Ekonomi
Vicdanen rahatsız olacağım bir iş yapmam
Türkiye’de tesettür mimarisini inşa etmek için yıllardır mücadele verdiklerini söyleyen Tekbir Giyim Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Karaduman, tanıtım organizasyonu yapmak için gittikleri büyük otellerin “Burası şeriat ülkesi mi?” diyerek kendilerini tersleyen oteller, daha sonra kendileriyle çalışmak için sıraya girdiklerini söyledi. Vicdanını rahatsız eden hiçbir işi yapmadıklarını anlatan Karaduman, Müslümanların; medya, sinema, sanat ve edebiyatta olduğu kadar tesettür mimarisinde de varlık göstererek medeniyet tasavvurlarını ortaya koyması gerektiğini kaydetti.
Güncelleme Tarihi:
İBRAHİM ACAR / İSTANBUL - Türkiye’de marka algısının daha yeni yeni oluşmaya başladığı yıllarda, kendini özgü duruşuyla var olma mücadelesi veren ve ilkeli duruşu sayesinde sektöründe çığır açan Tekbir Giyim, 21. yaşını geride bıraktı. 1990’yı yılların başında bir iş hanının bodrum katında başlayan firmanın uluslararası yolculuğu meşakkatli oldu. Karaduman Ailesi ile özdeşleşen Tekbir’in serüvenini, o çok tartışılan tanıtım çalışmalarını ve geçmişte kalan o fırtınalı günlerin neler ifade ettiğini Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Karaduman ile konuştuk.
Giyim tarzı ve estetik konusunda kulak verilen en önemli kişi Mehmet Şevket Eygi’dir. Şevket Bey, Tekbir Giyim’in tarzına ve yaptığı tanıtımlara ne diyor?
Biz ürün tanıtımı yapmadan önce Şevket Eygi Bey’e ne düşündüğünü sorduk. “Elinize yüzünüze bulaştıracağınız bir şey yapacaksanız, bundan sonra bu işi yapmaya çalışanların önünü kapatmış olursunuz. Uluslararası düzeyde bir tanıtım yapacaksınız yapın” dedi. Biz o zaman kendisini de davet etmiştik. İlk yazısında “Müslümanların zaafları”ndan bahsetti. Daha sonra kendisiyle canlı yayında da bu konuyu konuştuk. Bizim yaptığımız işe “İçinde Osmanlı tarzını göremiyoruz” diye eleştiri getirdi. Ben de kendisine, İslam’ın ortaya koyduğu tarz varken, bu işi sadece bir milletin anlayışıyla açıklamaya çalışılmaması gerektiğini anlattım. Bu işi bir millete bir memlekete sıkıştırmamamız gerekir. Neden ille Osmanlı…
Tabi şöyle bir hakikat da var. Biz kendi tarzımızı belirlerken detaylı incelemeler yaptık. Osmanlı dönemine ilişkin de çok detaylı bir araştırma yaptık. Çünkü önümüzde başka türlü bir örnek yok. Osmanlı döneminde karşımıza geleneksel bir örtü biçimi çıkıyor. İslami çizgi olarak çarşafla karşılaşıyoruz. Bu bizim milli kıyafetimiz olduğu için buna bir itirazımız yok. Ama günümüze uyarlayabileceğimiz bir kıyafet tarzı yok. Diğer İslam ülkelerindeki kıyafet tarzlarını da araştırdık. Fakat günümüz iklim şartlarına ve teknolojisine uyum sağlayabilecek bir çizgi ortaya çıkarmaya çalıştık. Bir memleketi bir ırkı, bir milleti esas almadık. Ama hepsine de baktık. Öyle bir şey hazırlayalım ki bütün dünyadaki insanlar kolaylıkla giyebilsin… En takva bir Alime hanımın giyebileceği bir tarz da olsun; bir mühendis, bir doktor veya bir avukatın giyebileceği tarzlar da olsun. Bu anlamda bir tasarımlar yaptık. Yaptığımız işin eleştirilen tarafları oldu fakat biz olabildiğince cihan şümul olmaya çalıştık. Yapıcı olan bütün eleştirilerin bize faydası oluyor. Varsa bir hatamız kendimizi düzeltme yoluna gidiyoruz.
