AKİT MENÜ

Gündem

İstanbul Sözleşmesi aileye suikasttır

Emine Bulut cinayetini istismar aracına dönüştüren feminist oluşumlar, bu hazin vaka üzerinden dahi aile kurumuna saldırı başlattı. Aileye şiddet unsuru halini alan süresiz nafakanın sözde gerekliliğinden dem vuran, yuva yıkan 6284 sayılı kanunu kutsayan, insanlık suçu çocuk haczine kılıf uyduran Mor Çete gibi feminist STK’lar, son olarak Haçlı Batı ürünü olan İstanbul Sözleşmesi’nin kadın cinayetlerini önlediği yalanıyla algı operasyonuna başladı.

2019-08-27 09:57:45

Türkiye’de kadınlara yönelik her şiddet vakasını istismar eden feminist oluşumlar, eski eşi tarafından öldürülen Emine Bulut cinayetini de malzeme edindi. Acı hadise sonrası kamuoyunda oluşan duygusal iklimi fırsat edinen Mor Çete ve bileşenleri; süresiz nafaka, 6284 sayılı kanun, çocuk haczi ve İstanbul Sözleşmesi gibi aile yıkan uygulamaları söz konusu cinayet üzerinden savunma yoluna gitti. Fesat projesi olan İstanbul Sözleşmesi’nin kadın cinayetlerini önlediği yalanıyla algı operasyonu başlatan kan istismarcılarına en büyük tepki ise başta kadınlar olmak üzere yazarlar, STK’lar ve hukukçulardan geldi.

Kadın kanından beslenen ‘feminazi’ler işbaşında

CHP zihniyetli bir alkolik olan Fedai Varan tarafından öldürülen Emine Bulut isimli annenin can vermesine müdahale etmeyerek acılı anlarının videosunu çeken karanlık ellerin kim olduğu kamuoyunda tartışma konusu olurken, feminist oluşumların da hazin vaka karşısında el ovuştururcasına tavır sergilediği görüldü. Kadın kanından beslenen yuva düşmanı feminist oluşumlar, bu hazin vaka üzerinden dahi aile kurumuna saldırı başlattı. Aileye şiddet unsuru halini alan süresiz nafakanın sözde gerekliliğinden dem vuran, yuva yıkan 6284 sayılı kanunu kutsayan, insanlık suçu çocuk haczine kılıf uyduran Mor Çete gibi feminist STK’lar, son olarak Haçlı Batı ürünü olan İstanbul Sözleşmesi’nin kadın cinayetlerini önlediği yalanıyla algı operasyonuna başladı.

“Fesat sözleşme öldürür”

Sosyal medyayı saran feminazilerin “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır” şeklindeki kampanyası büyük tepki topladı. Çoğunluğunu kadınların oluşturduğu her kesimden hukukçu, yazar ve STK temsilcileri, feministlere İstanbul Sözleşmesi gerçeklerini tek tek sıraladı. Batı ürünü İstanbul Sözleşmesi baz alınarak 2012’de çıkarılan 6284 Sayılı Kanunun öncesinde 2011 yılında 121 olan kadın cinayeti sayısının 2018’de 440’a yükseldiği vurgulandı. İstanbul Sözleşmesi’nin cinayet oranını 4 kat artırdığına dikkat çeken Avukat Özgecan Sırma, “İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanması itibariyle vahim şekilde cinayetler arttı. Bunu ben değil rakamlar söylüyor” dedi ve ekledi: “İstanbul Sözleşmesi öldürür!

Yazar Sema Maraşlı ise, “Feministlerin bu gösterileri, Twitter etkinliklerini yapmalarının önemli nedeni yargıya gözdağı vermek. ‘Erkeklere ceza vermez, kadınları suç işlediğinde affetmezseniz elimizden kurtulamazsınız’ diyorlar hakimlere. Feministler kadının öldürme hakkı peşinde” dedi.

