Siyaset
İnsan yakmaya mı arka çıkıyorsunuz
İçişleri Bakanı Efkan Âlâ Yeni Akit’e gündemdeki konulara ilişkin çarpıcı açıklama ve değerlendirmelerde bulundu. Bakan Âlâ, “İç Güvenlik Paketi”ne karşı çıkan “muhalefet”e “şiddeti gözler önüne seren fotoğrafları” işaret ederek sordu: “Bunlara mı arka çıkıyorsunuz?..
SERDAR ARSEVEN / MUHAMMET KUTLU / ANKARA - İçişleri Bakanı Efkan Âlâ Yeni Akit’e gündemdeki konulara ilişkin çarpıcı açıklama ve değerlendirmelerde bulundu. Bakan Âlâ, İç Güvenlik Paketi’nin çıkarılacağını söyleyerek, “Eğer molotofla insanların yakılmasını bir hak olarak gören varsa çıksın açıklasın” dedi.
- Sayın Bakanım, İç Güvenlik Paketi Türkiye’nin gündeminde… Meclis içi muhalefet bunu engellemek için elinden geleni yapacağını söylüyor… Ne diyeceksiniz?
- Bu bir reform paketidir. Bu paketi bütün açıklığı ile baştan beri vatandaşlarımızla paylaştık, bu da karşılık buldu. Biz kamu karşısında bireyi güçlendiren, hak ve özgürlükler alanındaki baskıları kaldıran adımları atarken, bazıları da kişinin hak ve özgürlüklerini kısıtlayıcı, yok edici, tehlikeye düşürücü baskı kurma girişimlerinde bulunmaya başladılar. Esnafın özgürlüklerini, haklarını, alışveriş yapma hakkını, bir şey alıp satma hakkını güvence altına alıyoruz… Kimin özgürlüğü kısıtlanıyor? Huzur içinde oturma ve işini yapma hakkı ve özgürlüğü yok mu esnafın? Peki nedir yaptığımız düzenlemelerin hedefi? Vatandaşın malına, canına kast etmeye yönelik saldırıları engellemek. İnsanların otobüste seyahat etme özgürlüğü yok mu? İnsanların sokakta dolaşma, kendisine saldırı olmadan gezme hakkı yok mu? Esnafın ekmek parası kazanma hakkı yok mu? Burada söyledikleri şey nedir? Burada bir tuzak var, burada bir kurnazlık var. Kurnazlıkla milletin iradesini tuzağa çekmeye çalışan bir kirli zihniyet var. Bu siyaset dışı ittifakları meşrulaştırma, sandıkta elde edemeyeceği iktidara sokaktan gelme arzusunda olanların çarpıtması var. İç Güvenlik Paketi’ndeki düzenlemeler, elinde molotof taşımayan, belirlenen yerde toplantısını yapan, alışveriş özgürlüğünü kullanan, din ve vicdan özgürlüğünü kullanan herkesin lehine olan hak ve hukuku koruyan düzenlemelerdir. Otobüse molotof atıyor, esnafa molotof atıyor… Mancınık gibi düzeneklerle insanlara büyük demir bilyeleri atıyor… Eğer bir insan bir toplantıya katılacaksa, yaptığı meşru ise niçin yüzünü kapatır?! Buna hak ve özgürlük diyen muhalefet varsa çıksın açıksa söylesin; desin ki, ‘Molotof atma haktır ve bu özgürlüğü savunuyorum. İnsanların malını yakmayı, yıkmayı hak olarak görüyorlarsa, çıksınlar, bunu açıkça söylesinler. Milletimiz de kim ne düşünüyor bunu açıkça görsün.”
TAŞERON BİR YAPI VAR
- Dini kavramları kullanan bir yapı ile mücadele…
AK Parti hükümetinin ortaya koyduğu din ve vicdan hürriyetinden, örgütlenme hürriyetinden yararlanarak, dışarıdan aldığı ihalenin taşeronluğuna soyunmuş bir yapı olduğunu çok net ortaya koydu. Milleti içeriden hançerledi. Kamunun gücünü, kamu görevlileri üzerinden kendisine transfer eden ve bunu bir sektöre dönüştüren, daha sonra da bu sektörü ayakta tutmak için örgüt haline gelen bir yapı. Tabandaki vatandaşlar -bütün bunlardan habersiz olan samimi vatandaşlar- bu gerçekleri artık görmüşlerdir diye ümit ediyorum. Bu çığırından çıkmış bir yapı. Bunların dış ihale aldığı açık. One Minute’den sonra devletin her kurumunu yasadışı dinlemişler, dosya açıp içine sahte delillerle ne bulmuşsa koymuşlar. Devlete, kanunlara, devletin ve milletin çıkarlarına uygun hareket etmeyen ve başka yerlerden talimat alan böyle yapılara asla izin verilemez.