Eleştirel bakış açılarına katlanıyorsunuz. Yeter ki iyi niyetle olsun, yıkıcı olmaya çalışmasın…
Çok net olarak söylüyorum. Bende ırkçılık yok. Benim için Türk olmuş, Kürt olmuş, Arap olmuş… Peygamber Efendimizden dolayı Arapçayı çok seviyorum mesela. Müslüman olan Arapları severim. Müslüman oluşu beni ilgilendirir. Müslüman olmadıktan sonra Peygamber Efendimizin kabilesinden de olsa ne yapayım Arabı. Böyle bir yapım var. Değerlerime uygun olan her sözü dinlerim, inancıma uygun olan şeyi yaparım.
Avrupa’daki gazete ve televizyonların bizim peşimizden koştuğu günler oldu. Onlar inanç olarak bizim yaptığımız şeye uzak olmalarına rağmen, kişi olarak yaptığımız işi takdir edip detaylı olarak haberler yaptılar. Politik olarak benimsemeseler de işimizi iyi yaptığımız için hakkımızı teslim etmesini bildiler. Neyi doğru bulduysak onu yaptığımız için bizi anladılar.
KUR’AN-I KERİM’İN TARİFİNE EN YAKIN OLAN TESETTÜR ÇARŞAFTIR
Kamuda kılık kıyafet serbestisi oldu size yeni bir bakış açısı kazandırıyor mu?
Bundan sonraki süreçte birşeyler ortaya çıkacak. Bunu hep birlikte göreceğiz. Ama yine de bir sınır çiziliyor. Mesela Çarşafa karşı çıkılıyor. Biliyorsunuz “Çarşaf” İslam alimlerinin üzerinde ittifak ettiği bir giyinme tarzıdır. Çünkü Peygamber Efendimizin uygulamaları var ortada. Kendisi gelir gelmez yatak çarşafını alır kendilerine sarıyorlar. Şehrin yapısı belliydi. İslam Alimleri, daha önce iki eliyle tutuluyordu. Rüzgarlı havada, toplu taşıma araçlarında olabildiğince rahat kullanılması bakımından çarşafın üzerinde ittifak etmişler. Çarşafın icat şekli buradan geliyor. Kur’an-ı Kerim tarifine en yakın olan tesettür çarşaftır. Bunu giydiğin zaman Allah’ın emrine en yakın noktada duruyorsun demektir. Çarşaflı olarak dışarı çıkıp edebinle işini gördüğün zaman sürekli nafile ibadet gibi, sürekli tesbih çekmiş gibi sevap kazanmış olursunuz. Bunda bir ittifak var. Ama herkes bunu giyer mi, bu takva herkese nasip olur mu?
“BURASI ŞERİAT ÜLKESİ Mİ? DİYEN OTELLER SONRASIRAYA GİRDİLER
Tartışma da tam olarak buradan başlıyor? Siz çarşaf da üretiyorsunuz? Çarşaflı tanıtım da yaptınız?
Şimdiye kadar 30 defile yapmışsak mutlaka 25’inde çarşafı da çıkarmışızdır. Yaptığımız işin bir yerini görüp bir yerini görmemek kaygısından kaynaklanıyor bu tür algılar. Çarşafın tanıtımını yaparken medyadan hiçbir eleştiri almadık. Ne oldu? Çok etkilendiler. Hatta ilk defilemiz için gittiğimiz oteller önce kendi imkanlarını anlata anlata bitiremediler. Tabi sıra nasıl bir defile yapacağımıza gelince hemen hepsi vazgeçmeye başladı. “Ya burası şeriat ülkesi mi?” diye o kelli felli otellerden olumsuz cevap aldık. Bunlar 1992 yılında oldu. Ondan sonra Ahmet Çetinsaya’nın kardeşinin bir oteli vardı. Oteli yeni kurduğu için reklam olur diye teklifimizi kabul etti. 40-45 gazeteci takip etmişti. Ama tanıtımlarımız büyük ses getirince daha önce bizi reddeden oteller sıraya girdiler.
