AKİT MENÜ

Gündem

Halaçoğlu’na Osmanlıca mektup!

Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Talip Mert, Osmanlıca öğretiminin nafile bir uğraş olduğunu lise talebelerinin Osmanlıca okumayı öğrenseler bile anlayamayacaklarını iddia eden Yusuf Halaçoğlu'na bir mektup yazdı

2015-01-14 17:42:25

Aralık ayında Antalya’da düzenlenen Milli Eğitim Şurası’nda liselerde Osmanlıca dersi okutulması yönünde bir tavsiye kararı alınmıştı. Lise müfredatına Osmanlıca dersinin girecek olması pek çok kesimi, öğrencileri heyecanlandırırken pek çok çevre ve mahfilde de yoğun tartışmalar yaşanmış; konu siyasetin gündemine taşınmıştı. Meclis’in Osmanlıcayı en iyi bilen milletvekillerinden, Tarih Kurumu Eski Başkanı, MHP Gurup Başkan Vekili Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu ise liselerde Osmanlıca öğretiminin nafile bir uğraş olduğunu lise talebelerinin Osmanlıca okumayı öğrenseler bile anlayamayacaklarını iddia etmişti.

Yıllarca Osmanlıca ile hemhal olan Prof. Halaçoğlu’nun beklenmedik çıkışı Osmanlıca hocalarının da gündemindeydi. Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Talip Mert, Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’na mektup yazarak kendisiyle aynı fikirde olmadığını belirtti.



Marmara Üniversitesi öğretim üyesi Talip Mert örnek bir öğretim akademisyen; sanatkâr bir zat, hattat, Osmanlıca üstadı…

Hat sanatının inceliklerini Hamid Aytaç’tan meşk ederek 1991 yılında Merhum Üstad’tan sülüs ve nesih yazı nevilerinde icazet alan Mert, tezhibe ve tezyini sanatlara da ilgi duyarak Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver’den tezyini sanatların usul ve erkanını öğrenmiş.

Sülüs, celi sülüs, divanî, celi divanî ve tuğra Talip Mert Hoca’nın kamış kaleminden zikir sesi aldığı hat nevilerini oluşturuyor.

Talip Mert Hoca bir yandan cemiyetimizin ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak hattatların yazmayı pek denemediği metinleri, Osmanlıca, Arapça Farsça şiirleri, kelam-ı kibarı meşk ederken diğer taraftan da kendine has istif modellemeleri geliştiriyor.

Osmanlı Türkçesi, paleografya, diplomatik, hat sanatı, Osmanlı Medeniyeti gibi akademik ilgi alanlarında çalışmaları bulunan Talip Mert hat sanatına yeni eserler kazandırırken, isteyen herkese cennetmekân hocası gibi Rakım Mesleği’nin inceliklerini öğretiyor.

Hattat Talip Mert’in bu yazımıza mesele olan yönü Osmanlı arşivciliği üzerine… Çalışma hayatının önemli bir bölümünü Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde geçiren Talip Mert Hoca, isteyen herkese fisebilillah Osmanlıca öğretmesiyle de tanınıyor, şey’enlillah Osmanlı Türkçesi dersleri veriyor. Safahat Lügati’ni Osmanlıca meraklılarının irfanına arz eden Mert, önceki yıl Safahat’ı orijinal metninden okuttuğu talebeleri için icazet merasimi düzenlemişti. Niyetine girip de takip etme fırsatını bulamadığım Safahat Okuma İcazeti merasiminde talebelerine masrafları kendi cebinden karşılayarak her biri sanat eseri mahiyetini haiz icazetname levhalarını takdim etmişti…

Talip Hoca geçtiğimiz günlerde Osmanlıcanın anlaşılmaz bir lisan olduğu yönünde açıklamalar yapan MHP Grup Başkan Vekili Yusuf Halaçoğlu’na bir mektup gönderdi.

