• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Abdullah Şanlıdağ
Abdullah Şanlıdağ
TÜM YAZILARI

Belki yarın, belki yarından da yakın..

07 Ekim 2019
A


Abdullah Şanlıdağ İletişim: [email protected]

ABD’nin güvenli bölge oluşturma ve Fırat’ın Doğusunu terörden arındırma konusunda Türkiye’yi oyaladığını herkes biliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da çok iyi biliyor ki, ABD PYD/YPG’ye her türlü desteği Suriye’nin kuzeyinde, yani bizim güney sınırlarımızda bir terör devleti inşa etmek için veriyor. Kızılcahamam kampında yapılan açıklamalar, söylediklerimizi teyit eder mahiyette. Fırat’ın Doğusuna yapılacak harekâtla ilgili Erdoğan’ın söylediklerini hatırlayacak olursak, özetle şunları söyledi: “Suriye’de güvenli bölge planı Suriyelilerin eve dönüşü için en makul yoldur. Kara-hava devriyesinin hikâye olduğunu gördük. Kendi göbeğimizi kendimiz kesmeye karar verdik. Hazırlıklarımızı yaptık, harekât planlarımızı tamamladık, gereken talimatları verdik. Kararı verilen ve süreci başlamış olan barış pınarlarının önünü açma vakti, belki bugün belki yarın denebilecek kadar yakındır. Hem karadan hem de havadan bu harekâtı yöneteceğiz. Amerikalı yetkililer alenen PKK-YPG’nin birlikte çalıştıkları bir yapı olduğunu söylüyor. Öyleyse sözün bittiği yerdeyiz”. 

Sözün bittiği yerde icraat başlar. Cumhurbaşkanı, ABD ile güvenli bölge konusunda hiçbir anlaşma sağlanamadığını ifade ederken, aslında ABD’nin niyetini başından beri biliyordu, ancak bu zemini kullanmanın gerekliliğine inandığı için kullandı. Bundan sonrasında kararı, yalnız başına Türkiye verecektir. Türkiye’nin Suriye politikasından rahatsız olanlar elbette bundan sonrasında da boş durmayacaklardır. “Bu Suriyeliler artık fazla oldu, her tarafı işgal ettiler” deyip nefretlerini kusanlar şimdi de “evleri, köyleri, kasabaları yerle yeksan edilmiş, çalışacak işleri kalmamış mazlumların iskânıyla ilgili Türkiye’nin girişimlerine karşı, rejimle ve terör örgütleriyle aynı çizgide buluşmaktan zerre imtina etmiyorlar.

Cumhurun başı Erdoğan, başlattığı bu haklı mücadelesinde destek arıyor. Avrupa ve Arap ülkeleri başta olmak üzere tüm dünyayı bu ulvi mücadelesinde Türkiye’ye destek olmaya davet ediyor. Amerika’nın Ortadoğu stratejisinin İsrail’in güvenliği temeline yaslandığını hepimiz biliyoruz da, Türkiye’nin muhalif siyasi parti liderleri bilmiyor mu? Kuzey Irak’tan Akdeniz’e kadar uzanan koridorda ABD’nin terör devleti inşa etmek maksadıyla İsrail’in güvenliğini sağlamak istediğini CHP lideri bildiği halde Türkiye’nin bu haklı mücadelesine destek vermiyorsa, gerçekten sözün bittiği yerdeyiz. 

Filistin ve Kudüs’ten Filistinlilerin tamamen dışlandığı, Arap nüfusun asimile edildiği bir Ortadoğu’da inşa edilecek Kürt tabanlı terör devleti, kimlere hizmet edecek? ABD’nin İran’ı etkisizleştirmeye çalışmasının arka planının da bu gerçek yatıyor. Suriye’de 8 yıldır vekâlet savaşı yürütülüyor. O kadar insan öldü, milyonlarca insan yurdundan yuvasından oldu. Amerika, son süreçte kendisine Suudi Arabistan’ı baş-taşeron olarak seçti. Artık şu gerçeği görme zamanı gelmiştir. Daha düne kadar “‘Bizim düşmanız YPG-PKK’dır. Amerika bizim düşmanımız değildir” söylemiyle bugünlere geldik. PYD/YPG ve PKK’nın birer tetikçi olup arkasında küresel güçlerin olduğunu bile bile neden böyle söylüyoruz? Meseleyi diplomasi yolu ile çözmek varken dünyanın süper devletlerini karşımıza almamak için, bölgede ABD askerleriyle değil PYD/YPG ve PKK terör örgütleriyle savaşacağımızı ifade ediyoruz. Söz konusu terör örgütleri ABD’nin direkt askerleridir, hem de paralı güçleri… Ama sen gel bunu dünyaya anlat. Stratejik ortaklık tam bir hikâye. Türkiye her ne kadar bu işi masada çözmeye çalışsa da müttefikleri diye bilinen düşmanları, sınırlarımıza terör örgütlerini yığarak, bizi sınır ötesi harekâta zorluyor. 

Eğer Türkiye; Kandil kuşağını ortadan kaldırmayı ve bölgedeki demografik yapıyı tarumar eden ABD destekli PYD’ye karşı, bölgeye gerçek sahiplerini yerleştirmeyi başarırsa ki; başaracağına inanıyoruz, işte o gün ABD’nin belini de kırmış olacaktır. Fırat’ın Doğusu, Suriye topraklarının üçte birini oluşturuyor. Bu bölgede Kürtlerin dışında milyonlarca Arap yaşıyor. Lakin bölgede özerklik Araplarda değil, bölgenin karıştırıcısı PYD’dedir. Fırat’ın doğusunda hâkimiyet Kandil’in elindedir. Arap bölgesi de PYD’nin işgalindedir. Şimdi söyleyin, Erdoğan bu tabloya nasıl sessiz kalsın? 

Erdoğan’ın başlattığı bu mücadeleyi sonuna kadar destekliyoruz. Şimdi ayrılık-gayrılığın, parti içi tartışmaların, yerel meselelere takılmanın zamanı değil. Topyekûn birlik ve beraberliği tesis etmek için çalışmalıyız. Hem içerdeki hem de sınırlarımızdaki terörün nefes borusunu kesmek istiyorsak, birbirimizle didişmeyi bir tarafa bırakıp ortak akıl etrafında kenetlenelim. Düşman çoğaltmanın, tefrikanın kimseye faydası yok. Seferberlik çağrısı gibi algılayın Erdoğan’ın mesajını. Belki yarın, belki yarından da yakın… 

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Ömer Tayyar

Ilk gireceğim dediğinde görülse idi kimsenin sesi çıkmazdı Tabi Erdoğan girmedi Abd nin ortak devriye söylemine kandi. Şimdi biraz zor gibi girmesi. Abd batı da kendini haklı gösterecek her adımı etti ışte burada bilmem kaç dais li var bu sdg denen terör yapısını da meşru güç gösterdi dünyaya.. Girmek artık eskisi kadar kolay değil.

Süleyman

Ben bir vatandaş olarak fratın doğusuna yapılacak operasyonun bir an önce başlamasını canı gönülden arzu eden birisi olarak. Nedense bu operasyonun hiçbirzaman başlamayacağı endişesi taşıyorum. Bu söylenen sözlerin millete gaz verme abdye korku verme amacını güttüğünü düşünüyorum Ama inşallah yanılıyorumdur
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23