AKİT MENÜ

Kültür - Sanat

Mustafa Kemal anti emperyalist değildi

Gazeteci yazar Muharrem Coşkun, Akit’e konuştu. Coşkun; “Mustafa Kemal için bazıları anti emperyalist diyor ama ben de bunun tam tersini söylüyorum; Mustafa Kemal, anti emperyalist değildi” dedi.

2015-04-27 18:08:44

Mehmet Akif Ersoy…  İstiklal Marşı’nın şairi… Milli mücadelenin sesi, kalemi ve soluğu olan Mehmet Akif Ersoy’un eski Türkiye zihniyeti tarafından İrtica 906 koduyla fişlendiği ortaya çıktı. Gazeteci yazar Muharrem Coşkun arşivlerde yaptığı araştırmalarda Mehmet Akif Ersoy’un fişlendiği ile ilgili birçok belgeye ulaştı ve bunları “Kod Adı İrtica 906” adıyla kitaplaştırdı. Biz de Muharrem Coşkun ile Mehmet Akif Ersoy’u konuştuk…

“AKİF AYNI ZAMANDA MÜTEFEKKİRDİR”

Öncelikle Mehmet Akif Ersoy kimdir… Türkiye ve bizim için ne ifade ediyor?

- Mehmet Akif Ersoy, ülkemizde kamuoyu tarafından sadece İstiklal Marşı’nı yazan bir şair olarak tanınıyor. Oysa ki Akif aynı zamanda büyük bir alim, iyi bir vaiz, iyi bir hatip ve mütefekkirdir. Sırat-ı Müstakim dergisi ve Sebil’ür-Reşad gazetesini çıkardı. Milli mücadele sırasında Anadolu toprağının her karışını gezmiş ve verdiği vaazlarıyla büyük bir yankı uyandırmıştı. Hitabetiyle insanları etkiliyor ve isyanları bastırıyordu. Milli mücadele yıllarında ilk mecliste de milletvekilliği yapmıştır. Akif ne zaman Ankara’ya geçiyorsa, Anadolu insanının da kanaatleri değişmiş oluyor ve mücadeleye sahip çıkıyor.

“O DÖNEMDE YENİ TÜRKİYE'NİN YÖNÜ BATIYA DÖNDÜ”

Tek parti zihniyeti, milli mücadele için elinden geleni yapan Mehmet Akif Ersoy’u neden “vatan haini” ilan ediyor?

- Milli mücadelede tamamen İslami unsurların, söylemlerin hakim olduğunu görüyoruz. İstanbul’da İslam ümmetini temsil eden bir hilafet makamı vardır. Mustafa Kemal, Samsun’a çıktığından itibaren iki önemli gayelerinin olduğunu söylüyor. Birincisi, hilafeti kurtarmak. İkincisi de Ankara’da meclisi kurup bağımsızlık elde etmek. Mustafa Kemal, İstanbul’a çektiği telgraflarda halifeye, hilafeti kurtaracağını söylüyor. Vahdettin’e yazdığı metinleri ‘Kulunuz Mustafa Kemal’ diye noktalıyor.

İlk meclis açıldığında da tekbirler getirilip, kurbanlar kesiliyor ve dualar okunuyor. İkinci mecliste cumhuriyet ilan edildikten sonra ise Akif gibi şahsiyetlerle bir yol ayrımına gidildiği görülüyor. O zamanın yeni Türkiye’si kararını vermiş ve yönünü batıya dönmüştür. Bu batılılaşmayı da bir dayatmayla gerçekleştirmeyi seçmiştir. Yani gönüllü bir inkılap değil tamamen tepeden inmeci bir yaklaşımı benimsemiştir. Batı’nın değerlerini tepeden inme bir yaklaşımla topluma dayatmayı tercih etmiştir. Bu anlamda bu sistemde tabii ki Mehmet Akif gibi düşününleri artık zor bir hayat beklemektedir.

MUSTAFA KEMAL, EMPERYALİZMLE MÜCADELE ETMEMİŞTİR

Laiklik düşüncesinin verdiği bir durum mu söz konusu?

