Dünya
11 Eylül olayları neyse IŞİD tuzağı da odur
“Tuzak ve basiret” başlığını attığı yazısında, 11 Eylül olaylarından bu yana İslam’la aidiyeti olan herkesin tuzaklara gönüllü olarak düşmeye davet edildiğini, 11 Eylül’de başımıza örülen çorapla, bugün IŞİD üzerinden davet edildiğimiz tuzağın birbirinden farkı olmadığını belirten Nasuhi Güngör, “Tuzak kuranlar aynıysa, aynı delikten iki defa ısırılmayacak kadar basiret sahibi olabildik mi?” sorusunu sordu. Akif Emre ise IŞİD operasyonuyla asıl darbenin İslam’a indirilmek istendiğini kaydetti ve herkesi “Neden Batı’da nehir kurudukça Ortadoğu’da daha fazla kan akmaya başlıyor” sorusu üzerinde düşünmeye davet etti.
İŞTE O YAZI:
(...) Türkiye, sık sık kendisine tuzak kurulan ve bunlara neredeyse gönüllü olarak düşen bir ülke olmaktan çıkıyor mu? Son yıllardaki gelişmelere, ortaya atılan iddialara ve bunlarla ilgili gayretlere bakılırsa evet. Dahası, kendisine oyun oynanan değil, ‘oyun kuran’ ülke olma iddiasında. Bunu da fazlasıyla hak ettiğini düşünüyorum.
Etrafımızdaki gelişmeler iyice hızlandı. Sözgelimi artık açılımını bile yazmadığımız IŞİD benzeri ‘bilinmez’ler, hangi el veya eller tarafından başımıza musallat ediliyorsa, bizi ‘kurtarmak’ için ortaya atılanların da bizatihi musallat edenler olduğu bir dünyada yaşıyoruz.
11 Eylül diye andığımız hadiselerin, seneyi devriyesinde böyle bir yazı kaleme almamı tesadüf saymayın. Aradan geçen yıllar boyunca dünyanın dört bir yanında bir şekilde İslam’la aidiyeti olan herkes tuzaklara gönüllü olarak düşmeye davet edildi. (...)
Türkiye, bundan sonra gerçekten yeni Türkiye olacaksa, tuzaklara düşmek bir yana, dünyanın dört bir yanında kendisiyle aynı aidiyette olan herkesi tuzağa düşmeme konusunda uyararak bunu başarabilir.
(...)
Biz İslam coğrafyası sınırlarında ilk kez böylesi türedi yapılarla, örgütlerle ve operasyonlarla karşı karşıya kalmıyoruz. Dün Lawrence buradaysa, bugün kimbilir kimler nerelerde geziyor. Dün bu coğrafyanın zihin kodlarını paramparça edip yerine kaos tohumları bırakanlar, mezhep içinde mezhep icat edecek kadar mahirdiler. Bugün de maharetlerini sergileyip bize yeni icatlarını sergiliyorlar.
Biraz tarihe bakalım. Biraz gözlerimizi temizleyip bu toz dumanın ötesinde ne olduğunu görmeye çalışalım. Biraz kim, neden ve nasıl bir hesapla bu operasyonları önümüze koyuyor, onu anlamaya çalışalım.
Siz bu yazıyı okurken, takvimler 11 Eylül’ü gösterecek. Hala tam olarak ne olduğunu anlayamadığımız bir büyük operasyonu, yine el yordamıyla, yine kafası karışık bir halde ‘anmaya’ devam edeceğiz.
Bilemediğim, anlayamadığım pek çok nokta var. Onların aydınlatılmasını elbette çok isterim. Ama acaba 11 Eylül’de başımızı örülen çorapla, bugün IŞİD üzerinden davet edildiğimiz tuzak birbirinden farklı mı? Hiç sanmıyorum. Peki tuzak kuranlar aynıysa, aynı delikten iki defa ısırılmayacak kadar basiret sahibi olabildik mi (...)
Nasuhi Güngör/STAR
Batı’da nehir kurudukça Ortadoğu’da daha fazla kan akıyor
(...) IŞİD operasyonuyla elde edilen (...) belki de en önemli sonuç bizzat İslami siyaset diline, idealine, tasavvuruna indirilen psikolojik ve ideolojik darbedir. (...) Artık insanlığın son kurtuluş adası olarak bütüncül bir İslam düşüncesi, siyasi ve toplum tasavvuru ve yeni bir dünya vaadi kan ve kinle kirletilmiş bir evrak haline getirilmiştir.
(...)
Yeni Ortadoğu’da yaşamakta olduğumuz durum; din adına sekter anlayışın aktörlerince sabote edilen İslam düşüncesinin, dini duruşun adeta ‘tarihin sonu’nu haklılaştırıcı bir tekelleşmeyle liberal siyaset ve kapitalist düzenine teslim edilmesidir.
Neden, Batı’da nehir kurudukça Ortadoğu’da daha fazla kan akmaya başladığı sorusu üzerinde düşünelim.
Akif Emre/YENİŞAFAK
Akit Arşiv sayfasından...