Bakanlıktan, Mısır'da verilen idam kararları üzerine gelen tepkilere yönelik yapılan yazılı açıklamada, "Dışişleri Bakanlığı, bazı ülkelerin ve uluslararası kurumların, Kahire Ceza Mahkemesi'nin "Casusluk ve Hapishaneler Baskını" davaları kapsamında dava dosyasının idam kararıyla ilgili görüş alınması için müftülüğe gönderilmesi yönündeki kararlarına gelen tepkileri esefle takip etti ve gözlemledi" denildi.

Açıklamada, "Bakanlık, Mısır yargısının verdiği hüküm ve kararlar hakkında yorum yapmanın uygun olmadığını vurgulayarak, bu durumun, ülkenin içişlerine müdahaleyi beraberinde getirdiğini yinelemektedir. Anayasal kanunlar çerçevesinde toplumda adaleti sağlama görevini ifa eden yargı, halk tarafından saygı duyulan bir kurumdur. Mısır yargısına yönelik olumsuz işaret taşıyan sözler, halk düzeyinde de resmi düzeyde de kesinlikle kabul edilemez" ifadelerine yer verildi.

"Bazı ülke ve kurumların, dün Kuzey Sina kentinde adaleti savunan ve kanunları yerine getirmeye çalışan 3 başsavcı vekilinin ölümüne yol açan saldırıyı kınayan açıklamalar yapmazken, hukuk çerçevesinde normal bir hakimin önünde yargılanan terör eylemlerine karışan sanıkları savunması dehşet verici" iddialarında bulunulan açıklamada, şunlar savunuldu:

"Özellikle bazıları, insan hakları ve demokrasi ilkelerini açıkça ihlal ederken, gazetecilere, yargı mensuplarına ve sosyal medya mesajlarına kısıtlama getirirken, bazıları vatandaşlarına karşı ırkçılık yaparken, yabancı düşmanlığını körüklerken, bazı uluslararası, resmi ve gayri resmi kurumlar, çifte standart uygularken, Bakanlık, insan haklarını savunduğunu söyleyen ve yargının kararlarına karşı çıkanlara, başka ülkelerin içişlerine müdahale etmek yerine kendi işleriyle ilgilenmeleri çağrısında bulunuyor."

Cunta mahkemesi, kamuoyunda "casusluk" ve "hapishaneler baskını" adıyla bilinen aralarında kanlı darbeyle görevinden uzaklaştırılan seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, Müslüman Kardeşler Teşkilatı (İhvan) Rehberlik Konseyi Başkanı Muhammed Bedii ve Dünya Müslüman Alimler Birliği Başkanı Yusuf el-Karadavi'nin de bulunduğu 166 sanığın yargılandığı davalarda, 122 kişinin dosyasının idam talebiyle Müftülüğe gönderilmesine karar vermişti. Mahkemenin kararının ardından, başta Türkiye'de olmak üzere dünyadaki çeşitli sivil toplum kuruluşları idam talebine tepki göstermişti.