• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Abdurrahman Dilipak
Abdurrahman Dilipak
TÜM YAZILARI

RAND’ın siyasi kehaneti ve..

01 Ekim 2017
A


Abdurrahman Dilipak İletişim: [email protected]

RAND Corparation 2008’de “Türkiye’de Siyasal İslam’ın Yükselişi” başlıklı bir rapor yayınladı. Bu rapor 15.6.2008’de geniş bir özet olarak tefrika şeklinde Radikal gazetesinde yayınlandı.

Rapor, gelecek 10 yıl için tahminlerde bulunuyordu.

1- Ilımlı, Batı ile uyumlu bir AK Parti.

2- Gizli bir İslam ajandası, iktidar gücünü toplumsal ve siyasal İslamizasyon için kullanır.

3- Bu durumda Anayasa Mahkemesi, AK Parti’yi kapatır. Kapatma durumunda AK Parti başka bir isim altında yeniden örgütlenir ve gerilim artar.

4- Bu durumda 28 Şubat’a benzer bir “Yumuşak darbe” gerçekleştirilir. 

Ordu 27 Nisan 2007’de gece yarısı bir muhtıra verdi. Kamuoyu tepkisi şiddetli oldu. Bunun üzerine devreye silahsız kuvvetler girdi. 31.3.2008’de Anayasa Mahkemesi’nde kapatma davası açıldı.

Aslında adamlar davul çala çala geldiler. 1990’da RAND, Fehmi Koru’nun tercümesi ile Beyan’da “Türkiye’de İslamcı Akımlar” raporunu yayınlamıştı. FETÖ bu raporun yayınlanmasından kısa süre sonra aktif olarak yeni program çerçevesinde örgütlenmeye başladı.

Bu raporlar aralıklarla yayınlanmaya devam etti.

AYM’nin AK Parti’yi kapatma davası da, E-Muhtıra da sistemin öngördüğü adımlardı. Yani hiçbiri sürpriz değildi. Ajandalarında tercih olarak darbe de vardır. Sadece bunun ne zaman ve nasıl olacağı konusunda netlik yoktu. Ve darbe en son tercih olarak, ta işin başında not edilmişti. Çünkü proje SOPA değil, HAVUÇ üzerine kurulmuştu.

RAND’ın temel çelişkisi şu: Zor kullanarak değil “Kaleyi içeriden fethetme yolu”nu seçmişlerdi. Diyalog ve hoşgörü anahtarının bütün kapıları açacağını düşünüyorlardı. Aksi bir tutum kendi temel tercihleri ile çelişiyordu. Sonunda darbeden başka çare kalmamıştı, onu da yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. Evdeki hesap çarşıya uymadı. 9 Ağustos 2006’da Ertuğ Yaşar Referans’ta “Türkiye AKP’den Nasıl Kurtulur?” başlıklı yazısında bu sorunun cevabını bulduk; “…AKP’nin iktidardan bir genel seçimle uzaklaştırılmasının tek yolunun Türkiye’de yaşanacak bir ekonomik kriz olduğunu görüyoruz.”, ”Eğer Türkiye kısa dönemde AKP’den kurtulmak istiyorsa, ağır şok dalgası yaratan bir ekonomik kriz yaşamalıdır. Böyle bir ekonomik kriz olmadan AKP’nin Kasım 2007 seçimlerini yitirmesini beklemek fazlaca düş görmek olur.”

Bakın bunlar, ekonomik kriz yanında AK Parti’yi köşeye sıkıştırmak için terörü de kullanacaklar. Aynı zamanda yolsuzluk ve AK Parti tabanını rencide edecek, yolsuzluk yanında ahlaki zaaf konularını öne çıkartacaklar.. Bu konuda 17/25 Aralık sürecinin Zarrab’ın şahsında ABD’ye taşınmasını bir kenara not edin. Ekonomik kriz, siyasi kriz, terör ve yolsuzluk iddiası ve ahlaki sorunlar muhalefetin elindeki koz olacaktır.

Terör deyince artık sadece PKK yok. Bir de PYD var. Buna Barzani’nin bağımsızlık ilanını da ekleyin. DHKP-C, DAEŞ, Suriye, Irak hattındaki gelişmeleri de not edin. Karanlık eller, PYD şemsiyesi altında bölgede silahlı bir Hristiyan ve Ezidi’lerden oluşan gayrimüslim cephe oluşturmaya çalışıyor.

