarıda diğer partiler tarafından da destekleniyor olması gerekir. Bu defa farklı davranılmış, bu milli takım ruhunu dışarıda kaybedersek bu Türkiye için herhalde faydalı bir gelişme değildir.”
“TAZMİNAT OLAYI TBMM’YE GETİRİLECEK”
Mavi Marmara katliamı nedeniyle İsrail’in ödeyeceği tazminat görüşmeleriyle ilgili önemli bilgiler veren Başbakan Yardımcısı Arınç, “Süreç tamamlandığında şüphesiz bu kamuoyuna da açıklanacak. Sürecin tamamlanması önce İsrail’le bir anlaşmaya ve bu anlaşmanın TBMM tarafından da kabul edilmesine bağlıdır. Uluslararası bir sözleşme nasıl parlamentoda kanun şeklinde kabul edilip onaylandıktan sonra yürürlüğe giriyorsa, tazminat konusunda da İsrail hükümetiyle varacağımız anlaşmanın yine TBMM tarafından uygun bulunması gerekecek ve uygun bulunması durumunda da yürürlüğe girecek. Daha henüz o süreçte değiliz. İşin başındayız ama hükümet olarak görevimizi en iyi şekilde yapıyoruz” diye konuştu.
“HEYETLER MÜZAKERE EDİYOR”
Tazminat mevzusunu kendisinin koordine ettiğini bildiren Arınç, “Tazminat konusunu hükümet olarak biz takip edeceğiz. Uluslararası hukuk içerisinde cereyan etmiş bir fiilin tazminat olarak nasıl karşılanması gerektiğini heyetler müzakere ediyor. Ben bu heyetin başkanı değilim. Oradan gelen heyetler var. Biz de Dışişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı’nda bürokratları hazırladık ama hükümet olarak koordinasyon görevi bende. Bana geliyorlar, çalışmalarını anlatıyorlar. Ben şöyle veya böyle yapın diye onları yönlendiriyorum. Sonunda onlar bir karara vardıklarında bize tekrar gelecekler. Biz evet dersek onun üzerine bir anlaşma yapılacak. Arkasından da bunu TBMM’ye getireceğiz. Bundan daha güzel bir şey olamaz” şeklinde konuştu.
“SELÂM DURULACAK BİR DAVRANIŞ”
Yakınları şehit düşen ailelerin hassasiyetlerini önemsediklerini vurgulayan Bülent Arınç, şöyle devam etti: “Ailelerin ceza davasıyla ilgili düşünceleri bütün düşünceleri anlayışla karşılıyoruz ve onları kendi meselemizmiş gibi kabul ediyoruz. O şehitlerimizin yakınları, o gemide yolculuk yapanlar, o yüksek ideal uğruna Gazze’ye insani amaçla giden herkes şundan emin olsun hükümetimiz kendileriyle aynı duyguları paylaşıyor ve bu duyguların tatmin edilmesine yönelik bir çaba sergiliyor. Bu meselede gelinen nokta hükümetimizin büyük bir başarısıdır. Bu başarısından dolayı bir bakan ve bir vatandaş olarak ve Mavi Marmara’yla dünyaya verilmek istenen mesajın sahibi bir insan olarak ben gurur duyuyorum. Neden? Çünkü olay olduğu anda Başbakan vekiliydim. Başbakanımızla yurtdışındaydım. O gün yaşananları çok iyi biliyorum. Sivil asker dahil bütün bürokratlarımızla meselenin üzerine hassasiyetle eğildik. Neler yapabileceğimizi çok geniş bir şekilde düşündük ve yapabileceğimizin azamisini yaptık. Ama hükümet olarak da buna benzer olayları her gün işleyen fütursuz İsrail’e karşı 3 konuda dimdik ayakta durduk. Bu yaptığın büyük bir haksızlıktır, korsanlıktır. Seni BM’ye şikayet ediyorum, seni bütün dünya kınayacak ama Türkiye’den de özür dileyeceksin. Her şeyi yap ama İsrail’den özür bekleme. Dünyanın düşündüğü buydu. 