Son olarak ne zaman defileyle tanıtım yaptınız. Vaz mı geçtiniz?
Her yıl düzenli olarak yapmadık. Son olarak 2008’de bir tanıtımımız oldu. Ardından 2012’de de bir çalışma yapmıştık. Ama bu yıl herhangi bir organizasyonumuz olmadı. Hedefimiz; İslami kıyafeti Türkiye’nin gündemine getirip bu konuda bir çığır açmaktı. Türkiye’de İslami kıyafeti alimlerin, entelektüellerin gündemine sokmaya çalıştık. Mankenlerle ilgili eleştiriler de oldu fakat biz amaca kilitlenerek bu çalışmaları yapıyoruz. Amacımız mankenleri göz önünde tutmak değil, bizim amacımız tesettürün estetiğini ve güzelliğini en etkili şekilde ortaya koymak oldu.
VARSA HATAMIZI DÜZELTMEK BOYNUMUZUN BORCU
Çizginiz değişmediği halde, gelen tepkilerin azaldığını söylüyorsunuz? Bunu neye bağlıyorsunuz?
Şimdi bazı şeyler konuşulunca ortaya çıkıyor ve iyice anlaşılıyor. Konuşup tartışalım, eğer yaptığımız bir hata varsa bunu seve seve düzeltiriz. Karşınızda bir moda sektörü var, sineması var, çizgi filmi var, televizyonu var, üniversitesi var.
Modayı çok ciddi destekleyen üniversiteler var, tasarım merkezleri var. Bütün bu gerçeklere rağmen siz amatörce davranırsanız kendinizi nasıl ifade edeceksiniz. Karşınızda çok güçlü silahları olan bir moda dünyası var.
Biz geleneksel örtümüzle var olmak dışında maalesef bugüne kadar ciddi bir şey yapamamışız. Zaten geleneksel olan örtü şeklimize karşı çıkılmıyor. İslam’a en uygun olan giyinme tarzımıza karşı büyük muarızlar var.
Kur’an’da ifade edilen örtünme şekline en yakın olan tarzı ancak bu şekilde insanların gündemine sokabilir ve beyinlerde olumlu bir algı oluşturabiliriz. Bizim yaptığımız iş itibariyle varsa bir hata söylensin. Biz hatamızı kabul ederek gerekli düzeltmeleri yaparız ve şimdiye kadar yaptık da. Boynumuzun borcu olur.
İNANCIMIZI VE MEDENİYET TASAVVURUMUZU YANSITAN BİR TARZLA ÜRETİM YAPIYORUZ
Kaç mağazanız var?
Kendimize ait 44 mağazamız var. Toplamda ise 100 civarında satış noktamız var. Bunun 20 kadarı yurt dışındadır. Mağazalarımız genellikle büyükşehirlerdedir. Geniş bir tüketici kitlesiyle buluşuyoruz. Mağazalarımızın tamamı kiralıktır. Bu anlamda mülk edinme yoluna gitmedik. Özet olarak söylemek gerekirse; biz kendi işimizi yaparken modacılarla yarış içine girmedik, konuya politik yaklaşmadık. Tesettür Hz. Adem döneminden beri var. Bütün dönemlerde var olan tesettür her dönem farklılık göstermiştir. Türkiye’mizde de bölgelerine göre farklılık arz eden giyinme tarzı dönemler itibariyle ciddi ayrışımlara konu oldu. Bizim için önemli olan vücut hatlarını ortaya çıkarmadan nezih bir giyinme tarzıdır. İklim şartların da göz önünde bulundurarak üretim yapıyoruz. Tesettürümüzle, mimarimizle, medyamızla, sinemamızla, gençliğimizle var olmadığınız zaman bir medeniyet tasavvuru geliştirmeniz imkansız hale geliyor. Bütün bu alanlarda atılım yaparsak kendi ayaklarımız üzerinde durabiliriz.
Tanıtımı İslami değerlere bağlı kalarak yaptım
Mankenli tanıtımları ticari kaygılarla yaptığınız yönünde eleştiriler alıyordunuz. Vicdanen rahat mısınız?
