İSLAM
Miraç Gecesi'nin büyük fazileti
Recep ayının 27. gecesi yani bugün Miraç Kandili kutlanacak. Onbir ayın sultanı Ramazan ayının habercisi olan Miraç Kandili, Hz. Muhammed'in arşa (göğe) yükselmesi olayı olarak biliniyor.
İsrâ, “gece yürüyüşü” demektir. Bununla Cenab-ı Hakk’ın, kulu ve peygamberi Hz. Muhammed Mustafa (sav)’e; bir gece Mekke’de bulunan Mescid-i Haram’dan, Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksa’ya kadar lütfettiği yolculuk kastedilir.
Miraç ise, yükselmek, yukarı çıkmak demektir. Bu da, bu yolculuğun ardından, Rasûlüllah’ın yüksek gök tabakalarına çıkması, daha sonra da insan, cin, melek ve diğer mahlûkatın bilgilerinin tükendiği sınıra ulaştırılması anlamında kullanılmaktadır.
Ayrıca miraç; öyle bir yükseliştir ki, bütün süfli duygulardan, beşeri hislerden ter temiz bir kulluğa, en yüce mertebeye terakki ediştir. Rasûlüllah’ın (sav) şahsında insanlığın önüne açılmış sınırsız bir terakki ufkudur. Bu ulvi seyahat, mucizelerin en büyüğüdür. Miraç mucizesi Kur’ân-ı Kerimde âyetlerle anlatılmış ve varlığı inkâr edilemeyecek bir şekilde ortaya konmuştur. Bu îlâhî yolculuğun ilk merhalesi olan Mescid-i Aksâ’ya kadarki safha Kur’ân’da şöyle anlatılır:
“Âyetlerimizden bir kısmını ona göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haram’dan alıp çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya seyahat ettiren Allah, her türlü noksan sıfattan münezzehtir. Şüphesiz ki O her şeyi hakkıyla işiten, her şeyi hakkıyla görendir.” (İsra Suresi-âyet: 1)
Miraç’ın ikinci merhalesi de Mescid-i Aksâ’dan başlayarak semanın bütün tabakalarından geçip ta İlâhi huzura varmasıdır. Bu safha da Necm Sûresi’nde şöyle anlatılır:
“O ufkun en yukarısında idi. Sonra indi ve yaklaştı. Nihayet kendisine iki yay kadar, hatta daha da yakın oldu. Sonra da vahyolunacak şeyi Allah kuluna vahyetti. O’nun gördüğünü kalbi yalanlamadı. Şimdi O’nun gördüğü hakkında onunla mücadele mi edeceksiniz? And olsun ki O’nu bir kere daha hakiki suretinde gördü. Sidre-i Müntehâ’da gördü. Ki, onun yanında Me’vâ Cenneti vardır. O zaman Sidre’yi Allah’ın nuru kaplamıştı. Gözü ne şaştı, ne de başka bir şeye baktı. And olsun ki, Rabbi’nin âyetlerinden en büyüklerini gördü.” (Necm Suresi-âyet: 7-18)
Rasûlüllah (sav), bu ulvi yolculuğunu ‘Burak’ denilen bir binekle yapmıştır. Burak ise, Arapça’da ‘şimşek’ manasına gelen ‘berk’ kökünden gelir. Şimşek ise ışık hızında bir şeydir.
Bu ulvi seyahat, mucizelerin en büyüğüdür. ‘Miraç’ mucizesi, Kur’ân-ı Kerimde âyetlerle anlatılmış ve varlığı inkâr edilemeyecek bir şekilde ortaya konmuştur.
İsra ve Miraç mucizesi gerçekleştiği zaman, Mekke’de müşriklerin zulüm ve işkencelerini zirveye çıkardıkları bir dönem yaşanıyordu. Peygamberimiz iki büyük hamisini; Hz. Hatice ve amcası Ebu Talib’i kaybetmişti. Taif’e gitmiş, büyük bir hüsranla dönmüştü. Müşriklerin baskı ve zulümleri O’na hayat hakkı tanımayacak seviyeye ulaşmıştı.
İşte Cenab-ı Hak, böyle tehlikeli ve müşkül bir konuma gelmiş Peygamber’ini, hem teselli etmek, hem de azim ve kararlılığını yenilemek için katına davet etmiş, O’na mucizelerini göstermiş. Hiç üzülmemesini, moralini bozmamasını, bu dinin sahibinin Allah olduğunda şek ve şüphe etmemesini ve O’na tevekkül ederek davasını sürdürmesini işaret etmiştir.
Miraç, insanoğlunun acziyetten, ulviyete yükselmesi. Bir insanın teslimiyetle ve ibadetle melekler seviyesine ulaşıp, hatta ileri bile geçebilmesinin ispat edildiği hadisedir.
