• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Hz. Osman şehit edildi

Yeniakit Publisher
2019-06-17 16:10:00 -
Hz. Osman şehit edildi

Tarihte bugün ashâb-ı kirâmın önde gelenlerinden, ilk Müslümanların dördüncüsü ve Hulefâ-yi Râşidîn’in de üçüncüsü olan Hz.Osman bin Affan (r.a.)’ın şehadet yıl dönümüdür.

Hz.Osman (r.a.), Fil Vak’ası’ndan altı sene sonra veya 574 senesinde Mekke’de dünyaya gelmiş olup soyu Abdi Menâf’ta Resûlullah (s.a.v) Efendimiz’le birleşir. Kureyş kabilesine mensup olup Emevî soyundandır. Annesi Ervâ bint-i Küreyz, Allah Rasûlü’nün halası Beyzâ’nın kızıdır.

Bu büyük sahabeyi kiram îman ettiğinde pek çok sıkıntı ve çilelere katlandı. Amcası Hakem ibn-i Ebi’l-Âs onu sıkıca bağlayarak hapsetti ve eski dinine dönmezse asla serbest bırakmayacağını söyledi. Hz. Osman (r.a.) dininden kesinlikle dönmeyeceğini bildirince, kararlılığını gören amcası onu serbest bırakmak zorunda kaldı.

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) ve yanında bulunan Müslümanlar İslâm’ı açıkladıkları zaman, Hz. Ebûbekir (r.a.), Saîd ibn-i Zeyd (r.a.) ve Hz. Osman (r.a.) gibi sahâbîler, insanları İslâm’a gizlice dâvet ve teşvik etmeye koyuldular. Daha sonra Hz. Ömer (r.a.), Hz. Hamza (r.a.) ve Ebû Ubeyde bin Cerrah (r.a.) gibi sahâbîler de açıkça dâvet etmeye başladılar.

Peygamberimiz kızını onunla evlendirdi

Hz. Osman (r.a.) Müslüman olunca, Allah Resûlü (s.a.v.) Efendimiz kızı Rukıye’yi onunla evlendirdi. Bu evlilikten ilk çocuğu Abdullah dünyaya geldi. Câhiliye döneminde Ebû Amr künyesiyle çağrılan Hz. Osman (r.a.) artık bundan sonra Ebû Abdullah künyesini aldı. Sonra kızı Leylâ doğunca da Ebû Leylâ künyesiyle anılmaya başlandı.

Hz.Osman (r.a) iki defâ Habeşistan’a, daha sonra da Medine’ye hicret etti. ikinci defa hicret ettiğinde Habeşistan’da bir müddet kaldı, sonra Mekke’ye geri döndü. Resûlullah (s.a.v), Medine’ye hicret etmekle emrolunduğunda, diğer Müslümanlarla birlikte o da Medine’ye hicret etti. O, Medine’ye ulaştığında Allah Resûlü’nün şâiri Hassân ibn-i Sâbit’in kardeşi Evs’e misâfir olmuştu.
ÖNE ÇIKAN VİDEO

Allah Resûlü (s.a.v.) muhacir olan onu Mekke’de ensardan Abdurrahman ibn-i Avf ile kardeş yaptı. Hicretten sonra Medîne-i Münevvere’de gerçekleştirilen kardeşlik akdinde ise Evs ibn-i Sâbit (r.a.) ile kardeş îlân edildi.

Hz. Osman (r.a.), hanımı Rukıye (r.a.) ağır hasta olduğu için, Resûlullah (s.a.v) Efendimiz’in izniyle Bedir Gazvesi’ne katılmamıştı. Hz. Rukıye (r.a.), ordu Bedir’de bulunduğu esnâda vefat etmiş, zaferin müjdesi Medine’ye ulaştığı gün toprağa verilmişti.

Zinnureyn yani iki nur sahibli bu büyük sahabe i Kiram, Bedir hâriç, bütün savaşlara katıldı. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v), Zatü’r-Rikâ ve Gatafan seferlerinde onu Medine’de yerine vekil olarak bıraktı.

İlk eşi Hz.Rukıye (r.a) vefat edince, Allah Resûlü (s.a.v) onu diğer kızı Hz. Ümmü Gülsüm (r.a) ile evlendirdi. İnsanlık tarihi boyunca Hz. Osman’dan başka hiç kimse bir Peygamberin iki kızıyla da evlenmemiştir. Bu sebeple Hz. Osman’a, “iki nur sahibi” mânâsına Zinnûreyn lakabı verilmiştir. Hicretin 9. senesinde ise Ümmü Gülsüm (r.a) da vefat etti.

