Kültür - Sanat
Deha çapında yazarların bilinmeyen yönleri
Ünlü Türk ve yabancı yazarların hiç bilinmeyen yönlerini yeniakit.com.tr okuyucuları için derledik.
Kitapların yahut şiirlerini beğeniyle okuduğumuz yazarların ruh dünyaları ve kişisel hayatlarını dair hiç bilmediğiniz özelliklerini okuyucularımızın zihin dünyasına sunuyoruz.
Öldükten sonra ünlenen yazar: Franz Kafka
Delilik ve dahilik arasında bir yazar: Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
Sadece Rus değil dünya edebiyatının da en önemli yazarlarından biri. Sara hastası. Rivayet odur ki, eserlerinin birçoğunu sara nöbetlerinden sonra yazmıştır. İnsan ruhunun tomografisini çeken büyük deha, belki o nöbetler esnasında vakıf olmuştu insan ruhuna. Kumar bağımlısıydı. Öyle ki kumar borçlarını ödemek için kitap yazıyordu. Kumar sarmalından bir türlü kurtulamayan Dostoyevski ömrünün her döneminde maddi sıkıntı yaşadı. Delilik ve dahilik arasında bir sarkaçta sallanan Dostoyevski, insana dair ne varsa bütün çıplaklığıyla eserlerinde gözler önüne serdi.
24 yaşında akademi kariyerinin zirvesine çıkan Nietzsche döneminin en genç profesörüydü. Her zaman yalnız bir hayat yaşayan Nietzsche, düşünsel ızdırabın çıldırtıcı azabını iliklerine kadar yaşadı. Düşünceleri ve fikirleriyle Batı medeniyetini sallayan Nietzsche, bir otel odasında yapayalnız öldü.
Fransız varoluşçu: Albert Camus
“Ben hayatı futboldan öğrendim, çünkü top hep beklemediğim yerden geldi” sözleriyle insanlığa ironik bir mesaj veren Camus, gençliğinde bir dönem profesyonel olarak futbol oynadı. Verem hastalığı nedeniyle futbolu bırakan Camus zengin bir ailenin kızıyla evlendi. Eşi uyuşturucu bağımlısı olması nedeniyle boşandı. Ömrü boyunca varoluş problemleri yaşayan Camus, halen dahi intihar ya da trafik kazası olup olmadığı belli olmayan şüpheli bir ölümle hayata veda etti.
Rus edebiyatının Dostoyevski ile birlikte en bilinen yazarı. Zengin ve varlıklı bir ailenin evladı. Adeta bir derebeyi. Fakat hakikat arama cehdi her şey ötesinde. 48 yıllık evliliğinde 13 çocuk sahibi oldu. Birgün, ‘her şeyden’ yorulduğunu ve el etek çekmek istediğini söyledi. 82 yaşında bir ata binerek evden ayrıldı. Bir tren istasyonunda sabah karşı öldü.
Ölüm korkusu nedeniyle cinnet eşiğine gelmiş yazar: Victor Hugo
Bir İdam Mahkumu’nun son günü adlı eserinde, geçen her saniye ölüme yaklaşan bir insanın ruh halini anlattı. Anlattığını yaşıyordu zira her an ölümü düşünüyordu. Yaşlanma korkusunun altında ölüm korkusu olduğu söylenir. Her sabah buz gibi soğuk suda duş almasının nedeni de vücudunun diri tutmak için olduğu biliniyor.
İngilizlere, ‘Shakespeare’ı kaybetmektense bütün sömürgelerimizi kaybetmeyi yeğleriz’ dedirten yazar. Eserlerinde ‘intihar’ vurgusu sıklıkla geçer. Bu nedenle intihara meyilli olduğu söylenir. Dünya çapında eserleri en çok sahnelenen yazar ünvanını da halen elinde bulunduruyor.
Çağına ve ötelerine seslenen mütefekkir: Necip Fazıl Kısakürek
Türkiye’deki mütedeyyin camianın en önemli ismi. 30’lu yaşlarına varoluş problemleriyle boğuşan ve bir arayış içerisinde olan Necip Fazıl’ın hayat seyri Nakşibendi şeyhi Abdülhakim Arvasi ile tanıştıktan sonra bambaşka bir seyre büründü. Necip Fazıl’ı, ‘Üstad’ konumuna getirecek büyük tanışmayı O ve Ben isimli eserinde teferruatıyla anlattı.
35 yaş şiirinin şairi kendisini hep çirkin buldu. Bu yönüyle Kafka’ya benzetilir. Kendisini beğenmemesi yalnızlığa ve karamsarlığa mahkum olmasına neden oldu.
İrfan Dünyamızın pınarı: Cemil Meriç
Ülkemizin en önemli münevverlerinden Cemil Meriç, küçüklüğünden bu yana hep arada kalmışlık yaşadı. Birçok eserinde bu arada kalmışlığın yansımalarına şahit olursunuz. Sürekli ışığa hasray yaşayan Meriç, görme yetisini bütünüyle kaybedene kadar hep okudu. Dünya gözü kapanan Meriç, gönül gözüyle ufkumuzu aydınlattı.
Şiir, deneme ve inceleme yazılarıyla milyonlarca kişiye yol gösterdi. Topluma pek karışmayan ve fotoğraf çektirmeyi sevmeyen yazar, kaleme aldığı eserlerde milleti ruh köküne dönmeye çağırdı.