3 sene bir milimetre sapmadan özür dileyeceksin sözünden başka bir şey konuşmadık. 3 sene sonra da özür dilediler. Hem de çok açık bir biçimde. İkincisi senin yaptığın bu haksızlığın karşılığı her türlü zararı tazmin etmektir. Onu da kabul etti. Üçüncüsü bu gemi niçin Gazze’ye doğru gidiyordu? Sen orada haksız bir ambargo uyguluyorsun. O insanlar yiyecek ekmek, ilaç bulamıyor. Oradaki insanlar her şeyden mahrum. Bu insanlık dışı bir olaydır. Bu ambargoyu kaldırman gerekiyor. Bu da kabul. Şimdi hükümetimizin İsrail’i kabule zorlamak ve onların ikrarıyla meselenin son bulması ayakta alkışlanacak, selam durulacak bir davranıştır. Kimse bunun arkasından da onu küçültecek, onu dikkatlerden uzaklaştıracak hiçbir hareket yapmamalıdır. Taleplerimiz belliydi bu taleplerimiz karşılık buldu.”
“AMBARGO TAKİP EDİLECEK”
İsrail’den yerine getirmesini istedikleri 3. şartın ambargonun kaldırılması olduğunu hatırlatan Arınç, “3. konu da ambargo ve ablukanın Filistin ve Gazze’nin özgürlüğüne kavuşacak biçimde kaldırılmasıdır. Yine aynı bildirinin içerisinde bu konuda olumlu çalışmalar yapılacağı, buna karşılık Türkiye’yle adımlar atılacağı yazılıyor. Bu lafta kalmamalı. Bu takip edilecektir. Başbakanımız her şeyi göğüsleyerek, ‘Ben mayıs ayı sonunda Allah kısmet ederse gideceğim, yerinde göreceğim ve yapılacak işleri de İsrail’e söyleyeceğim’ diyor. Başka ne desin” ifadelerini kullandı.
“HEPSİNİN CEVABI VERİLİYOR”
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin Başbakan Erdoğan’ın Gazze ziyaretini ertelemesi gerektiği yönündeki sözlerine tepki gösteren Arınç, Türkiye’nin kendi kararlarını kendi alabilecek güçte olduğunu belirterek, şunları ifade etti: “Hepsinin cevabı veriliyor. Eski fotoğrafları hatırlayın yani Clinton’un önünde başı mahcup bir şekilde duran hükümet yetkilileri nerede, ama şimdi her konuda ciddi bir şekilde düşüncesini ifade edebilen, yeri geldiğinde eleştiren, yeri geldiğinde başı dik, alnı açık, muktedir hükümetin yetkilileri nerede? Kim ne derse dersin yanlışsa anında cevabını alır, doğruysa da meseleye yola devam ederiz. Kerry’in sözlerine hükümet adına cevap verdim. Başbakanımıza sordular o da bizim cevabımızı yeterli gördüğünü ifade etti. Amerika kendisini çok güçlü gören ve gerçekte de belki böyle kabul gören bir devlet. Onun dış temsilcilerinin zaman zaman bu tür maksadını aşan, hatta diplomatik kuralları zedeleyen sözleri ve davranışları oluyor. Bunları da Türk hükümeti olarak anında karşılığını veriyoruz. Önemli olan bunların düzeltilmesidir. Çünkü biz onlarla aynı kültüre, aynı yapıya sahip değiliz. Çok şükür Türkiye başı göklere değecek bir ülke. Karşısındaki insanın yanlış yaptığını fark ettiği zaman karşılığını verir.”
“DÜNYANIN EN ZOR İŞİNİ YAPIYORUZ”
