• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Abdullah Yıldız
Abdullah Yıldız
TÜM YAZILARI

Camide Cem Olup Dirileceğiz

03 Ekim 2017
A


Abdullah Yıldız İletişim: [email protected]

İslâm medeniyeti “cami merkezli” bir medeniyettir. Peygamber Efendimiz (s.a), Yesrib’e hicret buyurduklarında, burayı “Medine” (Din’in yaşandığı şehir) haline getirmek için, ilk adım olarak caminin (Mescid-i Nebevî) yapılacağı yeri belirledi ve ashabıyla birlikte bizzat mescidi inşa etti.

Mescid/Cami, İslâm toplumunun adeta “kalbi” oldu; namaz günde beş vakit orada kılınıyor, İslâm dininin esasları orada öğreniliyor, istişare ve dayanışma orada yapılıyor, cihad hazırlıkları oradan yürütülüyor, bazen diplomatik görüşmeler de orada yapılıyor, hatta esirlerin bile cami direklerine bağlandığı oluyordu…

Dört halife devrinde ve sonraki tüm İslâm devletlerinde, özellikle de Selçuklu-Osmanlı medeniyetlerinde camiler, İslâm şehirlerinin mihveri oldular; toplumsal hayata yön veren tüm kurumlar hep cami etrafında hâlelendiler: medreseler, şifahaneler, kervansaraylar, yetimhaneler…

Modern zamanlarda ise, Batı tipi yaşam biçimi tüm dünyaya ve İslam toplumlarına egemen olunca camiler parantezde kaldı; İslâm’ın altın çağındaki canlılığını ve belirleyiciliğini kaybetti

Camilerin İslâm’ın ilk yıllarındaki işlevini yitirip içinin boşalmasına -yazık ki- Müslümanların bizzat kendileri de zemin hazırladılar; çeşitli İslâmî akımlar, kendilerine cami dışında merkezler edindiler.

“Camileri boşaltıp, kendi kendimizi vakıflarımıza, derneklerimize, tekkelerimize hapsettiğimiz günden beridir cem olmaktan, cemaat olmaktan da uzaklaştık” diye yakınmıştı Veysel Tepeli

Evet, artık camilerde cem olamayan, Din’i ve Kitab’ı da çoktandır “kendi aralarında parçalamış” bulunan Müslümanlar çeşitli hiziplere, fırkalara, gruplara bölündükçe bölündüler… Denilebilir ki, bugün İslâm dünyasının en yaman sorunu, diğer sorunları da tetikleyen en temel sorunu bölünmüşlüktür. Dahası, İslâm düşmanlarının gücü de Müslümanların bölünmüşlüğünden kaynaklanmaktadır.

Bu bölünmüşlüğü ortadan kaldıracak en pratik çözüm ise; hep birlikte camilere geri dönmektir.

Bugün, her biri ayrı telden çalan ve kendi çizgisinin dışındaki İslâmî anlayışlara kulaklarını tıkayıp onları adeta ötekileştiren ve neredeyse yok sayan, hakikati handiyse kendilerinden ibaret gören, genellikle ‘hatasız’ kabul ettikleri manevi liderler etrafında kümelenen farklı İslâmî hizipler, ellerine fırsat geçse, camileri dahi kendi aralarında bölecekler; nitekim bazı yerlerde böldüler de… 

Şükür ki, Türkiye’de ve çoğu İslâm diyarında camiler, tüm müminleri kucaklamaya devam ediyor; tıpkı Mescid-i Haram gibi, Mescid-i Nebevî gibi, Mescid-i Aksâ gibi… Bu büyük bir imkândır… 

İmdi, bugün Müslümanlar, yaşadıkları bölgelerindeki camileri, tıpkı Asr-ı Saadet’te olduğu gibi, o bölgenin manevi dinamiklerini yeniden canlandırıp şekillendirecek inkılap merkezleri haline getiremedikleri, okul ve aile başka olmak üzere bütün hayati kurumlarını da bu “cami merkezli” değişimin aktif destekçileri kılmadıkları sürece, “Büyük İslâmî Diriliş”i gerçekleştiremeyeceklerdir.

Bu bağlamda, “Cami merkezli” yeniden diriliş seferberliğimizin bir haftaya (“Camiler Haftası”na) sıkıştırılamayacağı, ancak günde beş vakit camilerde cem olarak gerçekleştirilebileceği ise açıktır.  

İmdi, camilerden başlayacak bir topyekûn dirilişi hedeflemeyen, planlamayan İslâmî hareketler, kaçınılmaz olarak modernizmin ürettiği örgütlenme ve çalışma biçimlerini kullanmak zorunda kalacak ve seküler yapılara dönüşeceklerdir

Bir toplumun İslâmî dönüşümü de, seküler yaşam biçiminin ürünleri olan ‘sivil toplum kuruluşları’ ya da benzer modern örgütler/yapılar eliyle hayata geçirilemeyecektir.

Tek çare, Medine modelinde olduğu gibi, İslâm toplumunun kalbi mesabesindeki camilere yeniden dönmektir, vesselâm.

Evet, Müslümanların birbirlerinden farklılaşmalarına, birbirlerini ötekileştirmelerine, bölündükçe bölünmelerine, ancak ve ancak camilerin cem edici kucağına sığınarak son verebiliriz.

Cuma ve Bayram namazlarında müminleri bütün renkleri ve çeşitliliği ile kubbesi altında toplayan camilerden yani Kâbe’nin şubeleri olan “Allah’ın evleri”nden başka hangi mekânda birleşebiliriz?

Öyleyse, ümmetin Büyük İslâmî dönüşümünü gerçekleştirmek için “Haydi Camilere” diyoruz!...

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23