YUSUF HALAÇOĞLU: OSMANLICA ANLAŞILAMAZ

Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, Alanya Belediye Başkanı MHPli Adem Murat Yücel’i makamında ziyaret ederken sarf ettiği sözlerle Türkiye’nin gündemine oturmuştu!



PROF .HALACOĞLU’NDAN YENİ AÇILIM: “OSMANLICA NAM BİR DİL YOKTUR!”

Başkan Yücel’in hediyesi olan Osmanlı döneminde Alanya ipek kozasından yapılmış Alanya gravürü ve Alanya haritasını inceleyen Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu Osmanlıca diye bir dil olmadığını, bunun adına 'Osmanlı dönemi Türkçesi' denilebileceğini ifade ederek "Bugün bunu okuyup anlamak kolay değil. İsteyenin istediği kadar öğrenmesine karşı değilim. Ona herhangi bir engel yok. Zaten üniversitelerde öğretiliyor. Tek problem lise öğrencilerine bu ne kadar yararlı olacak, ne işlerine yarayacak?" şeklinde konuşmuştu.

OSMANLICAYLA UĞRAŞMAYALIM

Mezkur ziyarette, Osmanlı döneminde 500- 600 yıl Arap harfleriyle yazı yazıldığını, ancak okuma yazmanın zor olduğu görülerek Abdülhamit döneminde Latin alfabesine dönüş çabaları gösterildiğini aktaran Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’nun “Telgraf Latin alfabesiyle yapılmış ama Fransız aksanıyla yazılmış. Osmanlılar Latin harfleriyle Türkçe yazmışlar, denemişler ama geçememişler. Atatürk bunu kolaylaştırmak için bir anda 'Latin alfabesine geçiyoruz' demiş. Bunun sebebi de Osmanlı döneminde 600 senelik bir imparatorlukta okuma yazma oranı yüzde 10'u bulmuyordu. Anadolu'da daha da düşüktü. Yüzde 5'lerin altındaydı. Nüfus kayıtlarına baktığınızda da bunu görüyorsunuz, yazıyor. Ben diyorum ki bunlarla uğraşmayalım. Gençlerimizi güncel bilgilerle dolduralım." şeklindeki cümleleri entelektüel birikimiyle bağdaştırılamamıştı.

MEZAR TAŞI YAZILARI SÜLÜS KARMA KARIŞIK

Bu ifadeler de MHP milletvekili Yusuf Halaçoğlu’na ait. “Mezar taşını okuyamıyorlarmış. Mezar taşını zaten okuyamazsın. Sülüsün karmaşık çok iç içe girmiş şeklidir. Bunu her baba yiğit okuyamaz. Matbu yazıyı okuyan hiç kimse bunu okuyamaz. Rik’a vardır, Divani vardır, Divani kırması vardır, var oğlu vardır. Çocuklar nasıl bunun üstesinden gelecek. Bunları zaten okuyamazlar. Samimi söylüyorum okusalar da anlayamazlar. Anlamayacaklardır. Lise öğrencisi okuduğunda anlayacak mı? Yazıktır! Gençler bunlarla vakit harcamasınlar.

Bunun yerine Osmanlı arşivlerinde çalışanların desteklenmesi lazım. Osmanlı arşivlerindekiler uzman yardımcısı veya sözleşmeli memur sıfatlarıyla çalışıyorlar. Maaşlarını artırın, uzman yapın.”

TALİP MERT: OSMANLI TÜRKÇESİNE MUHALETEFET EDECEK BAŞKA KİMSE YOK MUYDU?

Prof. Halaçoğlu’nun Osmanlı Türkçesi hakkında ortaya attığı iddialar karşısında çok şaşırdığını belirten Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Talip Mert mektubunda şu hususlara değiniyor. “Okunamaz, anlaşılmaz, lüzum yok, karma karışık sülüs…” türü bir sürü laf ediyorsunuz. Osmanlı Türkçesine muhalefet edecek başka kimse yok muydu?

