• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Abdullah Yıldız
Abdullah Yıldız
TÜM YAZILARI

Aile ve toplum huzuru için şaşmaz ilkeler

24 Şubat 2015
A


Abdullah Yıldız İletişim: [email protected]

Çağdaş dünya gittikçe merhametini yitiriyor. Hazzı önceleyen modern hayat tarzı, benmerkezci ve çıkarcı bir insan ve toplum tipi üretti. Kendisinden başkalarının hayatını önemsemeyen insanlar her geçen gün çoğalıyor. Kendi konforu bozulmasın diye başkalarının hayatını kolayca tehlikeye atabilen, hatta kendi küçücük çıkarları ve süfli hazları uğruna bir başkasının hayatına fütursuzca son verebilen insan kılıklı canavarlar arttıkça artıyor. Kur’ân’ın “aşağılıkların en aşağısı” (Tin 95/5) ve “hayvanlar gibi, hatta daha sapık” (A’râf 7/179) diye tanımladığı yaratıklar aramızda dolaşıyorlar ve en çok da zayıf ve savunmasız gördükleri kadınlar ile çocukları, hayvanlara taş çıkartan vahşice yöntemlerle ve akıl almaz biçimde yok edebiliyorlar. En çok da aile içi şiddet ve katliamlara şahit olmak, bir insan ve mümin olarak yüreğimizi dağlıyor... Bu sebeple bugünkü yazımızda, aile huzuru başta olmak üzere, insanlığı dünya ve ahirette ebedi saadete kavuşturmak için gönderilen İslâm Dininin konuya dair bazı şaşmaz ilkelerini birlikte hatırlayalım (Geniş bilgi için ise, “12 Emir / Kur’an Edebi” kitabımıza başvurabilirsiniz; Pınar Yay.): 

Aile saadetinin (sekînet) temini ve devamlılığını eşlerin her ikisine de ihsan ettiği meveddet (sevgi) ve merhamet duygularına bağlayan Yüce Rabbimiz (Rûm 30/21), bu iki duygunun birbirini beslediğine ve aile huzurunun devamlılığının da ancak sevgi ve merhametle sağlanabileceğine işaret buyurur. İnsan sevdiğine merhamet eder; ona acır, onu esirger ve bağışlar. Birçok âyet ve hadiste yer alan tavsiye ve talimatlar; eşler arasındaki karşılıklı sevgi, merhamet ve uyumun güçlü ve canlı tutulmasına yöneliktir.

“Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmazsanız, bilin ki sizin hoşlanmadığınız bir şeye Allah çok hayır koymuş olabilir.” (Nisa 4/19) âyeti, hoşlanmadığınız bir özelliğe farklı gözle bakmayı önerirken; “Bir kimse karısına kin beslemesin; onun bir huyunu beğenmezse bir başka huyunu beğenir.” (Müslim, Radâ’ 61) hadis-i şerifi, meselelere tek pencereden bakmamayı ve daha bütüncül değerlendirmeyi tavsiye eder. “Kadınlarınız konusunda Allah’tan korkun. Çünkü siz onları Allah’tan emanet olarak aldınız.” (Ebu Dâvud, Menâsik 56; İbn Mâce, Menâsik 84);“Kadınlarınıza karşı hayırlı olmayı birbirinize tavsiye edin.” (Müslim, Radâ’ 62; Tirmizî, Radâ’ 11) nebevi talimatlarına göre ise, kadınlar hayırla korunması gereken “ilahi emanetler”dir. 

Aile kurumu, ancak meveddet ve merhametle beslenerek ayakta kalır. Anne rahmi, merhamet ve rahmetin yatağıdır. Çocuklar da, aile içindeki sevgi ve merhamet bağlarını pekiştiren asli unsurlardır. 

Bir bedevî, Efendimize (s): ‘Çocuklarınızı öper misiniz? Biz onları öpmeyiz’ deyince, O (s) buyurur ki: “Allah senin kalbinden merhameti çıkarıp almışsa ben sana ne yapayım?”(Buhari, Edeb 18; Müslim, Fedail 64)

Rabbimiz: “Erkekler kadınlar üzerinde sorumlu-gözeticidirler…” (Nisa 4/34) buyururken; Efendimiz (s) Veda hutbesinde, “Kadınlara iyi davranmanızı tavsiye ederim. Zira onlar sizin himayenize verildiler; tahakkümünüze değil...” (Tirmizî, Radâ` 11. Ayrıca bk. İbni Mâce, Nikâh 3)açıklamasıyla, bu sorumluluğun keyfi bir tahakküme yani zorbalığa dönüşmesine izin vermemiş, dahası bu konuda şiddetli uyarılar yapmıştır.

Kadınlara kötü davranıp dövenleri şiddetle uyaran ve onları “hayırsız” diye niteleyen Peygamber Efendimiz (s), böyle bir insanın aynı yatağa gireceği karısına şiddet uygulamasını akla ziyan bulmuştur: “Sizden biriniz karısını köleyi döver gibi dövmeye kalkışıyor. Belki de o akşam onunla aynı yatakta yatacak.”(Buhârî, Tefsîru sûre 91/1; Müslim, Cennet 49; İbn Mâce, Nikâh 51); “Birçok kadın Muhammed ailesine gelerek kocalarını şikâyet ediyorlar. Kadınlarını döven o kimseler, sizin hayırlınız değildir.” (Ebû Dâvûd, Nikâh 42)

Kadınları; narinlikleri, zayıflıkları ve yapısal farklılıkları sebebiyle bir “kaburga kemiğine” benzeten Efendimiz (s), erkeklerin onları kendileri gibi olmaya zorlayarak kırmamalarını tavsiye buyurmuştur:

“Kadın kaburga kemiği gibidir. Onu düzeltmeye kalkarsan kırarsın.” (Buhârî, Nikâh 79, Radâ` 65)

Peygamberimiz (s), eşlerin birbirlerine, özellikle de erkeklerin hanımlarına karşı iyi davrananlarını övmüştür: “Müminlerin imanca en mükemmeli, huyu en iyi olanıdır; en hayırlınız da, kadınlarına karşı hayırlı olanlardır.” (Tirmizî, Radâ` 11. Bk. Ebû Dâvûd, Sünnet 15; İbni Mâce, Nikâh 50) Peki, hayırlı olmak nedir?

Eşlerin birbirlerini memnun etmeleri en başta gelen hayırdır. “Kocasını memnun ederek ölen kadın cennetliktir.” (Tirmizî, Radâ` 10)buyuran Efendimiz (s); eşlerin birbirlerinin ağzına lokma vermelerine bile ödül verileceğini müjdeler (Buhârî, Îmân, 41, Cenâiz 36, Vesâyâ 2, Nefekât 1, Merdâ 16, Daavât 43, Ferâiz 6; Müslim, Vasiyyet 5).

Yazımızı Sema binti Harice’nin, evlenen kızına nasihatinden bir bölümle bitirelim: “Kızım! Şüphesiz sen, içinde yetiştiğin bir yuvadan çıktın; bilmediğin bir yuvaya ve tanımadığın bir eşe/arkadaşa gittin. Sen onun için yer ol ki, o senin için gök olsun; sen onun için çadır ol ki, o senin için direk olsun; sen onun için cariye ol ki, o senin için köle olsun… Onun burnunu, kulağını ve gözünü koru ki, senden sadece güzellik koklasın, güzel sözler işitsin, güzel şeyler görsün…” (M.Hadimi, Berika, Kahraman y., 5/316-317)

Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı göz aydınlığı kılvebizimuttakilere önder kıl.” (Furkan 25/74) Amin!

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23