• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Abdullah Yıldız
Abdullah Yıldız
TÜM YAZILARI

Medya Ahlâkı

10 Şubat 2014
A


Abdullah Yıldız İletişim: [email protected]
Muaz b. Cebel’in (r.a) bir sorusu üzerine, “İşin başı İslâm, direği namaz, doruğu cihaddır” buyuran Peygamberimiz (s), sonra ona, “Bütün bunların kendisine bağlı olduğu şeyi sana bildireyim mi?” der.

Muaz’ın (r.a), ‘Evet, bildir Ya Rasûlallah!’ demesi üzerine Hz. Peygamber (s) mübarek dilini tutar ve: “Şunu koru!” der. Muaz sorar: ‘Ya Rasûlallah! Biz konuştuklarımızdan da sorgulanacak mıyız?’

Peygamberimizin cevabı oldukça anlamlı ve düşündürücüdür: “Annen yokluğuna yansın ey Muaz! İnsanları yüzüstü cehenneme sürükleyen, ancak dillerinin ürettikleridir!” (Tirmizî, Îmân 8).

Dillerimizin ürettikleri yani konuştuklarımız kapsamına, zihinlerimizin ve ellerimizin ürettiklerini yani yazdıklarımızı da eklemeliyiz. Zira, bugünün dünyasında tuşlarına dokunduğumuz bilgisayar vb. aletlerle ürettiklerimizin yazılı, görsel ve sanal medyada nasıl yayıldığı herkesin malumudur. 

Evet, sadece konuşup yazdıklarımızdan değil, başkalarının gizli yönlerini araştırıp ortaya koyarak yaydıklarımızdan, hakkında bilgimiz olmayan haber ve sözleri taşımaktan da kesinlikle sorgulanacağız.

“Ey iman edenler! Zandan çok sakının. Zira zanların bir kısmı günahtır. Birbirinizin gizli yönlerini/kusurlarını araştırmayın; biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin…” (Hucurat 49/12)

Bilmediğin şeyin peşine düşme! Zira kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.” (İsra/36)

Bu dünyada yaptığı, konuştuğu ve yazdığı, yaydığı her şeyin hesabının Kıyamet gününde mutlaka sorulacağının bilinci içinde olan Müslümanlar, bugün bir “medya ahlâkı” oluşturmak zorundadırlar.

“…Aşağılık, alaycı, laf taşıyan, hayrı engelleyen, saldırgan, çok günahkâr…” (Kalem 68/10-12) insan tiplerine itaat ve itibar etmeyen, “İman edenler arasında çirkin şeylerin yayılmasını isteyenlere dünya ve ahirette elem verici bir azap (Nûr 24/19) olduğunun bilincinde bir medya ve “medya ahlâkı”!

“Ey iman edenler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki de onlar kendilerinden daha iyidirler. (…) Birbirinizi karalamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fâsıklık ne kötü bir isimdir! Kim de tevbe etmezse işte onlar zalimlerdir.” (Hucurât 49/12) ilkesine uyan bir medya!

Efendimizin (s) ‘insanların en kötüleri’ diye nitelediği; “insanlar arasında laf taşıyanlar, dostların arasını bozanlar, masum kişilere sıkıntı verenler”e (İbn Mâce, 4119) prim vermeyen bir medya ahlâkı!  

Yine Rasûlüllah’ın (s) “Yalandan sakınınız! Zira yalan günah işlemeye götürür. Günah işlemek de Cehenneme iletir.” (Buhari, Edeb 69; Müslim, Birr 103) ilkesi ile yalandan kesin uzak duran bir medya ahlâkı!

 “Size bir bozguncu bir haber getirirse onu araştırın; yoksa bilmeden bir topluluğa sataşırsınız da yaptığınıza pişman olursunuz.” (Hucurât 49/6) duyarlığı ile her haberi tahkik eden bir medya ahlâkı!

Hz. Ayşe annemize atılan iftiralar karşısında, Allah Teâlâ, o günkü Müslümanlardan hangi ahlâk ilkelerine uymalarını istemişse, aynı ilkelerin bugün de geçerli olduğunun bilincinde bir medya ahlâkı!

“O iftirayı işittiğinizde, erkek ve kadın müminlerin, kendiliklerinden iyi zanda bulunup, ‘Bu apaçık bir iftiradır’ demeleri gerekmez miydi?” (Nur/12) … “Çünkü siz bu iftirayı dilinize doluyor, bilmediğiniz şeyleri ağzınızda geveleyip duruyordunuz; bunun da önemsiz olduğunu sanıyordunuz. Oysa bu Allah katında çok büyük bir vebaldir.” (Nur/15) “Onu duyduğunuzda: ‘Bunu konuşup yaymamız bize yakışmaz. Hâşâ! Bu çok büyük bir iftiradır’ demeli değil miydiniz?” (Nur/16) “Namuslu, kötülüklerden habersiz mümin kadınlara zina isnat edenler dünya ve ahirette lanetlenmişlerdir.” (Nur/23)

Bugün de birilerinin eşi veya kızları hakkındaki çeşitli isnatlara, benzer yalan haber, asparagas ve dezenformasyonlara, aynı ahlâk ilkesi ile itibar etmeyen, hak ve hakikatten yana bir “medya ahlâkı”!..

Ne ki, bir topluluğa veya şahsa zarar vermesi kesin olan bir haberi, doğruluğunu araştırmadan veya doğru olsa dahi birilerini itham ve ilzam edecek biçimde kullanmaktan özenle kaçınmaları gereken Müslümanların yönettiği medya vasıtalarının, seçim sath-ı mâiline girdiğimiz şu günlerde özellikle muarızları aleyhindeki her türlü malzemeyi değerlendirmekten fütur etmediklerini görebilmekteyiz. “Müslüman” ama rakip kişi ve kurumlar aleyhindeki haberleri, onları yıpratmak amacıyla yayarak, farkında olmadan kendi kuyularını da kazanlar, sonunda pişman olduklarında artık çok geç olabilir. Zira bu tür yayınlar, Müslümanlar arasındaki uçurumları öylesine derinleştirmekte ve husumetleri öylesine artırmaktadır ki, bu durum onların haktan ve hakikatten uzaklaşmalarına da yol açmaktadır.

Peygamberimiz (s) bu meyanda buyururlar ki: “Müslümanlar birbirlerinden ayrı/uzak kaldıkları sürece Hak yoldan da uzaklaşmaya devam ederler.” (Abdullah b. Mübarek, Kitabu’z-Zühd ve’r-Rekâik, 728)

Bilelim ki, bize, iyilikten yana ne gelirse Allah’tan, ama kötülükten yana ne gelirse de kendimizden gelir (Nisa/79). Yine insanların elleriyle yaptıkları yüzünden karada ve denizde fesat çıkmıştır (Rûm/41) ve çıkacaktır. Ama o ellerin sahipleri, yaptıklarının cezasını bu dünyada da tadarlar. Asla unutmayalım!

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23