FETÖ ve onu destekleyenlerin de işi zor. Bir yandan kendilerini kurtarmaya çalışıyorlar, öte yandan saldırılarını sürdürüyorlar.. Tek sorun Türkiye ya da 100’den fazla ülkedeki ekonomik, sosyal, kültürel varlıkları değil. Bu yapıya destek veren ABD, İngiltere, Almanya, İsrail, Vatikan gibi ülkeler ayrıca kendi ülkelerinde, hem bu yapının ülkelerindeki varlıkları ve bunların geleceği, hem de başından beri sonuçta iflas eden bu projeye karşı çıkan iç muhalefetin eleştirilerinden nasıl kurtulacakları çözüm bekleyen en önemli soru? Geldikleri noktada ne ileri gidebiliyorlar, ne de geri gidebiliyorlar.

Bunlar bu süreçte Kürdistan’ın Kuzey Irak’ta bağımsızlık ilanını da kullanmaya çalışacaklardır. Neyse ki, İsrail’den başka destek veren kimse yok. Batının ağzını bıçak açmıyor. Çünkü onların da önünde bir Katalan sorunu var. Katalanya İspanya’dan ayrılırsa, İspanya yeni bir Yunanistan olur. Katalanya AB üyesi olmayacak. En azından İspanya buna karşı çıkacak. Katalanya’nın bağımsızlık ilanı Fransa’yı da etkileyecektir.

Aslında AB’de aşırı sağın yükselişi sürüyor. Bu gidişle zaten Avrupa Birliği diye bir birlik kalmayacak ve bu parçalanma Avrupa’da ciddi ekonomik ve siyasi çalkantılara sebep olacak. AB’nin en güçlü ekonomisi Almanya bu işten büyük kayıpla çıkacak.

İngiltere gidişatı gördü ve birlikten ayrıldı. Bu işin arkası gelecek gibi gözüküyor.

Batı ekonomisi de, siyaseti de, kültürü, hukuk düzeni, üretim-tüketim ilişkileri ile birlikte çatırdıyor.

Din, aile, gençlik, tarih bilinci, gelecek tasavvuru gibi değerler batıda dibe vurmuş durumda.

Görünen o ki, yaşanan süreç sadece batıyı coğrafya olarak değil, batıyı model olarak bütün ülkeler, halklar için de aynı son kaçınılmaz gözüküyor.

Zaten artık tüm dünya bir şekilde birbirine bağımlı hale geldi. Mihver ülkelerden birinde meydana gelecek çöküş, bütün sistemi etkileyebilir. Domino etkisi ile kapitalist ekonomiye entegre olan bütün yapılar bu çöküşten radikal bir şekilde etkilenebilirler.

RAND Corp.’un 2008 raporu geride kaldı. Artık “yumuşak darbe” senaryosu bitti. Artık onlar için “Gayeye giden her yol meşrudur”. Ancak yeni bir yenilgi, sorunu daha da içinden çıkılmaz hale getirebilir.. Konjonktür bunlar için olumlu değil. Halkın sürece dışarından gelecek bir müdahaleyi kabul etmesi mümkün değil.. Türkiye’ye yapılacak bir müdahale, ülkede siyasi bir krize sebeb olacak olursa bunun bölgeye yansımasının ne şekilde olacağı konusunda da bu çevreler emin değiller. Bu yeni bir dünya savaşına bile yol açabilir.. Kontrol edemediğiniz kriz size hizmet etmez.

Türkiye’ye yönelik bu büyük komplo deşifre oldu. Mevcut siyasi tabloda AK Parti karşısında kimsenin başarılı olması mümkün değil. CHP’nin alacağı oy belli. HDP’nin de. MHP gelinen noktada AK Parti ile yola devam etmek zorunda. Merak Akşener kendini dev aynasında görse de toplumda ciddi bir karşılığı yok.

RAND’ın siyasi kehanetleri de, F. Gülen’in kehanetlerinin de gerçek hayatta bir karşılığı yok. Gelecek günler bunlara geçen günleri aratacak. Türkiye ise çalkantılı bir denizde, bütün olumsuzluklara rağmen, doğru yönde ileri doğru yol almaya devam ediyor. Selam ve dua ile. 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23