Sema Maraşlı, “İstanbul Sözleşmesi sayesinde dağda bitiremedikleri Mehmetcikleri şehirde bitiriyorlar. Sözleşmeden sonra her yıl yaklaşık 150 bin, toplamda bir milyondan fazla erkek evinden atıldı. İşin cinsel istismar iftirası boyutu var ki, ölümden de beter. Kadın beyanı ile binlerce erkek suçsuz yere cezaevinde” ifadelerini kullandı.

Sözleşme aileleri dağıttı, sapkınların önünü açtı

Melanet projesi olan İstanbul Sözleşmesi’nin toplumda oluşturduğu yıkımı maddeler halinde sıralayan Avukat Kasım Karadaş ise şunları söyledi: “İstanbul Sözleşmesiyle sözde kadını korumak isteyenler, onu ailesine yabancı, hemcinslerine rakip, kocasına düşman etmektedir. Bu sapkın anlayışa göre cinsiyet doğuştan değil sonradan kazanılmış davranışlar toplamıdır ve değiştirilebilir. Kadının korunması amacıyla yürürlüğe konulan İstanbul Sözleşmesi, cinsel açıdan toplumsal dokuyu tahrip ederken ailenin korunmasına dair 6284 sayılı kanun ise ailelerin kolay dağılmasına, eşlerin boşanmasına kapı aralamaktadır.

Hukukçu Karadaş, “LGBTİ+ için en büyük yasal dayanakların başında İstanbul Sözleşmesi yer almaktadır. İstanbul Sözleşmesi’nde geçen ‘cinsel yönelim’ her türlü sapıklığa açık kapı bırakmakta ve devleti bu sapıkları korumakla görevlendirmektedir. İstanbul Sözleşmesine dayanılarak çıkarılan 6284 sayılı kanun ise uygulamada tam bir aile düşmanlığı sergilemektedir. Erkek, kadının tek bir beyanı ile herhangi bir somut delil aranmaksızın evden uzaklaştırılmaktadır. Bu zulümdür! Yargıtay, 6284 sayılı Kanun ile İstanbul Sözleşmesinin kadına tanıdığı orantısız ayrıcalık ile ‘kadının beyanı esastır’ diyerek ‘ispat/somut ve kesin delil’ olmaksızın aile mahkemelerini erkeklere karşı adeta birer sopa olarak kullanmaktadır. Böylece erkek itina ile yasal olarak evliliğe bin pişman edilerek, ömür boyu nafaka yükümlülüğüyle cezalandırılmaktadır. Bu hususların hiçbiri tesadüf değildir. Hedefte kutsal değerlerimizin başında gelen ‘aile’ kurumu vardır” ifadelerini kullandı. İstanbul Sözleşmesi’nin 6284 sayılı kanun ve diğer tüm türevlerinin yıllardır birçok kurumda bakanlık düzeyinde yürürlüğe konulduğuna vurgu yapan Av. Karadaş, bir dönem MEB bünyesinde gerçekleştirilen ETCEP projesinin bunlardan bir tanesi olduğunu kaydetti.

Milletimize darbe

Konuya ilişkin Nesl-i Âti Hareketi’nden yapılan açıklamada da, "İstanbul Sözleşmesi aileye ve kadına suikasttır. İstanbul Sözleşmesi devletimize ve milletimize darbedir. İstanbul Sözleşmesi inancımıza ve geçmişimize ihanettir” denildi.


FARUK ARSLAN

Yorumlara Git

Saldırı sonrası gündem oldu! İsrail'den Baykar'a gizli ortaklık teklifi

Gerilim büyüyor! Ürdün ve Mısır da savaşa girebilir

Araç sahipleri dikkat! Zam geliyor

Cumhurbaşkanı imzaladı! Bu fakülteler kapatıldı

Emeklilerin banka hesapları inceleniyor mu? Cumhurbaşkanlığı'ndan açıklama geldi