Sporda çocuk istismarı ve yasaklar!
Doğru, kişiye göre değişkenlik gösterdiği için, işleyeceğimiz yazı konusu sözde/havada kalmaması gerekmektedir. Bunun en sağlam yolu akademik, bir başka ifadeyle bilimsel çalışmalardan geçmekte. Üniversitelerimizdeki Beden Eğitimi ve Spor Bölümleri sayısı yüzü aşkın olması, bu bölümlerde yapılan sayısız Akademik çalışma, boşuna olmasa gerek. Bilginin paylaşıldıkça değerinin artması, uyguladıkça toplumsal kazanıma dönüşmesi manasına gelmekte. Zaman zaman o anlamlı çalışmaları, daha çok kişilerin/kurumların haberdar olmaları için yazılarımızın konusu yapmaktayız. Bugün köşemize taşıyacağımız konu ‘Sporda Çocuk İstismarı’. Doktor Öğretim Görevlisi İlknur Hacısoftaoğlu (Bilgi Üniversitesi) ve Öğr. Görevlisi Erdal Çetin’in (Batman Üniversitesi) ortak çalışmasında çocuk istismarının spor ayağında dikkat çeken konular yer alıyor...
Söz söylerken, ifade edilmeye çalışılan belli bir dayanağa/ispata dayandırmak zorunluluğu hisseder insan. ‘Gelin sporu yasaklayalım!’ derken bir anda tepki alıyoruz. Dillendirmeye çalışılan mevzu hakkında biraz araştırma yapılıp, ayrıntılar ortaya çıktığında, söylenen sözün mahiyeti de daha iyi anlaşılmaktadır (tabii anlamak isteyenler için). ‘Sporda çocuk istismarı’ da bu bağlamda önemli bir çalışma. Konunun başlığına dikkatinizi çekmek istiyorum. Araştırma ne denli hassas olduğunu ‘Spor’, ‘Çocuk’, ‘İstismar’. Her bir kelime, birbirine o denli tezat olarak gözükmektedir ki. Bu da demek oluyor ki, eğer yapılan işin/uğraşının çerçevesi iyi çizilmeyip, içi ‘anlamlı’ doldurulmadığında, her ne kadar yola iyi niyetle çıkılsa da, kontrol/aşırılık vuku bulduğunda ‘kontrolden’ çıkılır ve yapılan çalışma/uğraş ‘aşırılık’ kimliğe bürünür ve kontrolden çıkar (dik bir yokuştan aşağı inerken, freni boşalan bir araç gibi). Sonucuna da kapanmayacak yaralara neden olacaktır. İşte hassasiyete sadece bir örnek çalışma ‘Sporda çocuk istismarı’. Çalışmayı gerçekleştiren arkadaşlarımıza/hocalarımıza teşekkür ediyoruz. Çünkü, yapılan çalışma dikkatle incelenerek, kamusal sorumluluk üstelenenler tarafından dersler alınıp, hayata geçirilirse ‘bilinçsizce’ yapılan çalışmaların önüne geçilmiş olunur. Batman Üniversitesi Yaşam Bilimleri Dergisi ikinci sayında yer alan ‘Sporda Çocuk İstismarı Üzerine Bir Değerlendirme’ makalesinde mevcut. Araştırmanın içeriğinde ayrıntılar mevcut, öne çıkan ve sonuç bölümünden kısa bir bölüm paylaşmak istiyoruz; “Sporda Fiziksel İstismar; Fiziksel istismar ile ilgili dikkat çeken husus çocuğun bedeni üzerinden etkidir. Sporun kendine özgü istismar biçimleri; -Aşırı egzersiz, antrenman ve eğitimin amacını aşacak şekilde çalışma yapma. -Fiziksel kapasiteye uygun olmayan programlar.-Performans artırıcı, ergenlik ya da regl dönemlerini geciktirici ilaçlar kullanma.-Aşırı rekabet hırsı ile ağır yaralanma ve ölüm riski,-Bir alt veya üst sıklet için aşırı kilo alıp verme. Sporda Duygusal İstismar; -Sporcuları aşağılama ve onlara isim, lakap takma.-Sporcuların başarılarıyla alay etme.- Sportif Organizasyonlardan ayırma ile tehdit etme,-Fiziksel zarar ile tehdit etme, -Ebeveyn ve antrenörlerin spor hırslarını çocuklara yansıtması.-Performanslarından dolayı utandırma ya da küçük düşürme. Sporda Cinsel İstismar; Özellikle sosyo-kültürel açıdan olgunun mahrem boyutu istismar ile ilgili çoğu gerçeğin gizli kalmasına neden olmaktadır…Tacizin yoğun yaşandığı yerler spor salonu veya spor yapılan mekânlar oluşturmuştur….Yapılan araştırmalar sporcuların antrenörlerin/öğretmenlerin, akranların, masörlerin, danışmaların, idarecilerin ve hatta seyircilerin/taraftarların tehdidi altında olduğunu göstermekte...” Bu tür akademik makale/çalışmalar, sporun sadece ‘spor’ olmaktan öte, bireysel ve sosyal hayatı etkileyen/kapsayan, önemli unsur olduğu gerçeğini ortaya çıkarıyor. Bu da bizler ve akademisyenler için, görev ve sorumluluğun artması manası taşıyor...
Bu vesileyle, mübarek cuma günümüz hayırlara vesile olsun inşallah…