Siyaset
Kemalistler değişmeli!
“Her şey Kemalizm’in tarlasıydı... Üniversiteler, gazeteler, idareler, kadınlar… Kemalizm, kendini üstün görüyordu, çünkü Arapları sevmiyordu. Kemalistler, Arapları sevmezler. Kemalizmin oluşturduğu bu fotoğrafı değiştirmek için çok çalışmak gerekiyor” diyen Prof. Dr. Abdülcelil Temimi, “Kemalistler, artık yollarını değiştirmeli. Aynı şekilde akıl ve mantıklarını değiştirmeliler. Dünyaya daha açık hale gelmeli, yardımlaşmayı öğrenmeliler” dedi
Güncelleme Tarihi:
RÖPORTAJ: FAHRETTİN DEDE / TUNUS - Bugün Türk Tarih Kurumu’nun dünya çapında Türkoloji çalışmalarıyla ilgilenen 50 tarihçiye giydireceği Şeref Üyeliği Cübbesi’ni giyecekler arasında onun da ismi var. 1938 yılında Kayravan’da doğan Tunuslu tarihçi Prof. Dr. Abdülcelil Temimi, Türkiye’deki Kemalistlerin kendi görüşleri için kaynak gösterdikleri bir isim. Tunus’ta kurduğu Temimi Vakfı’nda 21 bin kitap kapasiteli kütüphanesini araştırmacılara açan Temimi, ağırlıklı olarak Türkoloji ve Osmanlı çalışmalarında bulunuyor.
İşte Temimi ile yaptığımız söyleşi:
Siz yıllar boyu Osmanlılar hakkında dersler verdiniz… Bu kadar yıl Osmanlılar hakkında dersler veren bir kimse olarak Osmanlı tarihinden neler anladınız?
Osmanlılar’dan ne anladığımız sorusu çok ciddi bir konu… Benim İstanbul’a ilk ziyaretim 1966 yılıdır. Orada Türkçe öğrendim ve Osmanlı arşivlerine giren ilk Arap araştırmacı bendim. Arşivlerde, Osmanlı dönemindeki Arap soyları, aileleri hakkında araştırmalar yaptım. Tayyip Gökbilgin, Halil Sahillioğlu, Cengiz Orhonlu gibi büyük Türk araştırmacılarıyla tanıştım. Ben o dönem, oldukça gençtim ve bu isimler bana Osmanlı arşivlerinin, Osmanlı’nın önemini tenbihlerlerdi. Tezim, Osmanlılar döneminde Cezayir idi. 1972’de tezimi bitirdim. O yıl, 40 seneden fazla zamandır intizamlı bir şekilde çıkardığımız dergimizin ilk sayısını çıkardık. 2 binden fazla İngilizce, Arapça, Fransızca makale yayınladık bu dergi bünyesinde…
OSMANLI TARİHİ ÖNEMSENMEDİ
Aynı şekilde 30 sene boyunca Tunus Üniversitesi’nde dersler verdim, Öğrencilerim lisansüstü ders aldı benden bu konularda… Onları hep Osmanlı arşivlerine yönlendirme gayretinde oldum. Ve hususen de Osmanlı tarihini incelediler. 1972’den bugüne baktığımda, Osmanlı tarihi araştırmalarında çok büyük bir değişim olduğunu söyleyebilirim… Osmanlıları ve Türkleri kabul etmeyen Araplar, bugün Türk tarihini iyi bilir bir noktaya geldiler. Çalışmalarımızdan sonra Osmanlılar, yeni bir üslûpla, yeni bir yolla sunulmaya başlandı.
HER ŞEY KEMALİZM’İN TARLASIYDI
Arap dünyasındaki Türkiye’ye bakış nasıl?
Eskiden Tunuslular, Londra’yı İstanbul’a tercih ediyorlardı ama şimdi, İstanbul dünyanın pek çok yerine tercih edilebiliyor. Ciddi bir değişim söz konusu.
Bildiğiniz üzere Türkiye’de 28 Şubat yıllarında Osmanlılar hakkında konuştuğumuzda İslam’dan konuşmuş kabul ediliyorduk ve cezalandırılıyorduk. Ne dersiniz?..
Çok doğru… Müessesemiz ve ben, Arap aleminde Kemalizm hakkında çokça çalışmalar yaptık. Kemalizm hakkında konuştuğumuz sempozyumda eski Dışişleri Bakanı Mümtaz Soysal da hazırdı. Dehşete kapıldı. Her şey Kemalizm’in tarlasıydı… Üniversiteler, gazeteler, idareler, kadınlar… Her şey Kemalizm’in hükümranlık alanıydı. Kemalizm, kendini üstün görüyordu, çünkü Arapları sevmiyordu. Kemalistler, Arapları sevmezler… Kemalizm’in oluşturduğu bu fotoğrafı değiştirmek için çok çalışmak gerekiyor.