21 yıldır bu işi yapıyoruz. Vicdanen rahat etmeyeceğim bir şeyi yapmam. Türkiye’de tesettür üretiminin başıboş olduğu, bir konseptinin olmadığı bir zamanda ben ortay çıkıp iddialı bir şekilde üretim yapmaya başlamışım. Yaptığım işin tanıtımını da İslami değerlere bağlı kalarak yaparak medeniyet ideali yolunda ciddi adımlar atmışım. Müslüman kişinin düşüncesi de güzel olmalı, yaptığı iş da hem güzel hem inancına uygun olmalı. Benim hiçbir üretim bandımda ve hiçbir mağazamda İslami uymayan kıyafet bulamazsınız. Bodrum katta bir yerde üretime başladık. Sonra sokakta geçenlerin görmesi için uygun bir vitrin oluşturarak ürünlerimizi koyduk. Bizim ilk tanıtımımız bu vitrindi. Hazır paralarla bu işi yapmadık. Kendi çabamız ve emeklerimizle büyüyerek bugünlere geldik.
Biraz önce İran örneğini verdiniz. İran’da mağazanız var mı?
İran’da mağazamız yok. Açmayı da düşünmüyoruz. Fakat üretim ayağı ile gelişecek bir işbirliği olursa İran’ı düşünürüm. Mağaza açmayı düşündüğünüz zaman yüksek gümrük duvarlarıyla karşılaşıyorsunuz. Kiralar da yüksek. Fakat İran’da Türkiye’ye oranla üretim maliyetleri düşük. Mağazalarımız bazı Avrupa ülkelerinde var. Fas, Tunus, Cezayir, Ürdün gibi ülkelerde satışlarımız var.
Fiyatlarınızı yüksek bulanlar var mı, bu yönde eleştiri alıyor musunuz?
Fiyatlarımıza yönelik genel bir eleştiri yok. Fakat herkes kendi kesesine göre düşünür. Memnun olanlar da var. Yüksek bulanlarda var. Uluslararası bir markayız. Bizi kalkar da düşük bir markayla kıyaslarsanız belki yüksek görülebilir. Müşteri memnuniyetimiz yüksek seviyede. Buna he +r zaman dikkat ederiz.
İSLAM DEVLETİ KURDUM DEMEKLE İŞ BİTMİYOR…
Karşımızda bir İran devleti var. Kendilerine göre bir rejimleri ve yaşama tarzları var. Ama adamlar Müslümanlar. Kendilerine göre bir İslami devletleri var. Adam İslam devletini kurmuş. Ancak zorunlu kıldığı tesettür ve giyimle ilgili bir tasarım olmayınca bayanların yüzde 85’e yakını İslami kurala göre giyinmemiş oluyor. Altta kot pantolon, üste kısa bir tunik ve yarı örtülmüş saçlar… Böyle giyinmek İslami mi? İslam devletini kurdum, demekle herşeyi halletmiş olmazsınız. Sineması, televizyonu, çizgi filmi, giyinme tarzı, sivil toplum kuruluşu, üniversitesi gibi değerleriyle var olacaksın. Bu alanlarda boşluk bırakırsan başkası gelip doldurur. Yoksa başarılı olma şansınız olmaz.
Türkiye’nin dışında da tanıtım organizasyonu düzenlediniz mi?
İran ve Malezya’da dediğiniz anlamda tanıtım organizasyonları yaptık. 2004’te Malezya’da düzenledik. Endonezya’yı da düşündük fakat aksaklık çıktığı için düzenlemedik. Uluslararası tanıtımlarımızı ve belgesellerimizi görüp kalbi İslam’a ısınan çok sayıda insanlara rastladık. Bizim Avrupa’daki tanıtımlarımızdan etkilenip kıyafet alıp tesettüre girmek İstanbul’a gelenleri görünce insanını gözü yaşarıyor. Örtünmek güzeldir. Bu ifadeleri solcusundan da duyduk, bizim camianın en etkili gruplarından da duyuyoruz. Biz zamanlar öyle üzerimize gelindi ki hayret etmiştik. Sanki herkes çarşafı örtüyor da biz değişik kıyafetler sunarak insanları yoldan çıkarıyoruz gibi bir hava estirilmek istendi. Aksine bizim açtığımız çığır sayesinde giyinme tarzında gelişmeler oldu. Kontrol edemediğiniz bir alan sizin değildir. Tesettür niye var. Dışarı çıkmak içindir. Tesettür dış kıyafettir. Ama bizim girişimlerimize rağmen; saçını kapatıp kot pantolonla gezenleri görüyoruz. Ayeti kerimede denildiği gibi mümin hanımlar dışarı çıktıklarında örtünmeleri lazım. Peygamber efendimizin eş ve çocuklarında gördüğümüz itibariyle dış kıyafetin en takva olanı çarşaftır. Bundan yola çıkarak çarşaf da üretiyoruz.