Miraç, dardaki Müslümanların tesellisidir. Dolayısıyla olaylar karşısında ye’se lüzum yoktur. Ancak nefislerini ıslah edemeyenler, kendi elleriyle yaptıkları putları veya yaratılmış zavallıları ilâhlaştıranlar, Mirac’ı anlayamazlar.
Tıpkı günümüz ‘Ebucehilleri’ gibi, yeni olan her şeye karşı çıkan o karacahil Müşrikler; Allah’ın sonsuz kudretinden bihaber oldukları için, kervanların iki ayda gidip geldikleri mesafeyi, Rasûlüllah (sav)’in bir gecede kat etmesini bir türlü algılayıp kabullenemiyorlardı. Çünkü Rasûlüllah (sav); onların hayâl dahi edemeyecekleri
‘Burak’ denilen binekle gidip gelmişti. O Burak ki, ‘şimşek’ hızında bir binektir.
İsra suresinin ilk âyetinde, Allahü Teâlâ, kudret ve azametinden nice acayip işlerden bazılarını göstermek için; Muhammed aleyhisselamı, Mekke'den Kudüs'e götürdüğünü bildiriyor. İsra kelimesi, rüya için kullanılmaz. Uyanık iken, gece yürümek manasına kullanılır. “Sana Miraç’da gösterdiğimiz temaşayı insanlar için bir fitne kıldık.” âyetindeki fitne, imtihan demektir. İmtihan ise uyanıkken olur.
Peygamber Efendimiz’in anlattığı rüya olsaydı, hiç kimse tuhaf karşılamazdı. Hazret-i Ebu Bekir tasdik edip, yüksek derecelere kavuşmazdı. Rasûlüllah’ın, Mekke'den Kudüs'e götürüldüğüne inanmayan kâfir olur. Göklere ve bilinmeyen yerlere götürüldüğüne inanmayan sapık olur. Birkaç saniyede Mekke'den Kudüs'e götüren Allahü Teâlâ, neden daha uzaklara götüremesin? Allah’ın kudretinden ancak kâfirler şüphe eder. (Buhârî)
Ne güzel söylemiş şair:
“Nefis zebun, insan nankör, gırtlağına kadar,
Vahyin ilk muhatapları, hakkı inkâra kalktılar.
Gönül kirliliğini akıtanlar, boğuldu ha boğulacak,
İnan göklerin kalemi yazdı, asla kaybolmayacak.
Aklın yaya kaldığı, fizik ötesini kim anlar?
Düşün göklerde haber, yeryüzünde ibretler var. ”
O muhteşem yolculuk sonunda aşağıdaki hediyelerle birlikte ve mutlu bir şekilde, daha yatağı soğumadan geri dönmüştü. Mutlu bir şekilde geri dönmüştü, çünkü Allah’a şirk (ortak) koşmayanların mutlaka bağışlanacağının müjdesini almıştı.
“Ben Miraç’dan daha güzel bir şey görmüş değilim.” diyen Efendimiz, Miraç yüceliklerinden geri dönerken yanında ümmetine çok büyük hediyeler getirmişti...
1. Beş vakit farz namazı ve ihsan şuuruyla kılınan namazın, ümmetin ‘Mirac’ı’ olacağı müjdesini getirdi.
2. “Amenerrasulü” diye bilinen ayetleri getirdi.
3. İsra Sûresi’nin 22–30. ayetlerinde bahsedilen 12 adet İslam prensibini getirmiştir.
4. İsra Sûresi’nin 80 ve 82. ayetleriyle de inananlara ‘Hicret, şifa ve rahmet’ müjdesini getirdi.
5. Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmadan ölen kimselerin günahlarının affedileceği ve Cennet’e girecekleri müjdesini getirdi.
6. İyi âmele niyetlenen kişiye, onu yapamazsa bile bir sevap, eğer yaparsa on sevap yazılacağı, fakat kötü amele niyetlenen kişiye onu yapmadığı müddetçe hiçbir günahın yazılmayacağı, ancak işlediği zaman da sadece bir günah yazılacağı müjdesini getirdi.
7. Bir diğer hediye de namazlarda otururken okunan ‘Ettahiyyatü’ duasını getirdi.
Miraç gecesinde indirilen Bakara Sûresi’nin son ayetlerinde (Amenerrasulü) ve İsrâ Suresi’nde bildirilen esaslar çerçevesinde bir imana sahip olamayanlar; hele hele bu gecede farz kılınan beş vakit namazı eda edemeyenler, hem Miraç hediyelerinden nasip alamazlar, hem de dünya ve ahiret saadetinden mahrum kalırlar.
Tüm inananların kandilini tebrik eder, bu müstesna gecenin, İslâm alemi hakkında hayırlara vesile olmasını dilerim.
Selâm ve saygılarımla…
Muhittin ATICI