Çözüm sürecine de değinen Arınç, ümitle yola çıktıklarını dile getirerek, şöyle konuştu: “Dünyanın en zor işini yapıyoruz ve bu işin sonucunun biz kendi açımızdan, ülkemiz açısından iyi olmasını diliyoruz. Ama 35 yıldır devam eden bir terörle mücadele var, dökülen kanlar var, kırılma noktaları var, kanaatler var, fikirler var, peşin fikirler var. Büyük bir trajedi var ortada. Karşımızda terör örgütü var. içeride ve dışarıda eylemcileri var ve bunlar her gün kanımızı döktüler. Bombalamalar, mayın patlamaları, canlı bombalar… Binlerce insan hayatını kaybetti. Şehitlerimiz var, gazilerimiz var. yaşadığımız olay bu. Bunu sona erdirmek için çaba gösteriyoruz. Her şeyi denedik şimdi bu yolu deniyoruz. İsteriz ki sonunda bu kan dursun, silahlar bırakılsın, artık eylem yapamaz noktaya gelsinler. Fikirleri varsa fikirleriyle konuşsunlar. Siyaset yapacaklarsa da şiddeti, silahı kullanmadan siyaset yapsınlar. Yani herkesin amacı böyle olmaz mı? Yani terör orada dursun. Yine biz onlara karşı silahla mücadele edelim. Onlar yine bizi mayınla, bombayla, patlamayla öldürmeye devam etsin. Herhalde kimse bunu istemez. Akıllıca bir hareket yapıyoruz. Ama sonucundan emin değiliz. Hiç kimse emin değil. Nerede bu olay kırılır, nerede sonuçsuz kalır, nerede tekrar eski günlere döneriz bunların hassasiyetini hepimiz biliyoruz. Ama bir ümitle yola çıkıldı.”
“GÜVENLİK GÜÇLERİ GÖREVİNİN BAŞINDA”
Tedbiri elden bırakmadıklarını vurgulayan Arınç, şunları kaydetti: “Çözüm süreci devam ediyor. Hem de kısa sürede olumlu sonuçlarını gördüğümüz şekilde devam ediyor. Ama bir taraftan da güvenlik güçleri görevlerinin başında. Onlar üzerlerinde silah taşırken ve eylem yaparsa, yine mayınlar patlarsa güvenlik güçleri de görevlerini yapacaktır. Uçaklarımız hazır, askerimiz hazır. Yani güvenlik güçleri silahı bırakmış, herkes yerli yerinde piknik yapıyor değil. Eylemin olmaması bizi mutlu ediyor. Ama her an eylem olabilir diye de herkes tetikte duruyor. Ama onlar eylem yapmıyor diye biz de onların üzerine hücum edecek, tankla topla üzerine gidecek değiliz. Genelkurmay açıklama yaptı. Biz de açıklamamızı yapıyoruz. Silahlı eylemlere, terörist faaliyetlere karşı herkes görevinin başında. Bu süreci başarıya ulaştırmak için hassasiyetle takip ediyoruz. Şimdi belki zamanıdır, konjonktür, örgütü silah bırakmaya zorlamıştır. Öcalan’ın 21 Mart’tan beri çekilin mesajlarıyla, silah bırakın mesajlarıyla bugüne kadar duyulması istenen pek çok şey de mesaj olarak verildi. Yani peşin hükümle bu iş bölünmeyle sonuçlanacak, terör bitmeyecek, örgüt yine dediğini yapacak noktasında olanlara hayır öyle düşünmeyin diyoruz. Bu iş kesinlikle bir ay sonra, iki ay sonra bitecek, ortalık güllük gülistanlık olacak. Onları da bekleyin bakalım. Henüz netice daha görünmedi diyoruz. Ama süreci etkileyebilecek olumsuz davranışlardan ve sözlerden de kaçınmamız lazım. Biz her şeyi göze aldık.”

Yorumlara Git

Sağanak İstanbul’u vurdu! AFAD uyarmıştı

21 Eylül 2024: Günün Âyet ve Hadisi

21 Eylül 2021: Ahmet Esad Aslanlar'ın vefatı (Reisü-l Kurra)

Ünlü oyuncudan estetik isyanı!

Resmi tarihi açıkladılar! ABD Irak’tan çekiliyor