Giyim tarzı ve estetik konusunda kulak verilen en önemli kişi Mehmet Şevket Eygi’dir. Şevket Bey, Tekbir Giyim’in tarzına ve yaptığı tanıtımlara ne diyor?
Biz ürün tanıtımı yapmadan önce Şevket Eygi Bey’e ne düşündüğünü sorduk. “Elinize yüzünüze bulaştıracağınız bir şey yapacaksanız, bundan sonra bu işi yapmaya çalışanların önünü kapatmış olursunuz. Uluslararası düzeyde bir tanıtım yapacaksınız yapın” dedi. Biz o zaman kendisini de davet etmiştik. İlk yazısında “Müslümanların zaafları”ndan bahsetti. Daha sonra kendisiyle canlı yayında da bu konuyu konuştuk. Bizim yaptığımız işe “İçinde Osmanlı tarzını göremiyoruz” diye eleştiri getirdi. Ben de kendisine, İslam’ın ortaya koyduğu tarz varken, bu işi sadece bir milletin anlayışıyla açıklamaya çalışılmaması gerektiğini anlattım. Bu işi bir millete bir memlekete sıkıştırmamamız gerekir. Neden ille Osmanlı…
Tabi şöyle bir hakikat da var. Biz kendi tarzımızı belirlerken detaylı incelemeler yaptık. Osmanlı dönemine ilişkin de çok detaylı bir araştırma yaptık. Çünkü önümüzde başka türlü bir örnek yok. Osmanlı döneminde karşımıza geleneksel bir örtü biçimi çıkıyor. İslami çizgi olarak çarşafla karşılaşıyoruz. Bu bizim milli kıyafetimiz olduğu için buna bir itirazımız yok. Ama günümüze uyarlayabileceğimiz bir kıyafet tarzı yok. Diğer İslam ülkelerindeki kıyafet tarzlarını da araştırdık. Fakat günümüz iklim şartlarına ve teknolojisine uyum sağlayabilecek bir çizgi ortaya çıkarmaya çalıştık. Bir memleketi bir ırkı, bir milleti esas almadık. Ama hepsine de baktık. Öyle bir şey hazırlayalım ki bütün dünyadaki insanlar kolaylıkla giyebilsin… En takva bir Alime hanımın giyebileceği bir tarz da olsun; bir mühendis, bir doktor veya bir avukatın giyebileceği tarzlar da olsun. Bu anlamda bir tasarımlar yaptık. Yaptığımız işin eleştirilen tarafları oldu fakat biz olabildiğince cihan şümul olmaya çalıştık. Yapıcı olan bütün eleştirilerin bize faydası oluyor. Varsa bir hatamız kendimizi düzeltme yoluna gidiyoruz.
Eleştirel bakış açılarına katlanıyorsunuz. Yeter ki iyi niyetle olsun, yıkıcı olmaya çalışmasın…
Çok net olarak söylüyorum. Bende ırkçılık yok. Benim için Türk olmuş, Kürt olmuş, Arap olmuş… Peygamber Efendimizden dolayı Arapçayı çok seviyorum mesela. Müslüman olan Arapları severim. Müslüman oluşu beni ilgilendirir. Müslüman olmadıktan sonra Peygamber Efendimizin kabilesinden de olsa ne yapayım Arabı. Böyle bir yapım var. Değerlerime uygun olan her sözü dinlerim, inancıma uygun olan şeyi yaparım.
