Siyaset
Başkanlık sistemi özümüze uygun
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda yaptığı İkinci Muhtarlar Toplantısı’nda çözüm sürecine ilişkin önemli açıklamalar yaptı. Erdoğan, “Bu tren artık bu raydan çıkmaz. Bu çomaklar, bu tekeri yolundan alıkoyamaz. Geçti o alaca karanlık günler, geçti o fetret devri” dedi. Tartışılan başkanlık sistemine de değinen Erdoğan, “Bu benim şahsi meselem değil. Bu ihtiyaç binlerce yıllık devlet geleneğimizin tabii bir sonucu... Uygulamanın olduğu ülkelerden ihtiyacın olanı alırsın ve kendine özgü başkanlık sistemini oluşturursun” diye konuştu.
YENİ AKİT / ANKARA - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndaki İkinci Muhtarlar Toplantısı’nda konuştu. Erdoğan konuşmasında, seçilmişlere saygı duyulmak zorunda olunduğunu ve dün başkanlık sistemini savunanların bugün karşı çıktıklarını söyledi. Konuşmasında çözüm sürecine de değinen Erdoğan, sürecin bizi birbirimize bağlayan bir süreç olduğunu, ülkede fetret devrinin geçtiğini vurguladı. Erdoğan, Mersin’de canice öldürülen Özgecan Aslan’ı da unutmadı.
SEÇİLMİŞE SAYGI DUYACAKSIN
“Bir taraftan duvarlara ‘egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ diye yazacaksın diğer taraftan da egemenliği millete vermemek için her şeyi yapacaksın” diye konuşan Erdoğan, “Muhtar ne demektir? Milletvekili ne demektir? Bunları bilmezler. Milletin tarihine kılık kıyafetine savaş açanların egemenlikten bahsetme hakkı yoktur. Milletin tercihlerine saygı göstermek zorundasın. Ne olacak ya bu köy muhtarı diyemezsin arkadaş. 50 kişi de seçse 20 milyon da seçse seçilmiştir ve saygı duyacaksın. Muhtarlık biterse, Türkiye biter” dedi.
BU NASIL BİR DİKTATÖRLÜK?
Başkanlık sistemini düne kadar savunanların, şimdilerde tam tersi diktatörlük olarak adlandırdıklarının da altını çizen Erdoğan, “Bu nasıl bir diktatörlük ki; faal durumda 81 parti var ve bunlardan 31’i seçime girecek. Geçmişte tek parti döneminin Milli Şef’ine itaati vatandaşlık borcu olarak görenler, şimdi kalkmış diktatörlükten bahsediyorlar. Bu nasıl diktatörlük ya? Muhtardan diktatör olabilir mi? Tevessül eden çıkarsa ilk seçimde köy halkından, mahalle halkından cevabını alır, vatandaş onu alaşağı eder. Öyleyse cumhurbaşkanından da devlet başkanından da böyle bir şey olmaz, olamaz” ifadelerini kullandı. Erdoğan sözlerinin devamında da, “Onlar şu millet olmazsa ülkeyi ne güzel yönetiriz onun derdinde. Biz hep milletin gönlünü kazanarak bugünlere geldik ve bundan sonra da aynı şekilde devam edeceğiz. Ülkemiz ve milletimiz için ne iyi ise onu söylemeye ve yapmaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
400 VEKİL VURGUSU
Konuşmasında 400 milletvekili vurgusunu da yineleyen Erdoğan, “7 Haziran seçimlerinin Türkiye’nin önünü açacak şekilde neticeleneceğini düşünüyorum, bunun için iktidara 400 milletvekili. İktidara milletimiz 400 vekil versin ve yeni anayasa meclisten geçsin, başkanlık sistemi gelsin ve bu ülke ihya edilsin. Güney Amerika’ya gittik. Dört günde üç ülkeye gittik. Buralarda görüşmeler yaptık ve ne gibi yatırımlar yapabiliriz onu görüştük. 10 yıl önce ilişiler neredeydi nereye geldi. Bu ülkelere ilk defa cumhurbaşkanı gidiyor. Gidemediğin yer senin değildir” dedi.