OSMANLI SAYESİNDE YUSUF HALAÇOĞLU OLDUNUZ?

“Bindiğiniz dalı kesmek size mi düştü? Ve siz Osmanlı sayesinde Yusuf Halaçoğlu oldunuz. Ve Ermeni meselesinin gerçeklerini ortaya çıkarmaya çalışıyorsunuz. Peki, siz bu iddia ile 2015 yılında acaba neler söyleyebileceksiniz? Size kim inanacak? Siz Osmanlı Arşivi’nde genel müdürlük, Türk Tarih Kurumu’nda başkanlık yaptınız. Bu kurumlarda muhatabınız Sümer, Hitit tabletleri veya Mısır’ın resim yazısı mıydı?

İLMİ SİYASETEN KATLETTİNİZ

Siz açıkça ucuz bir siyaset yapayım derken hem kendinizi hem de şanı her şeyden yüksek ilmi, “siyaseten katl” ettiniz. Sizin Osmanlı Türkçesi ile bu manasız kavganızın sebebi nedir? Ne yazık ki; ölçüsüz, hesapsız kitapsız “Ucuz siyaset” adamı maalesef ucuz etten de öte ucuz bir şey yapıyor. Böyle bir meselede susmak bir nimet değil mi? Ne yazık ki; Bu abes ötesi muhalefeti şeytan Halaçoğlu’na, milletin dinlediği, kulak verdiği bir tarihçiye yaptırttı. Yusuf Bey, Unutmayın ki sizi şaşırtan bu hain “Şeytanın dostluğu darağacına kadardır.” Ben, sizin yerinizde olsam bu atasözünü okunabilecek (!) bir Osmanlı yazısıyla yazdırıp odama asarım.

Bir Alman, Avusturyalı, İngiliz… Bir kaç bin yıl önce yazılmış Sümer, Hitit, Mısır… Tabletlerini, kitabelerini okuyup çözüyor, lügatini yazıyor. Hem de soracağı hiçbir kimse, hiçbir kaynak yok iken. Peki, bu yazıları okuyan, bu dilleri çözüp tercüme edenler insan değil mi? Bu adamların bizler gibi “Türküm, doğruyum, çalışkanım…” deyip gaza gelme şansları olmadığı gibi öyle anlı şanlı bir unvana, dokunulmazlığa da sahip değiller.

OSMANLININ ÜÇ HİLALLİ BAYRAĞINI YERE DÜŞÜRDÜNÜZ

Sadece işlerini yapmak için çâre arayıp buluyor ve dahi okuyorlar. Siz, Osmanlı’nın “üç hilalli” bayrağını alıp bu konuda bayraktar olmanız gerekirken bu şanlı bayrağı yere düşürdünüz. Dilini anlamadığınız alfabesini okuyamadığınız bir devletin bayrağına sahip çıkmak da ne oluyor?

İSTEDİĞİNİ SÖYLEYEN İSTEMEDİĞİNİ İŞİTİR

Sayın Halaçoğlu,

Şunu lütfen unutmayın: “İstediğini söyleyen istemediğini işitir.” Bendeniz, bu ve benzeri 250 kadar, fikrî, felsefî alt yapısı sağlam atasözü, bilmece, mâni ve şiirleri Osmanlıca el yazısıyla (rik’a ile) gençlere okutuyorum. Ek olarak da mezar taşı, kitabe ve muhtelif levhaları okuyoruz/okutuyoruz. Bu talebeden 700’ü Safahat’ın dörtte birini, yetmişi ise tamamını Osmanlıca metninden okuyup bitirdi. Hem de haftada iki saat ders görerek. Yine bu gençlerin dörtte biri bitirme tezi olarak da Osmanlıca’dan tez alıp onu da başarılı bir şekilde yapıyorlar.

