AKİT MENÜ

Gündem

Başbakan Erdoğan: 'Rabia işareti' artık dünyanın her yerinde 'darbeye dur' işaretidir“

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan:"Mısır'ın meselesi sadece Mısırlı kardeşlerimizin değil, insanlığın meselesidir. Bu 'Rabia işareti', sadece Mısır halkının haklı davasının işareti değildir. Bu 'Rabia işareti', dünyanın her yerinde artık haksızlığa 'dur' işaretidir. Bu 'Rabia işareti', dünyanın her yerinde zulme, baskıya, ölümlere, katliamlara 'yeter' işaretidir. Bu 'Rabia işareti' artık dünyanın her yerinde 'darbeye dur' işaretidir

2018-03-06 21:39:50

AK Parti 21. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı kapanışında konuşan Ak Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan:
"Biz de Türkiye olarak sandığın namus olduğunu hem içeride hem de dışarıda en güçlü şekilde savunmaya devam edeceğiz. Hiç kimse Türkiye'nin bu tarafsız ve barışçıl tutumundan rahatsız olmasın. Yaşanabilir bir dünya, kardeşlik, dostluk ve barış içinde bir yeryüzü hayalinden başka hiçbir hayal, hiç bir niyet taşımıyoruz"
-"Alçakların, şerefsizlerin cesareti kadar namusluların cesareti olmazsa o zaman kaybederiz. Bunu hiçbir zaman unutmayacağız. Onların sorumluluğu yok. Onların sırtında yumurta küfesi yok. Onların omuzlarında milletin emaneti, ellerinde milletin sancağı yok"
-"Rehavet, gevşeme, ihmal, vurdumduymazlık, özellikle de korkaklık, tüm birikimi, tüm kazanımı, tüm yapılanları bir anda kül edip gidebilir. Hepiniz, hepimiz, Hak için, hukuk için, demokrasi için cesur olacağız"

ANKARA - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Mısır'ın meselesi sadece Mısırlı kardeşlerimizin değil, insanlığın meselesidir. Bu 'Rabia işareti', sadece Mısır halkının haklı davasının işareti değildir. Bu 'Rabia işareti', dünyanın her yerinde artık haksızlığa 'dur' işaretidir. Bu 'Rabia işareti', dünyanın her yerinde  zulme, baskıya, ölümlere, katliamlara 'yeter' işaretidir. Bu 'Rabia işareti' artık dünyanın her yerinde 'darbeye dur' işaretidir" dedi.

Erdoğan, AK Parti 21. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nın kapanışında yaptığı konuşmada, Kerbela'da yaşanan faciasının ardından bugün geniş coğrafyada yeni 'Kerbelalar'ın içlerini acıttığını, yüreklerini sızlattığını ifade ederek, şöyle konuştu:

"Suriye'de iki yıldır devam eden çatışmalarda 130 binden fazla insan hayatını kaybetti, 7 milyondan fazla insan evini terk etmek zorunda kaldı. şu anda 600 bini aşkın insan bizim ülkemizde sığınmacı olarak yaşıyor. Gurbete gidenler ayrı bir acı yaşıyor, Suriye'de kalanlar çok ayrı bir acı yaşıyor. Suriye’nin her köşesinde her gün, her an adeta mini bir Kerbela yaşanıyor. Şam’daki Yezid, kendi halkına, kendi vatandaşına her gün yerden ve gökten ölüm gönderiyor. Şimdi birileri çıkmış, bize 'susun' diyor. 'Görmeyin, duymayın, hissetmeyin' diyor. 'Bırak kalsın' diyor. Allah aşkına susarsak, görmezsek, duymazsak oradaki acıyı yüreğimizde hissetmeksek yarın biz Hz. Hüseyin’in yüzüne nasıl bakarız. Bizim her meselede safımız bellidir. Biz tarihimiz boyunca hiçbir zaman Yezidler'in tarafında olmadık. Bundan sonra da Yezidler'in tarafında olmayacak, Hz. Hüseyin’in safında yer almaya devam edeceğiz."

Erdoğan, yaşanılan acıların bir Sünni-Şii çatışması olmadığını, bir hak ve batıl çatışması olduğunu dile getirerek, Suriye gibi Mısır'da da farklı bir acının yaşandığını, kardeşin kardeşi acımasızca katlettiğini gördüklerini, hak ve hukuk arayışlarının silahla karşılık bulduğuna üzülerek şahitlik ettiklerini söyledi.

