Gazeteci Murat Yetkin, Beşiktaş'ın unutulmaz başkanı Süleyman Seba'nın Milli İstihbarat Teşkilatı'ndaki görevini açıkladı. Yetkin, Süleyman Seba'nın Komünizmle Mücadele Şubesi’nin önemli bir memuru olduğunu söyledi.
Gazeteci Murat Yetkin, yeni yazdığı kitabı 'Meraklısı İçin Casuslar' kitabıyla ilgili Hürriyet'e konuştu. Yetkin, Beşiktaş’ın efsanevi başkanı Süleyman Seba’nın MİT’teki yöneticiliğine ve Kaşıkçı cinayetine ilişkin ilginç detaylara yer verdi.
"Beşiktaş’ın eski başkanı Süleyman Seba’nın MİT’teki görevi neydi?" sorusuna Murat Yetkin, şu yanıtı verdi:
"Süleyman Seba’nın MİT’çi olduğu sır değildi elbette. Ayrıntıya girmeyeceğim, merak edenler kitaptan okuyabilir. Şu kadarını söyleyeyim: Mahir Kaynak, 12 Mart’ın en önemli isimlerinden biri. Bir cunta faaliyetinin içine MİT tarafından yerleştiriliyor. Yıllarca bilgi taşıyor dışarıya. Ve yakalanmıyor, ilginçtir, kendi teşkilatı tarafından deşifre ediliyor. Her ajanın bir vaka, bir de değerlendirme ya da dosya subayı/görevlisi denilen irtibatları vardır. Diyelim ki ajansın; her gün MİT binasına girip çıkamazsın, ikinci gün gün açığa çıkarsın. İrtibatı sağlayan, özel ayarlanan buluşmalar aracılığıyla o vaka subayıdır; ajan bilgi verir, yeni talimat alır. Mahir Kaynak’ın uzun süre vaka subaylığını yapan kişi Süleyman Seba... Aslında 12 Mart’ın perde arkasında bugüne kadar hiç adı duyulmamış kişilerden biri."
Mahir Kaynak'ın vaka subayıydı
Süleyman Seba'nın MİT’e 1954’te alındığını belirten Yetkin, konuşmasına şöyle devam etti: "Aynı yıl Beşiktaş’ta futbol oynamayı bırakmış. Avcıoğlu-Madanoğlu örgütü içine yerleştirilen Kaynak’ın vaka subaylığını yaptığı dönemde, İstanbul MİT Bölge Daire Başkanlığı’nın ‘kontrkomünizm’ yani Komünizmle Mücadele şubesinin önemli bir memuru."
Kaşıkçı kaçırılmak istendi direnince öldürüldü
Gündemdeki Kaşıkçı cinayetine değinen Yetkin, korkunç olaya ilişkin şu değerlendirmelerde bulunuyor:
ÖNE ÇIKAN VİDEO
"Hayatın olağan akışına aykırı birçok şey var. Gazeteci arkadaşlarımız bu adli tabip işini farklı algıladı örneğin; 15 kişilik ekip Kaşıkçı’yı öldürmeye geldi şeklinde. Burada zaten Suudi Arabistan’ın büyük yanlışları, çuvallamaları var ama özellikle birisine yönelik örtülü operasyonda askeri doktor varsa, o öldürmek değil, yaşatmak içindir. Örnek, Abdullah Öcalan’ın Kenya’dan getirilmesi. Uçakta MİT’ten olmayan bir kişi vardı, o da askeri doktordu. Çünkü Amerikalılara söz vermiş hükümet; Öcalan’ın o seyahatte ölmemesi, yaşatılması gerekiyordu. O nedenle Kaşıkçı kaçırılıp Türkiye’nin Arap muhalefeti için güvensiz bir yer olduğu propagandasına başvurmak istenirken, muhtemelen direnmesi sonucu işkenceyle öldürüldüğü, sonra panik içinde cansız bedeninin ortadan kaldırılmaya çalışıldığı iddiası daha akla yakın geliyor bana. Suudi Arabistan’ın baştan itibaren yalpalaması da herhangi bir devlet aklına uygun değil. Kaç yalan değiştirdiler şimdiye kadar? Daha trajik olanı, bu yalanların Amerika tarafından desteklenmiş olması. Bunlar hayatın olağan akışına aykırı. Refleks olarak bunları saptadığınızda ‘Burada bir koku var’ diyor, izini sürüyorsunuz. Bazen bir şey çıkmıyor ama bazen de çıkıyor."