OSMANLICA İLE KAYIP HAZİNELER BULUNUYOR

Çünkü bu gençler bu yazı ile kayıp hazinelerini buluyor, kanlarında ve genlerinde var olan bir gerçeği hem de sizin 45 senedir bulamadığınız, daha doğrusu ucuz siyasete kurban ettiğiniz bir geçeği keşfediyorlar.

Peki, sizin ortaya attığınız basit iddialar nerede kaldı? Sizin makamınızda olan bir insana bu sözler yakıştı mı? Siz, Liselere konan Osmanlıca dersinde çocuklara Büyük Ruznamçe defterlerini veya Budin Livası Tahrir Defterlerini mi okutacaksınız? Siz hiç düşünmeyin    –düşünseniz zaten susardınız- ve üzülmeyin. En kötü ihtimal bu okunamayan yazıları Alman, Japon, ABD’li… Müsteşriklere göndeririz. “Biz de okuyamadık” deyip asla iade etmezler, bir şekilde okuyup bize gönderirler. Okuyamıyorum sözünü nefis ve kariyerlerine yediremezler. Sizin nefesiniz daralmasın. Yeter ki siz anlı şanlı bir müverrih ve münevver olarak rahat olun.

İNSAN SÖZÜNDEN ÖKÜZ BOYNUZUNDAN TUTULUR!

Büyük Osmanlı’nın çok büyük bir gayretle geliştirip güzelleştirdiği yazı türlerini “okunmaz, anlaşılmaz…” diye hafife almaya devam edin. Unutmayın ki; “İnsan sözünden öküz boynuzundan tutulur.” Garip bir sual?

Bu sual sadece Halaçoğlu’na has olmayıp, düşünen herkesedir. Bugün Türkiye’de ilkokuldan başlayıp üniversiteye kadar haftada dört saatten az olmamak üzere sekiz on sene İngilizce okutuluyor. Günlük hayatta kullandığımız bütün âlet edevatın, sokaklardaki tabelaların ve matbuatın adı İngilizce. Buna rağmen İngilizce öğrenen kaç kişi var? Bu sorunun cevabı: Osmanlı yazısının hiç de zor olmadığı gibi Koca Sinan’ın, Gelenbevi’nin, Fuzuli’nin, Itrî’nin, Kâtip Çelebi’nin, Ahmed Cevdet Paşa’nın yetişmesine de mani olmamıştır. İlla da AB’ye girelim diye didinen Türkiye bugün AB’nin en az okuyan, en çok cep telefonu ve sosyal ağı kullanan, en fazla trafik derdi olan milleti yaptı. Bizler 32 harfli Osmanlıca’yı zaten zordu öğrenemedik (!). Çok kolay olan (!) Latin yazısı da öğrendik sayılmaz. Biz dünyanın en kolay yazısı (!) Japon ve Çin yazılarını da alsak bu ucuz anlayışla yine de yaya kalırız. Çünkü bütün mesele öğrenme aşkını, okuma zevkini alabilmek, bilhassa da alın terinin ve göz nurunun değerini, kudsiyetini anlatabilmekten geçer. Zordu, kolaydı gibi hafif iddialara itibar etmek bu asırda insanı sadece mahcup eder. Çünkü her canlı hayatını kazanmak için hayatını ortaya koymaya mecburdur. Zira Taraf-ı İlâhi’den kâinat için konan kanun budur.

Her ne kadar bizim büyük aydınlarımız “okunmaz, yazılmaz, karmakarışık…” türünden sığ ve basit iddialar ortaya atsalar da bu işin içinde olan bir kişi olarak büyük bir memnuniyetle görüyorum ki; Osmanlı Türkçesini talim ve taallüm gayreti bu milleti sarıp sarmalamıştır. Bu dili, bu ‘elif-bâ’yı öğrenmek isteyen her yaştan insan sayısında âdeta bir patlama vardır.