-"Türkiye seçimle iş başına gelmişlerin sadece seçimle gönderilmesini savunur"

Mısır'ın meselesinin sadece Mısırlıların değil, insanlığın meselesi olduğunu ifade eden Erdoğan, "(Rabia işareti yaparak) Bu Rabia işareti, sadece Mısır halkının haklı davasının işareti değildir. Bu Rabia işareti, dünyanın her yerinde artık haksızlığa dur işaretidir. Bu Rabia işareti, dünyanın her yerinde  zulme, baskıya, ölümlere, katliamlara yeter işaretidir. Bu Rabia işareti, artık dünyanın her yerinde 'darbeye dur' işaretidir" diye konuştu.

Erdoğan, Türkiye olarak safına, inancına, etnik kökenine, diline, derisinin rengine, özellikle de mezhebine bakmadan dünyanın her yerinde sadece ve sadece hakkı savunmaya devam edeceklerini belirterek, "Biz bitaraf olamayız, bitaraf olan bertaraf olur. Biz Türkiye olarak her zaman hakkın yanında olduk, haklının yanında olduk. Yine hakkın ve haklının yanında olacağız. Defalarca ifade ettim, eğer bugün Mısır'da oyları hiçe sayılan, kendilerine darbe yapılan eğer Tahrir'dekiler olsaydı, Türkiye hiç tereddüt etmeden onların haklarını savunacaktı. Türkiye’nin ilkleri bellidir. Türkiye seçimle iş başına gelmiş yöneticilerin sadece seçimle gönderilmesini savunur" dedi.

-"Millet arkamızda durduğu sürece mazlumları için de mücadele devam edeceğiz"

AK Parti'nin Genişletilmiş İl Başkanlığı toplantısında verdiği örneği anımsatan Erdoğan, Mersin'e bağlı Arslanköy'de 1947 yılındaki seçimlerde hile yapılınca "sandık namusumuzdur" diyen köylü kadınların kendilerine tarihi bir sorumluluk yüklediğini ifade ederek, konuşmasına şöyle devam etti:

"Her yerde sandık namustur. Türkiye'de olduğu kadar dünyanın her ülkesinde sandık namustur. Ama egemen güçlerin 'benim istediğim yerde namustur, benim istediğim yerde değildir' yaklaşımı bize yol çizemez, çizmemelidir. Biz de Türkiye olarak sandığın namus olduğunu hem içeride hem de dışarda en güçlü şekilde savunmaya devam edeceğiz. Hiç kimse Türkiye'nin bu tarafsız ve barışçıl tutumundan rahatsız olmasın. Yaşanabilir bir dünya, kardeşlik, dostluk ve barış içinde bir yeryüzü hayalinden başka hiçbir hayal, hiç bir niyet taşımıyoruz. Burada içeride Türkiye'yi dönüştürürken, Türkiye'yi hayalleri ve hedefleriyle buluştururken, özellikle de dışarda değişim ve dönüşümün önemli bir unsuru olmak için samimi bir mücadele veriyoruz. Allah imkan verdiği sürece, millet arkamızda durduğu sürece Türkiye için olduğu kadar dünya mazlumları için de çalışmaya, mücadele etmeye, sesimizi yükseltmeye ve hakkı söylemeye devam edeceğiz."

3 Kasım seçimlerinin 11. yıl dönümünde, en az 3 Kasım seçimleri kadar önemli bir seçime, 30 Mart seçimlerine hazırlandıklarına işaret eden Erdoğan, bu süreçte, genel başkan yardımcısından bakanlara, kadın kolları başkanlığından gençlik kollarına, milletvekillerinden il başkanlarına, belediye başkanlarından sandık müşahitlerine kadar her kademe teşkilat mensubunun çok hassas olması ve çok çalışması gerektiğini vurguladı.