Hz. Osman (r.a.), zengin bir tâcir, mükemmel ve zarîf bir cemiyet adamı idi. Medine’de Müslümanların ihtiyaç içinde bulundukları her durumda onlara yardım eder, bilhassa ordu techîzinde hiç bir fedâkârlıktan sakınmazdı. Bu sebeple onun zenginliği medhedilmiş ve başkalarına da özellikle örnek gösterilmiştir.

Rasulullah Aleyhisselamın damadı olan bu mümtaz sahabe aynı zamanda iffet ve hayâ yönünden de örnek bir şahsiyettir. Allah Resûlü (s.a.v), meleklerin bile ondan hayâ ettiğini haber vermiştir.

Hz. Ebûbekir (r.a.) halife seçilince Hz. Osman (r.a.) ona bey’at etti. Hz. Ebûbekir, halifeliği boyunca onunla hep istişarede bulunurdu. Hz. Ebûbekir’in vefatından evvel, Hz. Ömer’i (r.a.) halife tâyin ettiğini bildiren belgeyi Hz. Osman (r.a.) kaleme aldı. Ebûbekir (r.a.), Hz. Osman’ın (r.a.) yazdıklarını ona tekrar okuttuktan sonra mühürletti. Osman (r.a.), yanında Hz. Ömer ve Üseyd bin Saîd (r.a.) olduğu hâlde dışarı çıktı ve oradakilere “Bu kâğıtta adı yazılan kimseye bey’at ediyor musunuz” diye sordu. Onlar da “evet” diyerek bunu kabul ettiler.

Halifeliği döneminde sükunet hakimdi

Hz. Osman (r.a), 644 senesinde halife seçildikten sonra, Hz. Ömer’in (r.a.) yolunu izleyerek siyasetini devam ettirdi. Hz. Osman’ın on iki yıllık halifeliğinin ilk yarısında genellikle huzur, sükûnet, birlik ve beraberlik hâkimdi. Önceki halifeler döneminde başlamış olan fetihlere devam edildi. Onun zamanında ordudaki asker sayısı daha da arttı ve fethedilen topraklar genişledi. Başta Sâsânî İmparatorluğu’nun son eyaleti Ermeniye olmak üzere, Kuzey Afrika kıyıları ve Anadolu’nun bir bölümü İslâm devletinin hudutları içine dâhil edildi.

Hz. Osman (r.a), hilâfeti devraldığında İslâm fetihleri hızlı bir şekilde devam ediyordu. Osman (r.a.), İslâmî tebliğin girmiş olduğu yayılma sürecini aynı hızla devam ettirmeye çalıştı. Ermenistan, Horasan, Kuzey Afrika, Kıbrıs, Trablus ve Taberistan’ı fethetti, İran’daki ayaklanmaları bastırıp merkezî yönetimin nüfûzunu yeniden tesis etti.

İslâm ordularının önündeki mâniler kaldırıldıktan sonra Hz. Osman (r.a.), komutanlarına hiç vakit kaybetmeden Cebel-i Târık’ı geçerek Endülüs’e girmeleri emrini verdi.

Hz. Osman Dönemi’nde bir donanma hazırlanarak denizlerde de fetihlere başlandı. 649 yılında Kıbrıs’a, 652’de Sicilya Adası’na ve 653-54 yıllarında ikinci defa Kıbrıs’a akınlar düzenlendi.

Diğer taraftan Muâviye (r.a), Hz. Osman’dan izin alarak, Sûriye sâhillerinde oluşturduğu donanma ile Akdeniz’e açılmış ve müslümanlar denizlerde de Bizans’a karşı varlık göstermeye başlamışlardı. Bir müddet sonra Muaviye (r.a.) donanmasıyla denize açılarak, Kıbrıs Adası’na çıktı.

Abdullah ibn-i Sa’d (r.a.) Mısır’dan onun yardımına gitti. Kıbrıs, yıllık yedi bin dinar cizye ile İslâm hâkimiyetini tanımak zorunda kaldı. (Hicrî 28) Bu miktar onların Bizans İmparatoruna ödediği meblağ idi.

O günlerle ilgili bir hâtırayı sahabei kiramdan Cübeyr ibn-i Nefîr (r.a) şöyle anlatır:

“...Kıbrıs fetholununca, ahâlisi dağıtıldı. Halk birbirine ağlıyor, üzüntü duyuyordu. O esnâda Ebü’d-Derdâ Hazretleri’ni, tek başına oturmuş ağlarken gördüm. Ona:
«–Ey Ebü’d-Derdâ! Allah’ın, İslâm’ı ve Müslümanları üstün kıldığı bir günde seni böylesine ağlatan nedir?» diye sordum. Şu cevâbı verdi:

“–Yazıklar olsun sana ey Cübeyr!.. İnsanlar Allâh’ın emrini terkedince, O’nun katında ne kadar da değersizleşiyorlar. Bunlar bir zaman, iktidar ve mal-mülk sahibi, güçlü-kuvvetli kişilerdi. Allâh’ın emirlerini terk ettikleri zaman, işte gördüğün bu duruma düştüler...” (İbnü’l-Esir, el-Kâmil, III, 96-97; Ebû Nuaym, Hilye, I, 216-217)

Gökteki yıldızlar gibi olan Ashâb-ı kirâmın, mağlûb ettikleri düşmanları hakkındaki bu müşfikâne duyguları ne kadar ibretlidir. Gözleri, asla onların malında ve mülkünde değildi bizzat gönüllerinin Allah’a yönelmesinde idi.