Türklerle konuştuğum zaman, “Kendinize güvenin, sizde insanlığın 5-6 asırlık genel mirası var, bunu keşfedin” diyordum. 4-5 senedir bu keşif başladı. Çünkü daha önce Türkiye’deki akademisyen arkadaşlarımı sempozyumlara çağırdığımda, “Kardeş, kusura bakma Londra’ya, Paris’e, New York’a gidiyorum” diyordu. Ama ben yıllar boyu Araplar’a, “Ey Arap, Osmanlı arşivlerine önem verin… Türkçe öğrenin ve 120 milyon belgenin olduğu Osmanlı arşivlerine girin” dedim. Mesela Türk üniversitelerinde Osmanlı dönemi Arap aileleri üzerine uzmanlaşan akademisyen yok. Doğru, Balkan ülkelerine yönelik bulabilirsiniz… Aynı şekilde Anadolu türklerine yönelik uzmanları Türkiye’de bulabilirsiniz, ama Osmanlı dönemi Arap aileleri hakkında uzman bulamıyorsunuz.
Kemalizm sonrası Türkiye’yi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kemalizm’in Türkiye’de özel bir dönem olduğunu kimse inkâr edemez. Atatürk büyük bir adamdı. Türkiye’yi ayağa kaldırdı. Ancak Atatürk döneminde Osmanlı ve İslâm’a ait olan şeylere de karşı çıkıldı. Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde Osmanlı’nın 700’üncü kuruluş yıldönümü etkinlikleri kapsamında akşam yemeği yemiştik. Orada da konuşmuştuk. Ve Erdoğan’ın belediye başkanlığı ile Osmanlı’nın kıymeti yavaş yavaş bilinmeye başlandı. İşte şimdi bu noktaya ulaştı.
‘MANTIKLARINI DEĞİŞTİRMELİ’
Kemalizm, aynı şiddetiyle devam etseydi, bunlar olmazdı. Zira bu, insanî bir mirastır. Bu sizin için övünçtür. Önemsemek ve onu korumak Türkler için bir görevdir. Ben Osmanlılar’ın geri dönüşü gibi bir çağrıda bulunmuyorum. Osmanlılar tarihte yaşadı ve bitti, lakin tarihsel ve medeniyet açısından bu çok güzel bir şey. Osmanlılar, insanlık medeniyeti kurdu.
Kemalistler ne yapmalı?
Kemalistler, artık yollarını değiştirmeli. Aynı şekilde akıl ve mantıklarını değiştirmeliler. Dünyaya daha açık hale gelmeli, yardımlaşmayı öğrenmeliler.
‘YENİ TOPLUM’UOLUŞTURMALIYIZ’
Bütün konuşmamız boyunca ‘yeni bir toplum’dan çokça bahsettiniz… Ben çok ciddi anlamlar çıkarttım ama ne anlamalıyız ‘yeni bir toplum’dan?
Gençleri anlamalıyız en başta… Yeni ve iyi eğitimli bir gençlik… Türkiye’yi iyi tanıyacak, tarihlerini iyi şekilde bilecek bir gençlik lazım. İşte yeni dünyayı da bu oluşturacaktır. Arap dünyasında Türkiye’yi iyi tanıyan, ekonomiyi bilen, Türkçe’yi öğrenen gençler oluşturacaklar. Ben bu açıdan ümitliyim.
İşte Temimi ile yaptığımız söyleşi:
Siz yıllar boyu Osmanlılar hakkında dersler verdiniz… Bu kadar yıl Osmanlılar hakkında dersler veren bir kimse olarak Osmanlı tarihinden neler anladınız?
Osmanlılar’dan ne anladığımız sorusu çok ciddi bir konu… Benim İstanbul’a ilk ziyaretim 1966 yılıdır. Orada Türkçe öğrendim ve Osmanlı arşivlerine giren ilk Arap araştırmacı bendim. Arşivlerde, Osmanlı dönemindeki Arap soyları, aileleri hakkında araştırmalar yaptım. Tayyip Gökbilgin, Halil Sahillioğlu, Cengiz Orhonlu gibi büyük Türk araştırmacılarıyla tanıştım. Ben o dönem, oldukça gençtim ve bu isimler bana Osmanlı arşivlerinin, Osmanlı’nın önemini tenbihlerlerdi. Tezim, Osmanlılar döneminde Cezayir idi. 1972’de tezimi bitirdim. O yıl, 40 seneden fazla zamandır intizamlı bir şekilde çıkardığımız dergimizin ilk sayısını çıkardık. 2 binden fazla İngilizce, Arapça, Fransızca makale yayınladık bu dergi bünyesinde…
OSMANLI TARİHİ ÖNEMSENMEDİ
Aynı şekilde 30 sene boyunca Tunus Üniversitesi’nde dersler verdim, Öğrencilerim lisansüstü ders aldı benden bu konularda… Onları hep Osmanlı arşivlerine yönlendirme gayretinde oldum. Ve hususen de Osmanlı tarihini incelediler. 1972’den bugüne baktığımda, Osmanlı tarihi araştırmalarında çok büyük bir değişim olduğunu söyleyebilirim… Osmanlıları ve Türkleri kabul etmeyen Araplar, bugün Türk tarihini iyi bilir bir noktaya geldiler. Çalışmalarımızdan sonra Osmanlılar, yeni bir üslûpla, yeni bir yolla sunulmaya başlandı.