Avrupa’daki gazete ve televizyonların bizim peşimizden koştuğu günler oldu. Onlar inanç olarak bizim yaptığımız şeye uzak olmalarına rağmen, kişi olarak yaptığımız işi takdir edip detaylı olarak haberler yaptılar. Politik olarak benimsemeseler de işimizi iyi yaptığımız için hakkımızı teslim etmesini bildiler. Neyi doğru bulduysak onu yaptığımız için bizi anladılar.
KUR’AN-I KERİM’İN TARİFİNE EN YAKIN OLAN TESETTÜR ÇARŞAFTIR
Kamuda kılık kıyafet serbestisi oldu size yeni bir bakış açısı kazandırıyor mu?
Bundan sonraki süreçte birşeyler ortaya çıkacak. Bunu hep birlikte göreceğiz. Ama yine de bir sınır çiziliyor. Mesela Çarşafa karşı çıkılıyor. Biliyorsunuz “Çarşaf” İslam alimlerinin üzerinde ittifak ettiği bir giyinme tarzıdır. Çünkü Peygamber Efendimizin uygulamaları var ortada. Kendisi gelir gelmez yatak çarşafını alır kendilerine sarıyorlar. Şehrin yapısı belliydi. İslam Alimleri, daha önce iki eliyle tutuluyordu. Rüzgarlı havada, toplu taşıma araçlarında olabildiğince rahat kullanılması bakımından çarşafın üzerinde ittifak etmişler. Çarşafın icat şekli buradan geliyor. Kur’an-ı Kerim tarifine en yakın olan tesettür çarşaftır. Bunu giydiğin zaman Allah’ın emrine en yakın noktada duruyorsun demektir. Çarşaflı olarak dışarı çıkıp edebinle işini gördüğün zaman sürekli nafile ibadet gibi, sürekli tesbih çekmiş gibi sevap kazanmış olursunuz. Bunda bir ittifak var. Ama herkes bunu giyer mi, bu takva herkese nasip olur mu?
“BURASI ŞERİAT ÜLKESİ Mİ? DİYEN OTELLER SONRASIRAYA GİRDİLER
Tartışma da tam olarak buradan başlıyor? Siz çarşaf da üretiyorsunuz? Çarşaflı tanıtım da yaptınız?
Şimdiye kadar 30 defile yapmışsak mutlaka 25’inde çarşafı da çıkarmışızdır. Yaptığımız işin bir yerini görüp bir yerini görmemek kaygısından kaynaklanıyor bu tür algılar. Çarşafın tanıtımını yaparken medyadan hiçbir eleştiri almadık. Ne oldu? Çok etkilendiler. Hatta ilk defilemiz için gittiğimiz oteller önce kendi imkanlarını anlata anlata bitiremediler. Tabi sıra nasıl bir defile yapacağımıza gelince hemen hepsi vazgeçmeye başladı. “Ya burası şeriat ülkesi mi?” diye o kelli felli otellerden olumsuz cevap aldık. Bunlar 1992 yılında oldu. Ondan sonra Ahmet Çetinsaya’nın kardeşinin bir oteli vardı. Oteli yeni kurduğu için reklam olur diye teklifimizi kabul etti. 40-45 gazeteci takip etmişti. Ama tanıtımlarımız büyük ses getirince daha önce bizi reddeden oteller sıraya girdiler.
Son olarak ne zaman defileyle tanıtım yaptınız. Vaz mı geçtiniz?
Her yıl düzenli olarak yapmadık. Son olarak 2008’de bir tanıtımımız oldu. Ardından 2012’de de bir çalışma yapmıştık. Ama bu yıl herhangi bir organizasyonumuz olmadı. Hedefimiz; İslami kıyafeti Türkiye’nin gündemine getirip bu konuda bir çığır açmaktı. Türkiye’de İslami kıyafeti alimlerin, entelektüellerin gündemine sokmaya çalıştık. Mankenlerle ilgili eleştiriler de oldu fakat biz amaca kilitlenerek bu çalışmaları yapıyoruz. Amacımız mankenleri göz önünde tutmak değil, bizim amacımız tesettürün estetiğini ve güzelliğini en etkili şekilde ortaya koymak oldu.