- Laiklik tam olarak yok, resmi olarak ise 1937 yılında getirildi. Şunu belirtmem gerekiyor: Mustafa Kemal için bazıları anti-emperyalist diyor ama bende bunun tam tersini söylüyorum. Mustafa Kemal, emperyalizmle mücadele etmemiştir.. Anti-emperyalist bir kişi, savaştığı emperyalist güçlerin savaştan sonra bütün kılığını, kıyafetini, kanununu, yasasını, harfini birebir ithal eder mi? İthal etmekle de kalmayıp, bunu topluma gönüllü uygulamak yerine dayatır mı? Emperyalizmin şapkasını giymeyen idam ediliyor. Harfini kullanmayan asılıyor. Kanununu uygulamayan cezalandırılıyor. Yani Mustafa Kemal, emperyalizmin bizzat uygulayıcısı olmuştur.  Hatay, Türkiye’ye 1939 yılında katılıyor. Hatay bizde değilken yani Fransız sömürgesindeyken, ezan serbestti, çarşaf serbestti, camiler açıktı, Kur’an kursu yasak değildi. Hatay ne zaman bize katıldı, ezan yasaklandı, çarşaf yasaklandı, Kur’an eğitimi yasaklandı. İstanbul, İngilizlerin işgali altındayken Ayasofya ibadete kapatılmadı. Yani Fransız’ın, İngiliz’in bu ülkede yapamadığı, işgal bittikten sonra yapılmıştır.. Dolayısıyla anti-emperyalist değildi, tam tersine  emperyalizme hizmet etmiştir.

Aynı zamanda maalesef Mustafa Kemal tarihin de en büyük yanıltanıdır. Zira milli mücadele yıllarında ve ilk meclis açılana kadar tamamen dini söylem ve din adamlarıyla birlik hareket ederken, 1925 sonrası Mehmet Akif Ersoy gibi cepheye gönderdiği bu insanların inançlarını tehdit görmüş, onlarla mücadeleye girişmiştir. Bu büyük bir hayal kırıklığı oluşturmuştur.

DEVLET AKİF'İN PEŞİNE AJAN TAKIYORDU

Mehmet Akif Ersoy, Mısır’a neden gidiyor ve 11 yıl orada yaşıyor?

- Cumhuriyet’in ilanından sonra Akif artık bir şeylerden şüpheleniyor. İstiklal Marşı’ndaki ruhun örselendiğini görüyor. Zaman zaman Mısır’a gidip geliyor. 1925 yılında İstanbul’a geldiğinde ise Sebil’ür-Reşad gazetesi, Takrir-i Sükun kanunuyla kapatılmıştı. Gazeteyi beraber çıkarttığı kadim dostu Eşref Edip Fergan ise İstiklal Mahkemesinde vatana ihanetle yargılandı ve bir daha bu gazeteyi çıkarmama şartıyla serbest bırakıldı. Peşine hafiyeler takılan Mehmet Akif, bu manzara karşısında kesin kararını verdi ve Mısır’a hicret etti. Bundan sonra şeflik rejiminin uygulamalarının takibinden Mısır’a gitmekle de kurtulamadı. Anadolu halkı ayağına çarık bulamazken, devlet Akif’in peşine yurtdışında ajan takabiliyordu.

MEHMET AKİF, HALİFELİĞİN KALDIRILMASINI ELEŞTİRİYORDU

Mehmet Akif Ersoy’un Türkiye Cumhuriyeti’ne bakışı nasıldı?

- Akif için rejimle barışık olduğu hatta Türkiye’ye gelirken şapka giydiği iftiraları atılıyor. Oysaki Akif vefat etmeden bir yıl önce 28 Ağustos 1935 tarihinde, 117 kodlu istihbaratçı bir belge geçiyor. Bu belgede, Akif’in görüşleri yer alıyor. Akif, şapka giymenin doğrudan doğruya Avrupalıya benzemek maksadıyla yapıldığı gibi tamamen küfür olduğunu da söylüyor. Türkçe ezan ve Türkçe Kur’an’ın ümmet birliğini bozacağı ve Kur’an’ın anlamını değiştireceği için katiyen mekruh olduğunu söylüyor. Halifeliğin kaldırılmasını da eleştiriyor.

MISIR'A GİDEREK BİZİ UTANÇTAN KURTARDI

Mısır’a gitmeseydi, gazetesi Sebil’ür-Reşad’ın yazarı İskilipli Atıf Hoca gibi idam mı edilirdi?

- Akif, Mısır’a gitmeseydi belki de biz bugün İstiklal Marşı’nın şairini yargılayıp idam eden bir millet olarak tarihe geçecektik. Akif, Mısır’a giderek belki de bizi bu utançtan kurtardı.

Tekrar İstanbul’a geri dönmesinin sebebi nedir?