OSMANLICA DOSTLARINA SESLENİYORUM

Osmanlıca dostlarına sesleniyorum. Kendisi bir şey olamamış, olabildiğini de deniz suyundan ucuz siyasete feda etmiş bu türden aydınlar zinhar unutmayın ki bu patlama karşısında yarın ağız değiştirip Osmanlıca’nın faziletlerine dair nutuklar çekeceklerdir. Çünkü bizim cemiyet hayatında önce ulu orta konuşmak sonra da “onu demek istemedim” demek, amip gibi tek hücreli aydınlarımızın değişmez huylarıdır. Bundan da adınız gibi emin olun.

Çünkü biz de münevver böyledir. Hem de bunlar bizim Avrupa’ya tahsil için talebe gönderdiğimiz ta 1830’lardan beri böyledir. Batıya okumaya gidip işe yarayanlar zaten dönmedi. Dönenler de ne yazık ki dönek olarak dönüp bu millete hep tepeden baktı. Bu aziz, çilekeş, üzerinde yazı olan bir kâğıda ilme saygısından dolayı basmayıp duvar deliklerine soktu. Mektebe verdiği çocuğunu “eti senin kemiği benim” anlayışıyla hocaya teslim etti. Bu insanlar maddeten câhildi ama manen pek ârif idiler. Batıdan eli boş gelen aydınlarımız ise bu milleti daima “bunlar adam olmaz” olarak gördü. Hallaç tezgâhından sıçrayan pamuk gibi hafif bu lafları duyunca bugün de bu iddiaların hâla yaşatıldığını görüyoruz. Ey millet! Sizler ümit var olunuz. Bu tipler kopup gelen bu irfan selinde boğulup gidecektir.

Bir de teşekkür: Halaçoğlu 20 sene sonra da olsa Osmanlı Arşivi’nde çalışan arkadaşlarını hatırladığı için teşekkür ediyorum. Bu hakkını da teslim ediyorum. İnşallah siyasi bir gösteri olarak kalmaz. Arşivi mahallesine taşıyan sayın mebusla beraber bu emektarlar için beraber bir şeyler yaparlar.

Son bir söz ve bu metni beğenenlerden rica: Okumak lütfunda bulunduğunuz bu metinde mahsus yazdığım bazı Osmanlıca kelimeleri lütfen akıllı telefonlarınızda sizden emir bekleyen MOLLA KASIM (Google)’dan sorun ve öğrenin. Yani sizler bir şekilde bu işin bir yerinden tutun ve lisan-ı Osmanî’yi öğrenin. Hiçbir kaybınız olmayacak. Çünkü Cenab-ı Hakk çalışanları sever. Lütuf ve keremini onlara yâr eder.

Hoş görünüze sığınarak size son olarak Devlet-i Aliyye-i Osmaniye’nin Ârif isimli bir bakkalının “karmakarışık bir sülüsle“ yazdığı bir levhasının resmini takdim ediyorum. Gerçi bu ibare Arapça fakat Türkçe’de olsa bizim sayın Prof. bu yazıyı herhalde okuyamazdı. Dünün bakkalı ile bugünün Prof’unu görün de niçin karanlıktan çıkamadığımıza artık siz karar verin.

Üç tuğlu vezir olurdu evvel / Üç tüylüsü oldu şimdi zâhir

Üç tuğ ile üç tüyü kıyas et / Devlet ne idi ne oldu âhir (Münif Paşa)”

Şimdi kamuoyu Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’nun Talip Mert Hoca’ya vereceği cevabı ilgiyle bekliyor…

Yorumlara Git

Tarihi gerçeği çarpıttılar! Türklerin sembol ismini Rum yaptılar

Diyarbakır’ın değerlerine saygısızlık! DEM’den skandal şehit Gaffar Okkan kararı

İstifa etmişti! New York'ta Erdoğan'ı bakın kim karşıladı!

Bursa'da eğitim uçağı düştü!

Yunanlar duyurdu: ABD'den Türkiye'ye S-400 teklifi!