Gündem
Hacettepe satışa mı çıkıyor?
“Çapulcu yetiştirmekle” övünen Hacettepe Üniversitesi’nin bozulan mali yapısı sebebiyle birçok birimi satmayı planladığı belirtiliyor. Bu birimlerin başında ise Tıp Fakültesi ve Hacettepe Hastanesi’nin de içinde bulunduğu Sıhhiye ve Hacettepe semtlerinin arasında bulunan büyük alanın geldiği öğrenildi. 200 milyon TL civarındaki borç sebebiyle YÖK ve devletin ilgili birimlerinin rektörlükten hesap sormaması bekleniyor.
2013-07-17 20:34:27
OSMAN YİĞİT / ANKARA –
Birçok öğretim üyesinin Gezi Parkı eylemlerine ve ‘çapulculara’ verdiği destekle bilinen Hacettepe Üniversitesi’nde karanlık akçalı ilişkilerin tavan yaptığı, üniversitenin bozulan mali yapısı nedeniyle birçok birimi satmayı planladığı belirtiliyor. Bu birimlerin başında ise Tıp Fakültesi ve Hacettepe Hastanesi’nin de içinde bulunduğu Sıhhiye ve Hacettepe semtlerinin arasında bulunan büyük alanın geldiği öğrenildi.
HACETTEPE’YE BU İLTİMAS NEDEN?
Rektörlüğün, Hacettepe Hastanesi’nin devletin çeşitli birimlerine olan vergi dahil yüzlerce milyon TL’yi aşan borçları nedeniyle sözkonusu alanı satmak veya borçlara mukabil devlete devretmek üzere olduğu bildiriliyor. Ancak sözkonusu 200 milyon TL civarındaki borç nedeniyle YÖK ve devletin ilgili birimlerinin rektörlükten hesap sormaması manidar bulunuyor. Kamuoyu, üniversite yönetimi hakkında şimdiye kadar bir işlem yapıldı ise ne gibi sonuçlara ulaşıldığı noktasında maliyeden ve devletten açıklama bekliyor.
DÖNER SERMAYE ÇAPULCU
EĞİTMENLERİNE AKTI
Tıp ve Fen Fakülteleri başta olmak üzere hükümet ve devlet karşıtı PKK, TKP, İP gibi yapılanmaların cirit attığı; mezuniyet törenlerinde öğretim üyelerinin ‘çapulcu yetiştirmekle’ gurur duyduklarını ifade ettikleri Hacettepe Üniversite’nin rektörleri hep Tıp Fakültesinden çıkıyor. Tıp Fakültesi’ne bağlı olan Hacettepe Hastanesi’nin içine düşürüldüğü borç batağı sebebiyle önceki yönetimler gibi hali hazırdaki yönetim ve rektörün de birinci dereceden sorumlu oldukları belirtiliyor. Hastanenin borçlarının ödenmediği süreç içerisinde öğretim üyelerinin döner sermayeden kendilerine akan menfaatten ise zerre kadar ödün vermedikleri biliniyordu. Öyle ki, bu öğretim üyelerinin tamamına yakını ‘Ya hastane, ya muayenehane’ seçeneği getiren düzenleme ve üniversite hastanelerinin borçlarının kamuoyuna yansıması üzerine çil yavrusu gibi dağılmış ve üniversite hastaneleri bir dönem çalışamaz noktaya gelmişti. Bu arada uzmanlar döner sermayenin ‘talan’ edilmeden borçlara yönlendirilmesi durumunda borçların kısa sürede temizlenebileceğini hesaplıyorlar.
Birçok öğretim üyesinin Gezi Parkı eylemlerine ve ‘çapulculara’ verdiği destekle bilinen Hacettepe Üniversitesi’nde karanlık akçalı ilişkilerin tavan yaptığı, üniversitenin bozulan mali yapısı nedeniyle birçok birimi satmayı planladığı belirtiliyor. Bu birimlerin başında ise Tıp Fakültesi ve Hacettepe Hastanesi’nin de içinde bulunduğu Sıhhiye ve Hacettepe semtlerinin arasında bulunan büyük alanın geldiği öğrenildi.
HACETTEPE’YE BU İLTİMAS NEDEN?
Rektörlüğün, Hacettepe Hastanesi’nin devletin çeşitli birimlerine olan vergi dahil yüzlerce milyon TL’yi aşan borçları nedeniyle sözkonusu alanı satmak veya borçlara mukabil devlete devretmek üzere olduğu bildiriliyor. Ancak sözkonusu 200 milyon TL civarındaki borç nedeniyle YÖK ve devletin ilgili birimlerinin rektörlükten hesap sormaması manidar bulunuyor. Kamuoyu, üniversite yönetimi hakkında şimdiye kadar bir işlem yapıldı ise ne gibi sonuçlara ulaşıldığı noktasında maliyeden ve devletten açıklama bekliyor.
DÖNER SERMAYE ÇAPULCU
EĞİTMENLERİNE AKTI
Tıp ve Fen Fakülteleri başta olmak üzere hükümet ve devlet karşıtı PKK, TKP, İP gibi yapılanmaların cirit attığı; mezuniyet törenlerinde öğretim üyelerinin ‘çapulcu yetiştirmekle’ gurur duyduklarını ifade ettikleri Hacettepe Üniversite’nin rektörleri hep Tıp Fakültesinden çıkıyor. Tıp Fakültesi’ne bağlı olan Hacettepe Hastanesi’nin içine düşürüldüğü borç batağı sebebiyle önceki yönetimler gibi hali hazırdaki yönetim ve rektörün de birinci dereceden sorumlu oldukları belirtiliyor. Hastanenin borçlarının ödenmediği süreç içerisinde öğretim üyelerinin döner sermayeden kendilerine akan menfaatten ise zerre kadar ödün vermedikleri biliniyordu. Öyle ki, bu öğretim üyelerinin tamamına yakını ‘Ya hastane, ya muayenehane’ seçeneği getiren düzenleme ve üniversite hastanelerinin borçlarının kamuoyuna yansıması üzerine çil yavrusu gibi dağılmış ve üniversite hastaneleri bir dönem çalışamaz noktaya gelmişti. Bu arada uzmanlar döner sermayenin ‘talan’ edilmeden borçlara yönlendirilmesi durumunda borçların kısa sürede temizlenebileceğini hesaplıyorlar.