• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Abdullah Yıldız
Abdullah Yıldız
TÜM YAZILARI

Gündüz “Sâim”, Gece “Kâim”, Zikirde “Dâim” Olmak

07 Temmuz 2015
A


Abdullah Yıldız İletişim: [email protected]

Yunus Emre’nin şu dörtlüğü Ramazan ayını dolu dolu yaşayan bir müminin halini resmeder gibidir:

“Gündüz olalım sâim / Gice olalım kâim / Allah diyelim dâim / Allah görelim n’eyler.” 

Evet, Yunus’un deyişiyle; gündüz sâim (oruçlu) gece ise kâim (namaz kılıp Kur’ân okuyarak ayakta) olduğumuz güzel Ramazan ayının ortalarını çoktan geçtik. Rabbim bu mübarek ayın kalan günlerini ve gecelerini en verimli şekilde değerlendirip ümmetçe huzur içinde bayrama kavuşmayı nasip eylesin. 

Üzerimize senede bir ay farz olan oruç ibadeti Ramazan Bayramı ile sona eriyorsa da her gün beş vakit olarak kılmamız farz olan namaz ibadeti bizi hiç yalnız bırakmayacak. Allah’ı dâim zikretmek ise Kur’ân’da çok sık hatırlatılan sürekli ve kesintisiz en büyük ibadettir: “Ey iman edenler! Allah’ı çok çok zikredin!..” (Ahzab, 41) “…Zikrullah ise en büyüktür.” (Ankebut, 45) İslâm’da “zikr”; hem Allah’ı anmak hem de “Allah’ın Zikri” olan Kur’ân-ı Kerim’i okumak (kavlî zikir), anlamak (kalbî zikir) ve yaşamaktır (fiilî zikir). Rasulüllah (s), Kur’ân’ı sık sık okumayı tavsiye ederek, bunu “bitmeyen bir yolculuğa” benzetir: 

Bir adam: “Ey Allah’ın Rasûlü! Allah’a en sevimli amel hangisidir?” diye sorar. Rasulüllah (s): 

-“Yolculuğu bitirince tekrar yola başlayan kimsenin durumu.” Adam sorar:

-“Yolculuğu bitirip tekrar yola başlama durumu nedir?” Rasulüllah (s) cevap verir:

-“Kur’ân’ı başından sonuna kadar okur, bitirdiğinde yeniden başlar.” (Tirmizî, 2948)

Yine Efendimiz, Kur’ân’ı unutmayıp mesajlarını sürekli hatırda tutmayı önemle vurgular: “Kur’ân’ı hâfızanızda korumaya özen gösteriniz. Nefsim elinde olana yemin ederim ki, Kur’ân’ın hafızadan çıkması bağlı devenin boşanıp kaçmasından daha hızlıdır.” (Buhârî, Fazâilü’l-Kur’ân 23; Müslim, Müsâfirîn 231)

Ayrıca Rasulüllah (s) ve ashab-ı güzin (r.anhüm); okunmayan Mushaf’ı (Kur’ân’ı) ve içinde namaz kılınmayan camileri “garip, mahzun ve en büyük kayıp” olarak nitelediler (İbn Hacer, Münebbihât). O halde Ramazan ayı bitince Kur’ân mushaflarını ve camileri mahzun ve garip bırakmamalıyız. Namazlarımızı devamlı, huşû içinde ve özellikle de camilerimizde cemaatle kılmaya devam etmeliyiz. Efendimizin (s), ibadette “devamlı olmayı” ve “namazları cemaatle kılmayı” ısrarla vurguladığını unutmamalıyız. 

“Allah’a yemin ederim ki sizler ibadetten usanıp bıkmadıkça Allah sizden sevabını esirgemez. Allah’ın en sevdiği ibadet ve amel devamlı yapılanıdır.” (Buhârî, İman 33; Ebû Davud, İman 38) buyuran Peygamberimiz (s) yine: “Cebrail aleyhisselam cemaatle namaz hakkında o kadar tavsiyede bulundu ki, sadece cemaatle kılınan namaz kabul edilecek sandım. Cebrail aleyhisselam, bana gece namazı hakkında o kadar tavsiyede bulundu ki, geceleyin uyunmayacak sandım.” (Münebbihât) der.

Bu sebeple Efendimiz (s) gece namazını ısrarla tavsiye eder: “Birbirinize selâm verin, akrabanızı gözetin, yemek yedirin, gece insanlar uyurken namaz kılın ki selâmetle Cennete girin.” (Tirmizî, Et’ime 45)

“Ey Meryem! Rabbin için divan dur. Secde et ve rükû edenlerle beraber rükû et.” (Âl-i İmran 43) emri üzerine Hz. Meryem’in ayakları şişinceye kadar kıyam ederek namaz kıldığı rivayet edilir (Taberi Tefsiri).

Hz. Meryem’in (a.s) kıldığı gibi kılınması gereken huşu dolu namazların güzelliğini Hz. Ebu Bekir (r.a) şöyle vurgular: “İffet fakirliğin, şükür nimetin, sabır belanın, hilm ilmin, tevazu talebenin, çok ağlamak takvanın, iyiliği başa kakmamak ihsanın, huşû namazın süsüdür.” (Münebbihât)

Hz. Osman (r.a); namaza devam edeni bekleyen nimetleri sıralar: ‘Allah onu sever, melekler korur, kalbi yumuşar, bedeni sağlıklı olur, evine bereket iner, ateşten kurtulur, cennete girer.’ (Münebbihât)

Bilmeliyiz ki, Yüce Rabbimiz (c.c): “İman edip salih ameller işleyenlerin kötülüklerini muhakkak örteceğiz ve onlara yaptıklarının en güzeliyle karşılık vereceğiz.” (Ankebut, 7) buyurmuştur.

Ramazan ayında Allah için ve huşu ile ifa ettiğimiz namaz, oruç, infak zikir gibi ibadetlerle öylesine terbiye olmalıyız ki; insanı Rabbinden ve insanlıktan uzaklaştıran bütün kötülüklerden kurtulmalıyız. Allah’ın Hz. Musa’ya bildirdiği rivayet edilen şu üç ana hata (kibir, haset, hırs) ve bunlardan doğan altı hata (tokluk, uyku, rahatlık, mal sevgisi, övülme, liderlik sevdası) (Münebbihât) kötülüklerin birkaçıdır.

O halde, Efendimizin öğrettiği; “Allah’ım! Senden hidayet, takva, iffet ve gönül zenginliği isterim” (Müslim, Zikr 72) duasını Ramazan ayında da Ramazan ayından sonra da dilimizden düşürmemeliyiz.

Unutmamalıyız ki: “Allah’ın verdiği rızkı yiyip şükretmeyen, Allah’ın taksimatına razı olmayan, ölülerini gömüp ibret almayanın, tevbe ederim ümidiyle günah işleyen, ilim öğrenip onunla amel etmeyen, amel ettiğinde ihlaslı olmayanların kalbi fesada uğrar” (Hasan Basri, Münebbihât). Allah muhafaza!

Ve ümmet olarak yaşadığımız kaostan kurtulmak için Ashab-ı Kehf’in duasını daha sık yapmalıyız: “Rabbimiz, bize katından bir rahmet ver ve şu işimizden bir çıkış yolu hazırla!” (Kehf, 10) Âmin! Âmin!

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23