“Biz, 3 Kasım 2002’de, milletin emanetini omuzladık, milletin sancağını kavradık ve zirveye doğru, yani Türkiye’nin hedeflerine doğru yola çıktık” diyen Erdoğan, şöyle devam etti:

“Biz, öyle bir yokuş çıkıyoruz ki, bakın altını çizerek söylüyorum, bu yokuşta durmanın, duraklamanın, rehavetin hiçbir mazereti yoktur ve olamaz. Sancağı aldık ve şu kadar yüksekliğe çıkardık, yetmez. Millete, ülkeye şu kadar hizmet yaptık, yetmez. Türkiye’yi şuradan aldık, şuraya getirdik, önemli ama, yetmez. Zira biraz soluklanayım deyip bir kenara iliştiğiniz anda, o dik yokuştan, o uçurumlardan, zirvenin eteğindeki o kayalıklardan, Allah vermesin, milletin emaneti düşer, milletin sancağı düşer ve yuvarlanıp gider.

Biz, menzile varmakla mükellef değiliz; o, Allah’ın takdiridir, milletin takdiridir. Ama, menzile giden yolda, çok ama çok dikkatli olmak, o emaneti de, o sancağı da çok iyi kavramak zorundayız. En küçük bir rehavet, milletin tüm kazanımlarının heba olmasına yol açabilir. En küçük bir gevşeme, en küçük bir ihmal, Türkiye’nin eski Türkiye’ye rücu etmesine sebep olabilir. Zirveye doğru emaneti ve sancağı taşırken, 2 önemli hususu sürekli dikkatlerimizde bulundurmak zorundayız. Bir, zirveye giden yolun zeminini sağlam taşlarla döşeyeceğiz. İki, bizden sonra emaneti taşıyacak, bu emanetin, bu mübarek sancağın şuurunda olacak, vatanına, ülkesine, milletine hizmetkarlık yapacak nesillere yollar açacağız. Eğer, bu saftan biri ayrıldığında, biri Hakk’a yürüdüğünde, biri istikamet değiştirdiğinde, milletin emaneti, milletin sancağı yolda kalıyorsa, tehlike altına giriyorsa, o hareket, zemini sağlam bir hareket değildir. Hiç kuşkunuz olmasın ki, bu hareketin zemini sağlamdır. Allah’a hamdolsun, arkadan gelen, bu emanetin ve bu sancağın kudsiyet şuurunu taşıyan, alnı ak, bahtı ak, çalışkan, dürüst nice gencimiz var. Ancak, bu bile bizi rehavete sevk etmeyecek.”

-"Eğer sen yoksan bir eksiğiz"

AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, “Nasıl olsa oylar geliyor, nasıl olsa anketlerden iyi sonuçlar çıkıyor, nasıl olsa Türkiye’de her iki kişiden biri bize oy veriyor” diyerek rehavete kapılanların hem kendilerinin kaybettiğini hem de omuzlarındaki emanate haksızlık yaptıklarını söyledi.

Erdoğan, “Ankara çalışıyor, genel merkez çalışıyor” diyerek, ihmal bataklığına saplananların da 3 Kasım 2002’de omuzlarına yüklenmiş, zirveye doğru ilerleyen emanete  kastetiklerini belirterek, “Eğer sen yoksan bir eksiğiz” dedi.

Her kademe teşkilat mensubunun, bu teşkilat için en kritik noktada, en hayati sorumluluğu yüklenmiş durumda olduğuna dikkati çeken Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

“Üstad Necip Fazıl’ın ifade ettiği gibi; herkes, sağına soluna bakmadan, ‘ben varım’ diyebilecek cesarette olmak zorundadır. ‘O çalışıyor, öyleyse benim çalışmama gerek yok’ diyen, hem kaybetmiştir, hem de bu emaneti maalesef yere düşürmüştür. Biz, bütün teşkilat olarak, bize iftira atanlardan çok daha fazla cesur olmak zorundayız. Onların görevi yakıp, yıkmak, bizim görevimiz daha fazlasını yapmak, bunu böyle bilin. Onlar kışkırtmada ne kadar yürekliyse, biz, sakinleştirmede o kadar yürekli olmak zorundayız. Alçakların, şerefsizlerin cesareti kadar namusluların cesareti olmazsa o zaman kaybederiz. Bunu hiçbir zaman unutmayacağız. Onların sorumluluğu yok. Onların sırtında yumurta küfesi yok. Onların omuzlarında milletin emaneti, ellerinde milletin sancağı yok.