CANİLİĞİN İŞSİZLİKLE ALAKASI NE?
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun bir dram üzerinden siyasi rant elde etmeye çalıştığını da belirten Erdoğan, “Mersin’de bir vahşet yaşanıyor, yüreklere ateş düşüyor. Muhalefet partisinin başındaki zat, siyaset yapmak adına tutup meseleyi işsizliğe bağlıyor. Yahu adam cani, bu adamın inancıyla, etnik kökeniyle, sosyal statüsüyle bir ilgisi yok. Adam cani işte. İşsizlik, caniliği temize çıkarır mı” dedi. Özgecan’ın ailesine bir defa daha başsağlığı dileyen Erdoğan, “Bu vahşet karşısında her babanın, her annenin, böyle vakur bir duruş koyması mümkün değil. Mehmet Efendi, adeta Türkiye’ye değil, tüm insanlığa bir ders verdi. Bu vahşilere almaları gereken en ağır cezayı almaları noktasında elimizden geleni sonuna kadar yapacağız” diye konuştu.
FETRET DEVRİ GEÇTİ
Erdoğan Paralel yapı ile kol kola girenlerin İç Güvenlik Paketi’ne gösterdiği tepkiyi de eleştirdi. “Başaramayacaksınız. Bu tren artık bu yoldan çıkmaz, bu çomaklar bu tekeri yoldan çıkaramaz. Geçti o fetret devri” diye konuşan Erdoğan sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Elinde demir bilye ile sapanla, yüzü karanlık olduğu için maske takıyorlar. Onları savunanlar ve onların önlerinde yürümek isteyenler var bu ülkede. Molotofkokteyli en büyük suçlardan biridir. Serap kızımızı bir kenara koyamayız iç güvenlik yasası hemen çıkmalı, işlerine gelmeyen hemen karşı çıkıyor, çünkü sokakları böyle yakıyorlar. Belediye otobüsü senin neyine yahu yaktılar, yıktılar. Anadolu’nun birçok yerinde muhtarların nasıl tehdit edildiğini bilen birisiyim. Artık büyük Türkiye, artık güçlü Türkiye var.”
BAŞKANLIK SİSTEMİ BENİM ŞAHSİ MESELEM DEĞİL!
Başkanlık sisteminin Türkiye’yi şaha kaldıracağını düşündüğünü dile getiren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şöyle konuştu:
“Bu mesele, benim şahsi meselem değildir. Bu ihtiyaç, milletimizin binlerce yıllık devlet geleneğinin tabii bir sonucudur, tabii bir zorlamasıdır. Mevcut sistem artık Türkiye’ye dar geliyor, yetersiz geliyor. Dünya değişiyor, bölgemiz değişiyor, her şey değişiyor. Bizdeki birtakım çevreler ısrarla, inatla yerinde sayıyor. Demokrasi, başkanlık sisteminde yok mu? Var. Dünyanın en ileri demokrasisi nerede? Amerika’da. Peki ekonomi? Dünyanın en ileri ekonomisi Amerika. Orada da başkanlık sistemi var. İlla orayı tıpa tıp mı yapacaksın? Hayır. Uygun gördüğün şeyleri oradan alırsın. Fransa’dan, Avrupa’nın herhangi bir yerinden ne alacaksan onu da alırsın. Güney Amerika ülkelerinden de alırsın. Adeta bir arının hassasiyeti içerisinde, her çiçekten nasibini alır, balını yapar, ortaya koyarsın. Olay budur. Bu da bize özgü olur. Bizim geleneğimize, göreneğimize özgü bir başkanlık sistemi olur. Şimdi Amerika’da çift kamaralı sistem var diye biz de çift kamaralı sistem yapacağız diye bir şey yok. Biz tek kamaralı, yani şu andaki sistemimizi, aynen şu andaki parlamentomuzu aynen uygularız. Mevlana ne diyor? ‘Dünle beraber gitti cancağazım, ne kadar söz varsa düne ait. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.’ Mesele bu. Halkımıza söyleyecek yeni bir şeyi olmayanlar, eskiye sıkı sıkı yapışmış durumdalar.”