- Paralel yapıyı ve olan biteni nasıl değerlendirmek lazım?
Hükümet referandumdan sonra iki temel soruna eğilme imkânı buldu. Bunlardan biri din ve vicdan hürriyeti önündeki engellerin kaldırılmasıydı. Buna bağlı olarak dindar insanların kırmızı kitapta düşman olarak tanımlanmalarına son verildi. 28 Şubat zihniyetinin ürünü genelgeler, kararnameler, kararlar hepsi kaldırıldı. ‘Dönemin Başbakanı’ diyorlardı ya, işte o Başbakan, dindar insanların değerlerinin üzerinden 28 Şubat’ta tank geçirenlerin yaptıkları bütün düzenlemeleri büyük bir şerefle sildi, çöpe attı. Özgürlüklerin önünü açtı. Başörtüsü de sadece okullarda değil, kamuda ve TBMM’de serbest bırakıldı. Okullarda Kur’an-ı Kerim ve Siyer-i Nebî seçmeli ders haline getirildi. Bir diğer sorun alanı olan terör sorununu ortadan kaldırmak için de önemli inisiyatifler aldı. OHAL’in kaldırılması, 24 saat Kürtçe yayın yapan bir televizyonun olması ve temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesine yönelik birçok adım atıldı. Bu meselenin kökten çözülebileceği ümidini güçlendiren bir ortam oluştu. 2002’den itibaren çeşitli darbe girişimlerini bertaraf etmiş bir Türkiye’nin bu iki temel sorunu da çözdükten sonra nasıl bir hızla gelişeceğini, büyüyeceğini ve güçleneceğini gören lobiler ve üst akıl, paralel yapıyı kullanarak harekete geçti. İlk olarak Oslo görüşmelerini sızdırdılar. Oslo görüşmelerini yabancı bir istihbarat bizim Emniyet İstihbarat’a veriyor, oradan bilgiler sızıyor. Bunların tamamı tespit edildi. MİT Müsteşarı’na yönelik komplo, Başbakan’ın ofisinin, ikametinin dinlenmesi, buralara cihazların yerleştirilmesi… Başbakan’ı korusun diye göreve alınan kişiler bunlar… Bu nasıl bir casusluktur, ihanettir. Açık bir darbe teşebbüsünde bulundular. Türkiye’yi istikrarsızlaştırarak kaosa sürüklemek istediler. Türkiye Irak gibi, Suriye gibi olsun istediler. Çünkü devletimiz ve milletimiz güçlendikçe BM’de mazlum milletlerin sesi daha fazla ve daha gür çıkıyor. Bundan rahatsız olan lobiler ve uluslararası çıkar çevreleri biz ne yapalım da bunları çökertelim dediler. Peki kimlerle yaptılar bunu? Devletin içine sızmış, ipleri de ellerinde bulunan kişileri harekete geçirerek darbe yapmaya çalıştılar. Hazırlıklarına ‘One Minute’ de başladılar. Cumhurbaşkanı’nı, MGK’yı, Başbakan’ı, bakanları, MİT’i dinlemişler. Şantajla iş yapacaklar, kişiler üzerinden kurumları ve devleti çökertecekler. Yetmiyor, diğer cemaatlerin liderleri ve çocukları, Diyanet İşleri’ni, AK Parti’yi, CHP’yi, MHP’yi ve diğer partileri dinlemişler. Kamu bürokrasisinde kendilerinden olmayan kim varsa dinlenmiş. Türkiye’yi uluslararası alanda zora sokmak ve kendi uluslararası ittifaklarına yaranmak için Türkmenlere yapılan yardımları engellemeye kalkıştılar. Yetkileri de olmadan MİT TIR’larını yolda durdurup, bunlar üzerinden operasyon yapmaya çalıştılar. Kolları yurtdışına uzanan ahtapot gibi bir yapıdan bahsediyorum. Yıllarca terörle mücadele eden milletimizi, devletimizi ‘teröristlerle işbirliği içinde’ olan bir devlet, bir millet olarak gösterme çabasında ve ihanetinde bulundular. Bunun adı casusluktur. Bunları milletimiz de tarih de asla affetmeyecek.