Biz, hem sorumlu olmak, hem omuzlarımızdaki emaneti, elimizdeki sancağı muhafaza etmek, hem de onlardan daha cesur olup, daha cüretkar olup, daha yürekli olup, saldırılarına göğüs germek zorundayız. Onlar, gayri meşru yollara, teröre, silaha, şiddete, taşa, molotofa, yağmacılığa, barbarlığa başvursa bile, biz, meşruiyet içinde kalmak, hukuk içinde kalmak, ağırbaşlı olmak, ama aynı zamanda da cesur olmak zorundayız. Durarak olmaz. Hatta defansta kalarak olmaz, biz ofansif olacağız.”

-“Muhalefet genel başkanlarının adını ağzıma almayacağım”

Erdoğan, daha önceki açıklamalarında muhalefet partilerinin genel başkanlarının adlarını ağzına almayacağını söylediğini anımsatarak, “Onlara gerekli cevapları zaten arkadaşlarım veriyor, yargı veriyor. Bol bol da paralar geliyor, vakti saati geldiğinde açıklayacağım onları, şu anda stokta. Onların dilinden yargı gayet iyi anlıyor, arkadaşlarım da anlıyor. Biz ne yapıyoruz, ne yapmaktayız bunları anlatmaya devam edeceğiz” diye konuştu.

Rüzgarın esmesini beklemeden, ortaya çıkan her sorunu anında sahiplenerek, anında çözmek, anında müdahale etmek zorunda olduklarını anlatan Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

“Bu coğrafyada, öyle medeniyetler inşa edildi ki, tarih, böyle bir mimari, böyle bir estetik, böyle bir incelik görmedi. Bu coğrafyada bilim öyle gelişti ki, bugünün kütüphaneleri kadar yazma eserler birikti. Sanat o kadar ilerledi ki, dünyaya yön verdi, dünyaya ilham verdi. Binbir Gece Masalları’nın Bağdat’ı, Basra’nın kütüphaneleri, Endülüs’ün sarayları, Konya’nın medreseleri, Saraybosna’nın kütüphaneleri vardı. Ama bir gün barbarlar geldi ve insanlığın tüm birikimini sadece birkaç gün içinde yakıp yok etti. Geride ne o yazma eserler, ne o köprüler, camiler, ne o sanat eserleri kaldı. Kelimenin tam anlamıyla, taş üstünde taş, baş üstünde baş koymadılar. Ne yaptığınız kadar önemli olan, onu nasıl muhafaza ettiğinizdir.

Rehavet, gevşeme, ihmal, vurdumduymazlık, özellikle de korkaklık, tüm birikimi, tüm kazanımı, tüm yapılanları bir anda kül edip gidebilir. Hepiniz, hepimiz, Hak için, hukuk için, demokrasi için cesur olacağız. Hepimiz, özgüven içinde olacağız. Umutsuzluğu yanımıza, yöremize asla yaklaştırmayacağız. Tekrar ediyorum: Sizler, bizler, kutsal bir emaneti taşıyoruz. Her birimiz, önce şahsımızla, önce nefsimizle, önce kendimiz olarak, bu emanetin mesuliyeti altındayız. Bu emaneti yere düşürmenin hiç bir mazereti yoktur. Bir tek kişinin ihmali, bütün teşkilatı, bütün ülkeyi zora sokar.”

Başbakan Erdoğan, her bir kademe teşkilat mensubundan  “benim olmadığım yerde kimse yoktur” şuurunda olmalarını isteyerek, bu şuurla çalışarak 30 Mart seçimlerinde sancağı daha yükseklere taşımak zorunda olduklarını söyledi.

AK Parti teşkilatına güvendiğini yineleyen Erdoğan, teşkilat mensuplarına çalışmalarında başarılar dileyerek, konuşmasını bitirdi.

Yorumlara Git

O ülke resmen felaketi yaşıyor! Ölü sayısı 384'e yükseldi

Devletin aracıyla devlete kazık! CHP’li vekilin aracından çıkanlar şok etti

Kumar siteleri terör estiriyor! Tehdit ve saldırılar gerçekleştiriyorlar

Türkiye bu olayı konuşuyor! Seçil Erzan'dan Fatih Terim itirafı!

Dünya böyle tehdit görmedi! 5 milyon İsrailliye ''Sevdiklerinize veda edin'' mesajı yolladılar