- Mehmet Akif hastalanıyor ve ömrünün son günlerini anayurdunda geçirmek ve defnedilmek için İstanbul’a geliyor. İstanbul’da Mısır Apartmanı’nda vefat ediyor. Edirnekapı Şehitliğine defnediliyor. Mehmet Akif’in cenazesine bile devlet erkanından kimse katılmasın diye resmi yazı yazıldığı iddia ediliyor. Zaten cenazesine katılanlar tek tek fişleniyor. Akif’e mezar taşı yaptırmak için para toplayan İstanbul Üniversitesi öğrencileri hakkında tahkikat başlatılıyor. Mezarının başında toplu halde dua okunması engelleniyor. Anma toplantıları “dinci ve ümmetçi” olduğu gerekçesiyle sakıncalı görülüyor. Resmi belgelere göre 1965 yılına kadar Akif ile ilgili yapılan her türlü etkinlik tehdit olarak algılanıyor.

MEHMET AKİF'İN FİLMİ YAPILMALI

Geçmişte Mehmet Akif Ersoy’a zulümler edildiğini biliyoruz. Peki günümüzde Mehmet Akif Ersoy hak ettiği değeri alıyor mu?

-  Mehmet Akif Bey’in hakettiği değeri alması için ilk önce vefat ettiği Mısır Apartmanının 5. katı işgalden kurtarılmalıdır. Resmi belgelerde 5. katında kaldığı yazıyor. Burası müze haline getirilip, Akif ile ilgili bilgiler, belgeler ve fotoğraflar burada sergilenebilir. İstanbul’da uluslararası bir kütüphane veya kültür merkezi kurulup, Mehmet Akif Ersoy’un adı buraya verilmelidir. Mehmet Akif Ersoy ile ilgili bir film de yapılmalıdır.

DEVLET AKİF'E HİÇBİR YARDIMDA BULUNMADI

Mehmet Akif Ersoy’un, Mısır’da olsun, İstanbul’da olsun çok yoksul bir hayat yaşadığı biliniyor. Peki ailesi nasıl yaşadı?

- Mehmet Akif Ersoy ile ilgili belgeleri gördüğümde gerçekten çok yoksul bir hayat yaşadığını fark ettim. Bir belgede, bir yere gitmek için arkadaşından borç aldığı yazıyor. Devlet, Akif’in çok yoksul bir hayat yaşadığını, çeşitli sıkıntılar çektiğini, hastalıklarla boğuştuğunu biliyor ama buna rağmen hiç yardımda bulunmuyor. Türkiye’de askeriyede arkadaşlarına Kur’an öğretti ve okudu diye oğlu Emin Ersoy ise hapse atıldı, işkenceye maruz kaldı ve psikolojik sorunlar yaşadı. Vefat ettikten sonra çocukları da çile hayatı yaşamıştır. Çocuklarından birisinin cesedi çöp konteynırının yanında bulundu.

AKİF'İN TÜRKÇE EZAN VE KUR'AN ENDİŞESİ

Türkiye Cumhuriyeti tarafından Mehmet Akif Ersoy’a Kur’an meali yazılması söyleniyor. Akif ise daha sonra yazmaktan vazgeçiyor. Bu meal konusunu anlatır mısınız?

- Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Mehmet Akif Ersoy’a 1925 yılında böyle bir teklif geliyor. Akif ise, Türkiye’deki gelişmelerin “Türkçe Kur’an” üzerine şekillendiğini görüyor ve endişeleniyor. “Bu çevirdiğim meal ileride namazda kullanılacak mı?” gibi bir endişeye kapılıyor ve bu projeden çekildiğini beyan ediyor. Aldığı parayı da iade ediyor. Bu endişesinde haklı olduğu da ortaya çıkıyor. Zira 1930’lu yıllarda “Türkçe ezan ve Türkçe Kur’an” dayatması başlıyor.

Yorumlara Git

Müşteriler apar topar paralarını çekmeye başladı! Dev banka için iflas alarmı

De Rossi’nin ayrılığı sonrası tehdit edilmişti! Yollarını ayırdı: Roma CEO’su istifa etti!

Irak'taki Şii milis gruptan Ürdün Vadisi'ndeki İsrail yerleşimine saldırı

Cumhurbaşkanı Erdoğan TURKEN Foundation'ı ziyaret etti

New York'un Times Meydanı'ndaki dijital panolarda Türkiye'ye yatırım mesajı yayımlandı