AKİT MENÜ

Yaşam

Çocuklara ne öğretilmemelidir?

Mirat Haber yazarı Şeyma Demircan, kaleme aldığı yazısında çocukları öğretilmemesi gerekenleri yazdı.

Mirathaber yazarı Şeyma Demircan, kaleme aldığı yazısında çocukları öğretilmemesi gerekenleri yazdı.

İŞTE ŞEYMA DEMİRCAN':IN YAZISI:

Yüce Yaratıcı yarattıklarını en mükemmel şekilde yaratmıştır. Yeni doğan bir kuş uçmayı bilerek doğmaz. Ancak kanatlı bir halde doğar. Zamanla, deneyimle uçmayı öğrenir. Yeni doğan bir yavru kedi annesini emme refleksi ile doğar. Zamanla tabiatına uygun yiyecekleri yemeyi ve avlanmayı öğrenir.

Yüce Yaratıcı yarattıklarını en mükemmel şekilde yaratmıştır. Yeni doğan bir kuş uçmayı bilerek doğmaz. Ancak kanatlı bir halde doğar. Zamanla, deneyimle uçmayı öğrenir. Yeni doğan bir yavru kedi annesini emme refleksi ile doğar. Zamanla tabiatına uygun yiyecekleri yemeyi ve avlanmayı öğrenir. İnsan yavrusu da tıpkı tüm canlılar gibi yaratılış fıtratına uygun ancak bilgisiz doğar. Akademik eğitimini de karakter eğitimini de çevresinden öğrenir. Bu ilk öğrenme dönemi için 0-6 yaşın ne derece önemli olduğu kanıtlanmış ve artık hemen hemen herkesin bildiği bir gerçektir. Bu yüzden de ebeveynler bu çok kıymetli yaş aralığını iyi değerlendirmek için okur, uğraşır, çabalar. Çocuğuma daha fazla ve kıymetli bilgiyi nasıl veririm diye düşünür. Ancak bu altın çağda çocuğa öğretilmesi gerekenler kadar öğretilmemesi gerekenler de vardır. Biz bu yazımızda çocuğumuza öğretmememiz gerekenlerden bahsedeceğiz. 

Kaygı Duymak

Kaygı kötü bir sonuç doğacak diye duyulan üzüntü ve tasadır. Normal derecede duyulan kaygı insanı tedbir almaya yönelteceği için sağlıklı ancak gereğinden fazlası insanın mutlu olmasını, yaşadığı andan zevk almasını ve yeni deneyimler yaşamasını engelleyeceği için sağlıksız bir durumdur. Çocuk doğası gereği kaygılı değildir. Masanın üzerinde ne var diye merak eder, almak için masaya çıkmaya çalışır. Düşerim kaygısı yaşamaz. Sokakta gördüğü kediye sevgiyle yaklaşır okşamak ister. Kedi mikroplu mu, beni ısırır mı diye kaygılanmaz. Çocuk yarış yapar, koşabileceği en hızlı şekilde koşar, ya terler hasta olursam, ya düşersem diye kaygılanmaz. Çünkü çocuk kaygı duyarsa deneyemez ve öğrenemez. Ancak bazı ebeveynler kaygılıdır ve bunu farkında olmadan çocuklarına hissettirirler. Daha ilk bebeklik yıllarında “koşma, düşersin “ ile başlayan kaygı uyarıları “o mikropludur dokunma, üşütürsün dışarı çıkma, okul gezisinde kaybolursun geziye gitme, sen yapamazsın hiç deneme, nerden çıktı bu fikirler başına iş alma “…vb uyarılarla devam eder. Ebeveynlerin örneklerini çoğaltabileceğimiz bu kaygılı bakış açıları çocuğun bilinçaltına işler. Çocuk, yetişkinlerden öğrendiği kaygı duygusu sonucu kendini geri çeker. Yeni şeyler denemeye korkar ve cesareti kırılır. Oysaki öğrenmenin çok hızlı olduğu bu yaşlarda çocuk kaygıya değil cesarete ihtiyaç duyar. Yüce dinimiz İslam da bizlere kaygıyı değil tevekkülü tavsiye eder. 