VARSA HATAMIZI DÜZELTMEK BOYNUMUZUN BORCU
Çizginiz değişmediği halde, gelen tepkilerin azaldığını söylüyorsunuz? Bunu neye bağlıyorsunuz?
Şimdi bazı şeyler konuşulunca ortaya çıkıyor ve iyice anlaşılıyor. Konuşup tartışalım, eğer yaptığımız bir hata varsa bunu seve seve düzeltiriz. Karşınızda bir moda sektörü var, sineması var, çizgi filmi var, televizyonu var, üniversitesi var.
Modayı çok ciddi destekleyen üniversiteler var, tasarım merkezleri var. Bütün bu gerçeklere rağmen siz amatörce davranırsanız kendinizi nasıl ifade edeceksiniz. Karşınızda çok güçlü silahları olan bir moda dünyası var.
Biz geleneksel örtümüzle var olmak dışında maalesef bugüne kadar ciddi bir şey yapamamışız. Zaten geleneksel olan örtü şeklimize karşı çıkılmıyor. İslam’a en uygun olan giyinme tarzımıza karşı büyük muarızlar var.
Kur’an’da ifade edilen örtünme şekline en yakın olan tarzı ancak bu şekilde insanların gündemine sokabilir ve beyinlerde olumlu bir algı oluşturabiliriz. Bizim yaptığımız iş itibariyle varsa bir hata söylensin. Biz hatamızı kabul ederek gerekli düzeltmeleri yaparız ve şimdiye kadar yaptık da. Boynumuzun borcu olur.
İNANCIMIZI VE MEDENİYET TASAVVURUMUZU YANSITAN BİR TARZLA ÜRETİM YAPIYORUZ
Kaç mağazanız var?
Kendimize ait 44 mağazamız var. Toplamda ise 100 civarında satış noktamız var. Bunun 20 kadarı yurt dışındadır. Mağazalarımız genellikle büyükşehirlerdedir. Geniş bir tüketici kitlesiyle buluşuyoruz. Mağazalarımızın tamamı kiralıktır. Bu anlamda mülk edinme yoluna gitmedik. Özet olarak söylemek gerekirse; biz kendi işimizi yaparken modacılarla yarış içine girmedik, konuya politik yaklaşmadık. Tesettür Hz. Adem döneminden beri var. Bütün dönemlerde var olan tesettür her dönem farklılık göstermiştir. Türkiye’mizde de bölgelerine göre farklılık arz eden giyinme tarzı dönemler itibariyle ciddi ayrışımlara konu oldu. Bizim için önemli olan vücut hatlarını ortaya çıkarmadan nezih bir giyinme tarzıdır. İklim şartların da göz önünde bulundurarak üretim yapıyoruz. Tesettürümüzle, mimarimizle, medyamızla, sinemamızla, gençliğimizle var olmadığınız zaman bir medeniyet tasavvuru geliştirmeniz imkansız hale geliyor. Bütün bu alanlarda atılım yaparsak kendi ayaklarımız üzerinde durabiliriz.
Tanıtımı İslami değerlere bağlı kalarak yaptım
Mankenli tanıtımları ticari kaygılarla yaptığınız yönünde eleştiriler alıyordunuz. Vicdanen rahat mısınız?
21 yıldır bu işi yapıyoruz. Vicdanen rahat etmeyeceğim bir şeyi yapmam. Türkiye’de tesettür üretiminin başıboş olduğu, bir konseptinin olmadığı bir zamanda ben ortay çıkıp iddialı bir şekilde üretim yapmaya başlamışım. Yaptığım işin tanıtımını da İslami değerlere bağlı kalarak yaparak medeniyet ideali yolunda ciddi adımlar atmışım. Müslüman kişinin düşüncesi de güzel olmalı, yaptığı iş da hem güzel hem inancına uygun olmalı. Benim hiçbir üretim bandımda ve hiçbir mağazamda İslami uymayan kıyafet bulamazsınız. Bodrum katta bir yerde üretime başladık. Sonra sokakta geçenlerin görmesi için uygun bir vitrin oluşturarak ürünlerimizi koyduk. Bizim ilk tanıtımımız bu vitrindi. Hazır paralarla bu işi yapmadık. Kendi çabamız ve emeklerimizle büyüyerek bugünlere geldik.
