• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Abdullah Yıldız
Abdullah Yıldız
TÜM YAZILARI

Feşele Düşmek ya da “Metal Yorgunluk”

15 Ağustos 2017
A


Abdullah Yıldız İletişim: [email protected]

Enfâl sûresinin 46. âyetindeki ilahi uyarıyı her zaman sıkça hatırlamalı ve hatırlatmalıyız:

“Allah’a ve Rasûlüne itaat edin! Birbirinizle çekişip-didişmeyin; sonra feşele düşersiniz (aptallaşıp-korkaklaşırsınız) ve rüzgârınız gider. Sabredip-direnin, çünkü Allah sabru-sebat edenlerle beraberdir.”

Âyet-i kerime, Müslümanların, Allah ve Rasûlünün buyruklarına gereği gibi uymamalarının kaçınılmaz sonucu olarak kendi aralarında anlaşmazlığa (Âl-i İmran/103’te de, Allah’ın ipi olan Kur’ân’a hep birlikte sımsıkı sarılmazlarsa, tefrikaya/ayrılıklara-aykırılıklara) düşeceklerini, birbirleriyle çekişip didişeceklerini; böylece kardeşlik, birlik ve beraberlik duygularının zayıflamasıyla da zaafa uğrayıp sinik, silik, korkak bir topluluğa dönüşeceklerini ve insanlık âleminde etkinliklerinin kalmayacağını söylüyor.

Şehid Seyyid Kutub, “Fî Zılâli’l-Kur’ân”da, Enfal/46. âyeti açıklarken şöyle der: “İnsanlar Allah’a ve Peygamberine teslim oldukları zaman -karşılaşılan soruna ilişkin olarak birbirinden farklı bakış açılarına sahip olsalar bile- aralarındaki çekişmenin en başta gelen sebebi ortadan kalkmış olur. Çünkü çekişmeye neden olan insanların farklı görüşlere sahip olmaları değildir. Gerçek ortaya çıktığı halde insanı, kendi görüşünde ısrara sürükleyen ihtirastır, arzudur. Bu da, insanın kendi “şahsını” terazinin bir kefesine, “gerçeği” de bir kefesine koyması ve daha baştan “şahsını” tercih etmesidir.”

Ne yazık ki, günümüz Müslümanları genellikle kendi şahsının ya da hizbinin görüş ve düşüncelerini “gerçeğin ta kendisi” olarak inat ve ısrarla savunur haldeler. Bu da onları “feşel”e sürüklüyor.

Elmalılı merhum, bu ayetin tefsiri meyanında; “Aranızda niza etmeyiniz ki “feşel”e düşersiniz; yani ‘zayıf, tembel, çekingen ve korkak olursunuz, salaklaşır/aptallaşır, yılgınlaşırsınız’; ve rîhınız (rüzgârınız) kesilir”, havanız söner, ağırlığınız kaybolur, devletiniz gider” der. Rağıb el-İsfahanî de el-Müfredât’ında, “feşel” kavramını; ‘korkaklıkla beraber zayıf olma (hâli)’ diye açıklar.

“Ve tezhebe rîhuküm(Ve rüzgârınız gider): Birbirinize düşer, birbirinizle uğraşır, mücadele eder ve birbirinizin kuyusunu kazarsanız rüzgarınız gider; heyecanınız kaybolur, enerjiniz tükenir, gücünüz azalır, gayretiniz kesilir, yorulur, sinikleşir ve silikleşirsiniz; dayanışma ruhunuzun, kardeşlik bilincinizin, birlik-beraberlik inancınızın yok olmasıyla da devletinizi kaybedersiniz; dünyada ağırlığınız, etkinliğiniz kalmaz.  

Burada hatırla(t)malıyız ki, bizi diriltip başarıya götürecek asıl “rüzgâr”, Allah’ın lûtfu ve yardımına lâyık olmak ve onu celbetmektir. Nitekim Râzi, Tefsir’inde Enfal 46. ayetle ilgili olarak Mücahid’in şu görüşünü aktarır: “Rüzgârınız gider” demek, ‘size olan ilahi yardım gider’ demektir.

İşte meselenin püf noktası burasıdır ve “metal yorgunluğun” asıl nedeni de burada aranmalıdır! Hz. Ömer (r.a), cepheye gönderdiği komutanı Sa’d b. Ebî Vakkas’a (r.a) bir mektup yazarak; onu ve ordusunu, ‘düşmandan ziyade günahlar konusunda dikkatli olmaları; fazilet ve takvayı terketmemeleri’ hususunda uyarır: Müslümanlar, ancak düşmanlarının Allah’a karşı isyanları sebebiyle yardım olunuyorlar. Eğer bu (yardım) olmasa, bizim onlara karşı hiçbir kuvvetimiz yoktur… Fakat günahta onlara eşit olursak, kuvvette onlar bize üstün hale gelir… Allah yolunda bulunduğunuz halde Allah’a karşı günahlar işlemeyin!…” (S.Sabık, Fıkhu’s-Sünne, 3/345)

İmdi, Allah ve Rasûlünün buyruklarına yani Kur’ân ve Sünnet’e sımsıkı sarılıp günahlara ve haramlara karşı hep birlikte mücadele edeceği yerde, gerek kendisinin ve gerekse tuttuğu hizbin veya şahısların hata ve günahlarını ‘kırk dereden su getirerek’ ısrarla ve inatla savunur hale gelen, buna karşılık rakip hiziplerin veya şahısların küçücük bir kusurunu yakaladığında söylemedik söz, yapmadık hakaret bırakmayan “zamane Müslümanları” olarak bizler, Allah’ın yardımını celbetmeye ne kadar lâyıkız?!... 

Son zamanlarda, ‘elifi görse mertek sanan’, İslâm adına  asrın idrâkine’ söyleyecek bir sözleri olmayan ve işleri-güçleri fitne üretmek olan sosyal medya holiganlarının, gerçek ilim-irfan ehli bazı hocalarımız hakkında -mesela kiminin haklı endişelerini dile getiren bir yazısını, sözünü, kiminin nöbet değişimi vb.’yi bahane edip- yıpratma kampanyasına girişmeleri, bunların iplerini salıverenlerin ise işbu iğrenç kampanyalara prim vermeleri hepimizi yoruyor, rüzgârımızı kesiyor ve nusretullahı engelliyor…

 

 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23