Diktanın kan kaybı
Savaşın, zulmün hedefindeki silahsız halka maliyetinin çok daha yüksek olduğu gerçeği de inkâr edilemez elbette. Bunun toplumsal, askerî, ekonomik ve teknik açıdan muhtelif sebepleri var.
Toplumsal açıdan birinci sebebi saltanatını sürdürmek isteyen katil diktanın hedefindekilerin sayıca çok daha fazla bu halkın zulümden kurtulup özgürlüğüne kavuşması için çarpışanların hedefindekilerin ise daha az olmalarıdır. Çünkü katil rejim, kendisini istemeyen halkın tamamını düşman olarak görüyor. Direniş ise bu halkı savunmak sadece onu zulmün tahakkümü altında kalmaya zorlamak için savaşanları hedefine yerleştirmek zorunda.
Bu durum ister yerli çetelerden isterse dışarıdan gönderilen militanlardan oluşsun katil diktanın ayakta kalması için savaşanların aslında bir işgal gücü olduğunu gösteriyor. Bir ülkenin ordusu o ülkenin toprağını ve halkını dış tehditlere karşı savunmakla yükümlüdür.
Askerî açıdan en önemli sebep ise katil dikta rejimini ayakta tutmaya çalışanların göğüs göğüse çarpışmayı değil uzaktan veya havadan atılan füzelerle ve bombalarla saldırıları tercih etmeleridir. Hem ellerindeki teknik imkânların çok daha iyi olması, emperyalist güçlerin de bu konuda kendilerine destek vermeleri hem de sadece savaşanları değil hak arayan halkın tamamını düşman addederek hedefe yerleştirmeleri bu tür saldırılar düzenlemelerini kolaylaştırıyor.
Buna rağmen zulüm rejimi tarafında duranların da önemli kayıpları var. Onların kayıplarının pek gündem oluşturmamasının ve dikkatten kaçmasının da çeşitli sebepleri var. En başta savunmasız halktan can kaybının ve mağduriyetin çok daha fazla olması dikta savaşçılarının kayıplarının gölgede kalmasına neden oluyor.
İkinci önemli sebep ise direnişçilerin halkın kayıplarının bilinmesini istemelerine rağmen rejim tarafında savaşanların kendi kayıplarının gizli kalmasını arzulamalarıdır. Çünkü halkın kayıpları ve mağduriyetleri diktatörün ve onun çetelerinin insafsızlığını ortaya koyuyor ve direnişçiler bunun bilinmesini istiyor. Ama dikta savaşçıları askerî yönden kayıp verdiklerinin, güç kaybettiklerinin, zayıfladıklarının bilinmesini istemiyorlar. Ona destek için dışarıdan silahlı militan gönderenler ise her ne kadar başlangıç merhalesinde gizledikleri fiili desteklerini artık itiraf etseler de orada cephede savaşan askerlerinin bulunduğunun pek bilinmesini istemiyorlar. O yüzden öldürüldükleri ortaya çıkanların cephede işgal askeri sıfatıyla savaşırken, insanları vahşice ve hunharca katletmeye çalıştıkları sırada öldürüldüklerini gizleyebilmek için Zeynebiye’yi ziyaret veya koruma esnasında öldürüldükleri yalanlarından yararlanmaya çalışıyorlar. Ama her zaman mızrak çuvala sığmıyor. Bu nedenle mümkün oldukça kendi can kayıplarını gizlemeyi tercih ediyorlar.
Fakat şunu da gözden kaçırmamak gerekir ki dikta cephesinde duranlar arasından öldürülenler daha çok kalifiye savaş gücünün mensupları, bilfiil savaşa katılanlar ve hatta birçokları bu savaşı komuta edenlerdir. Dolayısıyla dikta rejimi tarafında kayıp sayı yönünden daha az olmakla birlikte savaş gücü ve moral kaybı açısından daha yıpratıcı, daha ileri düzeydedir. Bu durum Baas zulmüne destek veren global ve bölgesel güçlerin gelişmelerle ilgili siyaset ve tavırlarında önemli bir yönlendirici etken olmaktadır.
Suriye’deki zulüm rejimi çetelerinin ve işgal milislerinin kayıplarıyla ilgili bazı ayrıntılardan inşallah müteakip yazımızda söz edeceğiz.