Hz. Osman (r.a.) devrinde Doğu Roma (Bizans)’a karşı kazanılan en parlak ve kesin zaferlerden birisi hiç şüphesiz Kuzey Afrika’da Fenike yakınlarında yapılan Zâtü’s-Sevârî deniz savaşıdır. Abdullah ibn-i Sa’d (r.a.) komutasındaki İslâm donanması, İskenderiye açıklarında Bizans İmparatoru Konstantin komutasındaki büyük donanmayla karşı karşıya geldi. Bizanslıların gemi sayısı hakkında verilen bilgiler, beş yüz ile sekiz yüz arasında değişmektedir. İslâm donanmasının sahip olduğu gemi sayısı ise ikiyüz civarındaydı. Yapılan savaşta Bizanslılar büyük bir mağlûbiyete uğratıldı. İmparator II.Konstantin, yaralı olarak Sicilya Adası’na sığınmak zorunda kaldı. Sicilya ahâlîsi İmparator’un zulmünden usanmış olduklarından onlarda II.Kostantin’i öldürdüler.

Hz. Osman (r.a.) zamanında İslam orduları, doğuda Türkistan’a kadar ilerledi. Kuzeyde Anadolu ve Dağıstan’a, batıda Atlas Okyanusu’na ulaştı. Ayrıca Afrika’nın kuzeyi de tamamen Müslümanların hâkimiyetine geçti.

Hicretin 32. senesinde Muâviye (r.a) gemilerini İstanbul’a kadar gönderdi.
Hz. Osman (r.a) zamanında topraklar çok genişlemiş ve zenginlik iyice artmıştı. Maddî imkânların genişlemesiyle bazı ictimâî değişmeler de başladı.

Hilafeti 12 sene sürdü

Hz. Osman’ın (r.a.) hilâfeti 12 sene sürdü. Hilâfeti esnâsında yaptığı mühim hizmetlerden biri de, Hz.Ebûbekir (r.a) zamanında toplanıp Mushaf haline getirilmiş olan Kur’ân-ı Kerîm’i tekrar kontrol ettirerek çoğaltıp çeşitli merkezlere dağıtması oldu.

Önceki halifeler gibi Hz.Osman (r.a) da çok hadis rivayet etmemiştir. Onun Resûlullah (s.a.v) Efendimiz’den rivayet ettiği hadis sayısı sadece 146’dır.

Hz.Osman (r.a.)’ın hilafetinin son döneminde fetihlerin yavaşlaması, sahabe neslinin azalması ve merkezden uzaklaşmaları, sahabelere bakış açısının değişmesi, yeni fethedilen bölgelerde İslam’ın tam olarak sindirilememesi, asabiyet ve kabile taassubunun yeniden ön plana çıkması gibi hususlar öne çıkmaya başladı.

656 yılının nisan ayında Mısır, Kûfe ve Basralılardan oluşan muhalif gruplar, hac gerekçesiyle yola çıktılar. Bunlar halifenin görevden uzaklaştırılmasını istiyorlardı. Hz. Ali (r.a.) Mısır’dan gelen bu asilerle konuştu. Bu görüşmelerden sonra görevden alınan Mısır valisinin yerine Hz. Ebu Bekir (r.a.)’un oğlu Muhammed vali tayin edildi.

Ancak asileri hiç bir düzenleme ikna etmeye yetmedi ve Hz. Osman (r.a), âsîler tarafından evi 22 gün muhâsara edildikten sonra 17 Haziran 656 Cuma günü Medine’de şehit edildi. Şehîd edilirken Hz. Hasan[14] ve Kelb kabilesinden olan eşi Nâile bint-i Ferâfisa yaralandı. Hz. Osman’ın na‘şı, geceleyin hanımı ve birkaç samimi dostu tarafından, gizlice defnedildi.

Hz. Osman’ın (r.a.) şehit edilmesiyle başlayan dönem, İslâm tarihinde bir dönüm noktası teşkil etmiş, bu tarihten sonra iç karışıklıklar ve fitneler maalesef birbirini takip etmiştir.

Bilgiler Av. Mustafa TAŞBAŞI tarafından derlenmiştir...

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23