Biraz önce İran örneğini verdiniz. İran’da mağazanız var mı?
İran’da mağazamız yok. Açmayı da düşünmüyoruz. Fakat üretim ayağı ile gelişecek bir işbirliği olursa İran’ı düşünürüm. Mağaza açmayı düşündüğünüz zaman yüksek gümrük duvarlarıyla karşılaşıyorsunuz. Kiralar da yüksek. Fakat İran’da Türkiye’ye oranla üretim maliyetleri düşük. Mağazalarımız bazı Avrupa ülkelerinde var. Fas, Tunus, Cezayir, Ürdün gibi ülkelerde satışlarımız var.
Fiyatlarınızı yüksek bulanlar var mı, bu yönde eleştiri alıyor musunuz?
Fiyatlarımıza yönelik genel bir eleştiri yok. Fakat herkes kendi kesesine göre düşünür. Memnun olanlar da var. Yüksek bulanlarda var. Uluslararası bir markayız. Bizi kalkar da düşük bir markayla kıyaslarsanız belki yüksek görülebilir. Müşteri memnuniyetimiz yüksek seviyede. Buna he +r zaman dikkat ederiz.
İSLAM DEVLETİ KURDUM DEMEKLE İŞ BİTMİYOR…
Karşımızda bir İran devleti var. Kendilerine göre bir rejimleri ve yaşama tarzları var. Ama adamlar Müslümanlar. Kendilerine göre bir İslami devletleri var. Adam İslam devletini kurmuş. Ancak zorunlu kıldığı tesettür ve giyimle ilgili bir tasarım olmayınca bayanların yüzde 85’e yakını İslami kurala göre giyinmemiş oluyor. Altta kot pantolon, üste kısa bir tunik ve yarı örtülmüş saçlar… Böyle giyinmek İslami mi? İslam devletini kurdum, demekle herşeyi halletmiş olmazsınız. Sineması, televizyonu, çizgi filmi, giyinme tarzı, sivil toplum kuruluşu, üniversitesi gibi değerleriyle var olacaksın. Bu alanlarda boşluk bırakırsan başkası gelip doldurur. Yoksa başarılı olma şansınız olmaz.
Türkiye’nin dışında da tanıtım organizasyonu düzenlediniz mi?
İran ve Malezya’da dediğiniz anlamda tanıtım organizasyonları yaptık. 2004’te Malezya’da düzenledik. Endonezya’yı da düşündük fakat aksaklık çıktığı için düzenlemedik. Uluslararası tanıtımlarımızı ve belgesellerimizi görüp kalbi İslam’a ısınan çok sayıda insanlara rastladık. Bizim Avrupa’daki tanıtımlarımızdan etkilenip kıyafet alıp tesettüre girmek İstanbul’a gelenleri görünce insanını gözü yaşarıyor. Örtünmek güzeldir. Bu ifadeleri solcusundan da duyduk, bizim camianın en etkili gruplarından da duyuyoruz. Biz zamanlar öyle üzerimize gelindi ki hayret etmiştik. Sanki herkes çarşafı örtüyor da biz değişik kıyafetler sunarak insanları yoldan çıkarıyoruz gibi bir hava estirilmek istendi. Aksine bizim açtığımız çığır sayesinde giyinme tarzında gelişmeler oldu. Kontrol edemediğiniz bir alan sizin değildir. Tesettür niye var. Dışarı çıkmak içindir. Tesettür dış kıyafettir. Ama bizim girişimlerimize rağmen; saçını kapatıp kot pantolonla gezenleri görüyoruz. Ayeti kerimede denildiği gibi mümin hanımlar dışarı çıktıklarında örtünmeleri lazım. Peygamber efendimizin eş ve çocuklarında gördüğümüz itibariyle dış kıyafetin en takva olanı çarşaftır. Bundan yola çıkarak çarşaf da üretiyoruz.