De ki: "Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim Mevlâmızdır. Ve mü’minler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler." (Tevbe Suresi, 51) 

Kin Tutmak

Kin, birine karşı duyulan ve öç almak gereğini güden gizli bir düşmanlıktır. Bazen yaşanılan olaylar sonucu bazen de sadece olumsuz yargılar sonucu ortaya çıkar. Kin ve öfke kalpleri karartan, insanı yoran ve toplumu kötüleştiren bir duygudur. Oysaki çocuk doğasında kin yoktur. Çocuk arkadaşıyla kavga eder, hatta arkadaşına vurabilir bile, ancak aynı arkadaşıyla yarım saat sonra gülmeye başlar, oyununa devam eder. Çocuk affetmeyi sever. Küser, sonra öper barışır. Çocuğun hafızası güçlüdür, 4 yaşında ki bir çocuk bir sene önce geçtiği yolu hatırlayabilir. Çocuğun hafızası güçlüdür, ama arkadaşının Onunla oyuncağını paylaşmadığı o günü hatırlamaz. Çocuklar kin tutmayı, affetmemeyi yetişkinlerden öğrenir. Bazen ebeveynler “yine O arkadaşınla mı oynayacaksın. Geçen gün seni ısırmadı mı, verme oyuncağını arkadaşına, arabanı kırmıştı “gibi uyarı cümleleri ile bazen de kendilerini korumalarını öğretmek amaçlı “arkadaşlarına vurma ama sana vuran olursa sende Ona vur, kendini koru “ diyerek farkında olmadan çocuklarını öç almaya ve affetmemeye yönlendirirler.

Oysaki Yüce Allah Kitabında “İnananları öfkesini yenenler ve affedenler” olarak tanımlamıştır. “Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah iyilik edenleri sever. “(Âl-i İmrân 134) 

Bizlere düşen ise çocukları affetmeye ve güzel ahlâklı olmaya yönlendirmek olmalıdır. 

Kibirli Olmak

Kibir, kendini herkesten üstün tutma, büyüklenme duygusudur. Çocuk doğduktan sonra kendisini çevresinin tepkisi ile tanır. Çocuğa sen bilemezsin, yapamazsın demek, hiçbir konuda fikrini sormamak Ona kendini değersiz hissettirir. Ancak bunun tersi sen en değerlisin mesajı da Ona kendini diğer insanlardan daha değerli hissettirir. Çocuk merkezli aileler çocuklarına duydukları sevgi ve ilgi sonucu farkında olmadan Onları yüksek egolu ve bencil yetiştirirler. “benim oğlum her şeyi bilir, en güzel kız benim kızım, sen yeter ki mutlu ol “…vs gibi fazla yüceltici ya da “koskoca doktorun oğlusun tabi ki en iyi notu sen almalısın, sen yapamayacaksın da kim yapacak “ vs gibi yüksek beklentili söz ve davranışlarla çocukları kibre yönlendirirler. Oysaki kibir Kuran’ı kerimde kâfirlerin vasfı olarak anılır. Yine bizlere düşen çocuklara kibri değil mütevazi ve alçakgönüllü olmayı öğretmektir. Şu ayeti unutmayalım:

Ve meleklere: Adem’e secde edin" dedik. İblis hariç hepsi) secde ettiler. O ise, diretti ve kibirlendi, (böylece) kâfirlerden oldu.” (Bakara 2 /34)

Mirat Haber

Yorumlara Git

Miçotakis’e ‘Açık İhanet’ suçu: Yunan Gazeteciden İsrail ittifakına sert tepki

İsrail medyası panik havası! Türkiye Suriye’ye radar sistemi kuruyor

Site baronlarına Ak Parti tokadı! Fahiş aidat vurgunu bitiyor

SDG için son günler! Ya teslim ya da yok olacaklar

ABD ve İsrail arasında anlaşmazlık iddiası