• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ahmet Varol
Ahmet Varol
TÜM YAZILARI

Bahane IŞİD Hedef Direniş

25 Eylül 2014
A


Ahmet Varol İletişim: [email protected]

Mısır’da uzun süren Baltacı fitnesinden sonra, eski rejimin geriye dönüş planının takipçisi olarak bıraktığı generallerin başındaki Sisi’nin darbesiyle halkın zaferi gasp edildi. Yemen’de de uygulanış biçimi biraz farklı oyunlarla Husi darbesi gerçekleştirildi. Oradaki gelişmeleri yakından izleyenler Husi darbesinin başarılı olmasında da eski rejim kalıntılarının Husi fitnesine desteğinin ve bilfiil iştirak etmelerinin önemli rolü olduğuna inanıyorlar. Fakat ihanetin içinde, geçiş döneminin uzlaşma cumhurbaşkanı Abdurabbih Mansur Hadi’nin de yer aldığı fitnecilerin San’a’nın en hassas noktalarını ele geçirmelerinden sonra fark edildi. 

Yemen’deki son gelişmeleri biraz daha ayrıntılı ele alacağız inşallah. Ancak bugünkü yazımızda uluslararası emperyalizmin bölgedeki işbirlikçi güçleri arkasına alarak IŞİD bahanesiyle Suriye’deki direnişe darbe vurmak amacıyla başlattığı operasyon hakkındaki kanaatlerimizi dile getirmek istiyoruz. 

IŞİD’in Suriye direnişinin lehine değil aleyhine sonuçlar getiren, ona zarar veren ve benimsenmesi mümkün olmayan bir tavır sergileyen örgüt olduğunu değişik vesilelerle dile getirdik. Irak’ta ABD işgaline karşı verilen meşru direnişi de en çok o zaman Irak İslâm Devleti adıyla eylemler gerçekleştiren bu örgütün izlediği tutumun yıprattığına da yazılarımızda dikkat çektik. Ama Baas zulmü karşısında ABD’nin veya uluslararası emperyalizmin askerî müdahalesini bir çıkış yolu olarak görmediğimiz gibi aynı şeyin IŞİD bahanesiyle yapılmasına da onay veremeyiz, vermemeliyiz. 

Kaldı ki bugün küresel ve bölgesel güçlerin başlattıkları saldırıların asıl amacı da zaten gittikçe dar alana sıkışan Baas’ı kurtarmak ve onun karşısındaki direnişe darbe vurmak için IŞİD’i gerekçe olarak kullanmaktan başka bir şey değildir. Bunu saldırıların başlamasından önce katıldığım programlarda ve yazılarımda dile getirmiştim. Saldırılarda sergilenen tavır ve strateji de teyit etti. 

Fakat saldırılarla ilgili değerlendirmeye geçmeden önce bilinen bir noktaya yeniden dikkat çekmek istiyorum. Birkaç gün önce yayınlanan bir istatistikte Baas katliamlarında öldürülen sivil insan, kadın ve çocuk sayısı IŞİD saldırılarında öldürülenlerin sayısıyla kıyaslanmış ve Baas’ın öldürdüklerinin sayısının diğerinin öldürdüklerinin yüz katını aştığı ortaya konmuştu. Fakat gerek küresel güçler gerekse bölgedeki işbirlikçi dikta rejimleri en azından Baas’ı bu katliamlarından ve saldırılarından vazgeçmeye zorlamak için herhangi bir siyasi ve diplomatik baskıya başvurma ihtiyacı bile duymadılar. Bu, onların IŞİD bahanesiyle başlattıkları müdahalenin amacının insana yönelen tehlikeyi bertaraf etmek değil sadece kendi çıkarlarını sağlama almak olduğunu açıkça ortaya koyuyor. 

Baas katliamlarının önüne geçme amaçlı baskı aslında onların işlerine gelmedi. Çünkü Baas rejiminden kurtulmak isteyenler Suriye halkının özgür iradesinin önünün açılması, onun İslâmi değerlerine saygı gösterilmesi ve bu değerlerin yönetime taşınması için mücadele edenlerdi. Baas’ın zayıflatılması da ondan kurtulmak isteyenlerin güçlenmesini sağlayacaktı. Bu ise gerek küresel güçlerin gerekse onlarla işbirliği içindeki bölgesel güçlerin işlerine gelmiyordu. O yüzden görünüşte Baas katliamlarını kınama tarzında açıklamalar yaptılarsa da önlenmesi için söze gelir hiçbir adım atmadılar. Ama şimdi bölgeye askerî müdahale için IŞİD’i bir gerekçe olarak kullanabiliyorlar. 

İşin gerçeğinde oluşturulan koalisyon IŞİD karşıtı değil Baas’ı zorlayan direnişi yıpratmak ve etkisiz hâle getirmek, böylece Baas’ı kurtarmak amacıyla oluşturulmuş bir koalisyondur. O yüzden normalde IŞİD ile karşı karşıya olan direniş örgütlerini hedeflerine yerleştirdikleri halde, onları IŞİD’le aynı kategoriye sokarak kamuoyunu yanıltmayı ve gerçek amaçlarını gizlemeyi başarabiliyorlar. 

Saldırılarında en önce Nusra Cephesi ve Ahraru’ş-Şam komutanlarını ve mücahitlerini hedef almaları gerçek niyetlerini açığa çıkarmıştır. Ama maalesef dün Suriye direnişi hakkında zihinleri bulandırmak için birbirini nakzeden yüzlerce komplo teorisi üretenlerin bugün ABD ve işbirlikçilerinin İran’ın ve Hizb’in gönderdiği milislerle aynı hedefi vurduğunu, onun da Baas’ı kurtarma çabası içinde olduğunu görmeye niyetleri yok. 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23