Aktüel
Yakıp yıkan zararı ödesin
Eski Bakan Ekrem Pakdemirli, 1 Mayıs’taki gibi “etrafa verilen zararlar sendika ağalarından tahsil edilsin. Yaralama veya ölümlerden de tertip komitesi sorumlu tutulsun. Sorumluluk verildiğinde şiddet ve teröre müracaat azalır” dedi.
EROL METİN/ANKARA
Adlarından söz ettirmek ve koltuklarını sağlamlaştırmak amacıyla 1 Mayıs kutlamalarında işçileri polisle karşı karşıya getiren sendika baronları, çalışanların sosyal ve ekonomik haklarını korumak yerine sendikal faaliyetleri geçim kapısına dönüştürmüş durumda. Üyelerin parasıyla saltanat süren ‘profesyonel’ sendika baronları, yüksek maaş, yolluk, harcırah, kredi, ikramiye, tazminat ve makam aracı gibi kendilerine verilen ‘haklarla’ istedikleri tarzda bir yaşam sürüyor. Kendi ekiplerini kuran baronların yıllarca yönettiği sendikalarda yolsuzluk da diz boyu. Gariban işçi parasıyla pavyonda eğlenen ve konsomatrise ısmarlanan şampanyanın faturasını sendikaya ödeten baronlar bile var. Sendikaların yeterince denetlenmemesi usulsüzlüğe ve istismara kapı aralıyor.
“ZARARI ONLAR ÖDESİN” ÖNERİSİ
Akit’e konuşan eski Bakanlardan Ekrem Pakdemirli, sendika ağalarının fikir platformlarında hak savunuculuğu yapacaklarına cebir ve şiddetle “biz de varız” demeye çalıştığını söyledi. Bayram kutlaması bahanesiyle etrafa verilen zararın önüne geçmek için birtakım düzenlemeler yapılması gerektiğini dile getiren Pakdemirli, devletin ve esnafın maddi kaybının sendika ağalarından tahsil edilmesi önerisinde bulunarak, “Sonuçta verilen zararları sendika ağalarının işletmelerinden tahsil etmek bir çıkar yol olabilir” dedi. Cana verilen zararlar konusunda da gösteriyi düzenleyen sendika organizatörlerinin sorumlu tutulması önerisinde bulunan Pakdemirli, “Yaralama veya ölümlerden de tertip komitesini sorumlu tutup, isteyen istediği yerde miting yapsın. Sorumluluk verildiğinde belki şiddet ve teröre müracaat azalır” ifadelerini kullandı.
“ÖMÜR BOYU BAŞKAN OLUYORSA SORUN VAR”
Ankara Strateji Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Mehmet Özcan ise, Türkiye’deki sendikal yaşamda sağlıklı bir işleyişin olmadığının altını çizerek, “Sendikalar demokrasinin temel direklerinden birisidir. Sendikaların mutlaka ve mutlaka özgür bir şekilde varlığını sürdürmeleri gerekiyor. Ama demokrasi denetimin devre dışı bırakılması değildir. Sendikaların da etkin bir şekilde denetim altına alınması gerekiyor. Türkiye’de maalesef seçim kaybetme veya bir şekilde seçimi kaybetmeyecek şekilde düzenlenen bir sendika yaşamı var. Sendikalar da en azından yönetim açısından çoğulculuğun sağlanması gerekiyor. Bir kişi eğer ömür boyu sendikada başkan oluyorsa bu sendikanın işleyişinde bir sorun var demektir” diye konuştu.
“EYLEMLERLE ÖRTÜYORLAR”
Marjinal sendikaların varlığını şiddet eylemleriyle ispat etmeye çalıştığını belirten Özcan, şöyle dedi: “Sendika başkanları sendikalaşmanın artması için çaba sarf etmesi gerekmiyor mu? Özellikle marjinal sendikalar, 1 Mayıs’ta işçileri veya yasadışı grupları Taksim’e çıkarıp orada eylem yaptırdıysa görevini yaptığını düşünüyor. Oysa sendikaların işçinin sorunlarını her şeyiyle gündeme getirecek çalışmalar yapması gerekiyor. Daha radikal ve marjinal sendikalarda maalesef ciddi bir sorun yaşanıyor. Bunlar da tabii ki marjinalleşmeyi ve küçülmeyi bir şekilde kapatabilmek, örtebilmek için daha marjinal hareketlere yöneliyorlar. O da işte bu tür eylemlerle sonuçlanıyor. Sendika varlığını eylemlerle göstermeye ve ispat etmeye çalışıyor. Türkiye’de sendikacılığın bu tepeden inmece veya hükümet tarafından değil, sendikacılar tarafından rehabilite edilmesi gerekiyor. Ki demokratik ve çoğulcu bir sendikalaşma ortaya çıksın.”