HER ŞEY KEMALİZM’İN TARLASIYDI
Arap dünyasındaki Türkiye’ye bakış nasıl?
Eskiden Tunuslular, Londra’yı İstanbul’a tercih ediyorlardı ama şimdi, İstanbul dünyanın pek çok yerine tercih edilebiliyor. Ciddi bir değişim söz konusu.
Bildiğiniz üzere Türkiye’de 28 Şubat yıllarında Osmanlılar hakkında konuştuğumuzda İslam’dan konuşmuş kabul ediliyorduk ve cezalandırılıyorduk. Ne dersiniz?..
Çok doğru… Müessesemiz ve ben, Arap aleminde Kemalizm hakkında çokça çalışmalar yaptık. Kemalizm hakkında konuştuğumuz sempozyumda eski Dışişleri Bakanı Mümtaz Soysal da hazırdı. Dehşete kapıldı. Her şey Kemalizm’in tarlasıydı… Üniversiteler, gazeteler, idareler, kadınlar… Her şey Kemalizm’in hükümranlık alanıydı. Kemalizm, kendini üstün görüyordu, çünkü Arapları sevmiyordu. Kemalistler, Arapları sevmezler… Kemalizm’in oluşturduğu bu fotoğrafı değiştirmek için çok çalışmak gerekiyor.
Türklerle konuştuğum zaman, “Kendinize güvenin, sizde insanlığın 5-6 asırlık genel mirası var, bunu keşfedin” diyordum. 4-5 senedir bu keşif başladı. Çünkü daha önce Türkiye’deki akademisyen arkadaşlarımı sempozyumlara çağırdığımda, “Kardeş, kusura bakma Londra’ya, Paris’e, New York’a gidiyorum” diyordu. Ama ben yıllar boyu Araplar’a, “Ey Arap, Osmanlı arşivlerine önem verin… Türkçe öğrenin ve 120 milyon belgenin olduğu Osmanlı arşivlerine girin” dedim. Mesela Türk üniversitelerinde Osmanlı dönemi Arap aileleri üzerine uzmanlaşan akademisyen yok. Doğru, Balkan ülkelerine yönelik bulabilirsiniz… Aynı şekilde Anadolu türklerine yönelik uzmanları Türkiye’de bulabilirsiniz, ama Osmanlı dönemi Arap aileleri hakkında uzman bulamıyorsunuz.
Kemalizm sonrası Türkiye’yi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kemalizm’in Türkiye’de özel bir dönem olduğunu kimse inkâr edemez. Atatürk büyük bir adamdı. Türkiye’yi ayağa kaldırdı. Ancak Atatürk döneminde Osmanlı ve İslâm’a ait olan şeylere de karşı çıkıldı. Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde Osmanlı’nın 700’üncü kuruluş yıldönümü etkinlikleri kapsamında akşam yemeği yemiştik. Orada da konuşmuştuk. Ve Erdoğan’ın belediye başkanlığı ile Osmanlı’nın kıymeti yavaş yavaş bilinmeye başlandı. İşte şimdi bu noktaya ulaştı.
‘MANTIKLARINI DEĞİŞTİRMELİ’
Kemalizm, aynı şiddetiyle devam etseydi, bunlar olmazdı. Zira bu, insanî bir mirastır. Bu sizin için övünçtür. Önemsemek ve onu korumak Türkler için bir görevdir. Ben Osmanlılar’ın geri dönüşü gibi bir çağrıda bulunmuyorum. Osmanlılar tarihte yaşadı ve bitti, lakin tarihsel ve medeniyet açısından bu çok güzel bir şey. Osmanlılar, insanlık medeniyeti kurdu.
Kemalistler ne yapmalı?
Kemalistler, artık yollarını değiştirmeli. Aynı şekilde akıl ve mantıklarını değiştirmeliler. Dünyaya daha açık hale gelmeli, yardımlaşmayı öğrenmeliler.
‘YENİ TOPLUM’UOLUŞTURMALIYIZ’
Bütün konuşmamız boyunca ‘yeni bir toplum’dan çokça bahsettiniz… Ben çok ciddi anlamlar çıkarttım ama ne anlamalıyız ‘yeni bir toplum’dan?
Gençleri anlamalıyız en başta… Yeni ve iyi eğitimli bir gençlik… Türkiye’yi iyi tanıyacak, tarihlerini iyi şekilde bilecek bir gençlik lazım. İşte yeni dünyayı da bu oluşturacaktır. Arap dünyasında Türkiye’yi iyi tanıyan, ekonomiyi bilen, Türkçe’yi öğrenen gençler oluşturacaklar. Ben bu açıdan ümitliyim.