Sağlık
Kendini zengin sanma hastalığı nedir?
Kredi kartları her ne kadar hayatımızı kolaylaştırsa da bazı olumsuzlukları da beraberinde getiriyor. Kredi alırken ödenecek yükün hafife alınması ödeyemeyeceğimizden fazla kredi çekmemize neden oluyor. Bu da sahip olunan paranın fazla olduğunu düşünerek daha fazla tüketim demek.
Psikologlar ve davranış bilimciler insanların niyetleri ile davranışları arasındaki farkın çoğunlukla bilişsel ön yargıdan kaynaklandığını belirtiyor. Bu ön yargı daha fazla harcamamıza, daha fazla borca girmemize neden oluyor. Hatta öyle ki kendimizi olduğumuzdan daha fazla zengin sanıyoruz. İşte bilişsel ön yargının insanlara verdiği maddi zararlar.
DAHA FAZLA KREDİ ÇEKİYORUZ
Örneğin yapılan araştırmalar kredi alırken, bu kredinin getireceği yükü hafife aldığımızı gösteriyor. Bu yüzden de ödeyebileceğimizden daha fazla kredi çekiyoruz. Bir diğer sorun ise bir şeyi satın alırken bedelini elimizdeki paraya değil toplam servetimize göre değerlendirmemiz. Bu sebeple satın alacağımız şeyin değerinin daha az olduğuna inanıyoruz. Örneğin 25 TL’lik bir tişört almak istediğimizde bunu cebimizdeki 100 lirayla değil de bankada duran 10 bin lirayla karşılaştırıyoruz. Böylece 25 TL gözümüzde çok değersiz kalıyor.
KALDIRAÇ HİPOTEZİ
Milano’da bulunan Università Cattolica del Sacro Cuore bünyesinde çalışma yürüten araştırmacı Alberto Cardaci bilişsel önyargılar, servet algısı ve makroekonomik istikrarsızlık üzerine yoğunlaşıyor. Bireysel ekonomik davranışlar ve sosyal bilişsel psikolojiden elde edilen bulguları deneysel ekonomi yöntemleriyle birleştiren araştırmacı, bazı insanların gerektiğinden daha fazla harcamasının sebebinin servet algılarındaki yanılgı olduğu hipotezini inceliyor.
YA FAZLA PARA YA DA AZ BORÇ!
Yani insanlar daha fazla paraya sahip olduklarını ya da çok fazla borçları olmadığını düşündükleri için daha fazla harcama yapıyor. Buna “kaldıraç (borcun özsermayeye oranı) ön yargısı hipotezi” deniyor. Araştırmacılar kaldıraç ön yargısını test etmek için bazı deneyler gerçekleştirdi. İlk sonuçlara göre katılımcıların yüzde 78’i sahip oldukları servet konusunda yanlış bir algıya sahip. Algı, servetin ne şekilde muhafaza edildiğine göre değişiklik gösteriyor. Araştırmacılar bu yanlış algının kişinin tüketim ve borçlanma kararlarında önemli bir etkisi olabileceğini ve mantıksız kararlar almasına sebep olabileceğini düşünüyor. Bu davranış sadece borçlanan kişiyi değil, borç veren kişiyi de etkiliyor. Borçların ödenmemesi, karşıdaki kişinin de zor durumda kalmasına, daha geniş anlamda da kredi pazarının zarar görmesine sebep oluyor.
AMERİKA BORÇ BATAĞINA DÜŞTÜ
2007’de ABD’de yaşanan ekonomik krizin en önemli sebeplerinden birisi, hane halkı borçlanmasının ülkenin gayrisafi yurt içi hasılasının iki katının üzerine çıkmasıydı. Bu yıllarda Amerikan toplumu kısa bir sürede “borçla ilerleyen” durumundan “borç batağında” durumuna sürüklenmişti.