• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Akben
Ali Akben
TÜM YAZILARI

İstanbul Sözleşmesi

09 Ağustos 2020
A


Ali Akben İletişim:

Değerli okurlar, Ayasofya zinciri kırıldı ya, bundan sonrası ne kadar zor olsa da sabır ve sebat ile geçer inşallah. Dünya zindeleri covid-19 korkusundan şaşkın ördek gibi sağa sola koşa dursun. Biz güven içerisinde hedefe doğru hızla yol almaya devam edeceğiz.

Bu gerçeklik elbette dışardan daha net olarak görüldüğü için olsa gerek, içerdeki azgın azınlık üzerinden yeni ihanet planları bir bir devreye sokulmaya devam ediyor. Topla tüfekle baskı ve tehditle devletimizi yıldırmaya güç yetmeyince bildik silahlar, bildik yöntemler yeniden gündemde.

Eski Türkiye olsa şimdiye kadar çoktan pes ettirilmiş ve kan emici vampirlerin marifeti ile eski şahlanış türküleri ile bir daha avutulmaya başlanmıştı. Ancak çok şükür artık yeni Türkiye’de yaşıyoruz ve yeni hükümet sistemi ile idare ediliyoruz. 

Devletimiz sadece milletin menfaatlerini gözetiyor. O ne der, bu ne der kaygısından uzak, öz güveni yüksek idare erkinin birlik ve bütünlük içerisinde verdiği kararlarla düne göre her yeni gün daha güzele doğru emin adımlarla ilerliyoruz. 

 Hatasız kul olmaz ancak yanlış yapıldığında yapanın yanına kâr kalmıyor. Düzeltilmesi gerekenler zaten hızlı bir şekilde doğru olanla değiştiriliyor. Bu böyle devam ettiği sürece art niyetli oyun kurucuları hafakanlar basmaya devam edecek. Hop oturup hop kalkmalarının sebebi bu gerçeklik olduğunu düşünenlerdenim.

İstanbul sözleşmesi, işte bu güçlü irade ile düzeltilecek ve milletin istediği olacak. Sağdan soldan duyulan hav havların hiçbir değeri ve ederi yok. Bu sözleşmenin kaldırılmasının konuşulmaya başlaması ile birlikte azgın azınlığa bir şeyler oldu. Sözleşmenin yürürlük tarihinden bu yana füze hızı ile artan kadın cinayetleri hiç umurlarında değil. Bu azgın güruhun, o günden bugüne hiç yere kurban edilen kadın hakkı ve hukukla bir ilişkisi yok. Varsa yoksa polemik, yalan, iftira ve çamur tüccarlığı.

Aileyi koruma sloganı ile çıkarılan bu sözleşmeden sonra ne aile, ne çocuk, ne mahremiyet, ne sevgi, ne de saygı kaldı. Eşrefi mahluk insanların esfele safilinde kendini bulmalarının esas sebeplerinden en önemlisi bu sözleşme.

Geçen hafta kaleme aldığım Ayasofya ile ilgili makalemi okumadan anlamadan kendi hezeyanlı düşüncesine göre yorum yaparak mail yolu ile beni tehdit eden bir mektup aldım. Mektup sahibi isminin başında Dr. sıfatı kullanınca meslektaşım zannı ile okuma gafletinde bulundum. 

Aman Allahım.

Azgın azınlığın ekmeğine bilerek ya da bilmeyerek katık olan kaz kafalılar ve gezi zekalılar bu fosilin yanında bal kaymak. Adam tam bir fosil dinozor kalıntısı.

Yıllardır yazılarımda hep bu zihniyetten bahsetmemin asıl sebebi de bu zaten. 

Kimin nesi diye araştırdığımda, Google’un ilk karşıma çıkardığı bilgi Barış Yarkadaş ile bu kişinin ilişkisi. Gerisini siz düşünüp siz yorumlayın.

Beni mektubu ile tehdit eden Dr. unvanlı kişi, geçmiş yıllarda tavsiye nitelikli bir mektubu Barış Yarkadaş’a da yollamış. Güya mecliste yemin eden milletvekillerini gerçek yemin etmeleri için uyarıyormuş. Zırva üstüne zırva, hezeyan üstüne hezeyan. Ancak Yarkadaş aldığı mektup çok hoşuna gitmiş olmalı ki, telefonla Dr. unvanlı kişiyi arayıp hem teşekkür etmiş hem de basın mensuplarına telefonda konuşmalarını dinleterek bildik bayatlamış cümlelerle bu hezeyanlı kişiyi onurlandırmış.

Ben öyle yapmadım. Savcılığa dilekçe verip, beni tehdit ediyor da demedim. Telefon açıp bu çağda bu kafa nedir diye soru da sormadım. 

Sadece acıyarak bu kişiye Allah müstehakını versin dedim. 

Bu çağda sayıları iyice azalsa da bu kafaları taşıyanlar aramızda dolaşıyor. Durumdan vazife çıkarmak için devamlı etrafı kollamakla meşgul olan bu kişilerle dalaşmak yerine çalıyı dolaşmak daha akıllıca gibime geliyor. Hem böylece istedikleri yere bizleri çekmelerine müsaade etmemiş oluyoruz. 

Ayasofya kini ile kirli kafalar yine iyice azıttılar. Bir damla suda milleti boğmanın peşinde fırsat kolluyorlar. Covid-19’dan tüm dünya çakılırken biz niye hâlâ ayaktayız. Ölü sayılarımız neden bu kadar düşük. Hastanelerimiz niye dolup taşmıyor. Dolar neden 15 tl olmadı ….

 Sorular hep bu minval üzere.

Yani başka ülkelerdeki gibi yaşlılar ölüme terk edilse, insanlar patır patır yollarda düşüp ölse gerçekten mutlu olacaklar. 

Be gafiller siz de bizimle beraber aynı gemide değil misiniz!.

Covid-19 sizden korkup kaçacak mı? Ya da siz bu derde düştüğünüzde ağababalarınız mı gelip sizi kurtaracak. Devletin şemsiyesi altına girmeyerek telef mi olacaksınız?.. 

Vesselam son birkaç gündür de Beyrut’taki faciadan medet umanlar türedi ve ekonomimiz üzerinden yeniden başlatılan toplu saldırıya alkışlar tutarak bir kez daha umutlananlar oldu. Oldu ama boşuna heveslenmeyin. Yine hevesiniz kursağınızda kalacak ve bir kez daha avucunuzu yalayacaksınız. 

Eski Türkiye’de olsak belki ama, çok şükür yeni Türkiye’mizde böyle şeylere müsaade edilmez. Nitekim edilmedi de. Devlet erkanı hep bir ağızdan el birliği ile seferber oldu. Biz her türlü tedbire göre teyakkuz halindeyiz. Birlik ve bütünlüğümüzü tüm çabalarınıza rağmen bozamazsınız deyiverdi. 

Yarınlarımızın daha aydınlık olması bir yerlerine batanlar dün Osmanlı dedelerimizi hedef aldı. Bugün de mevcut iktidarı. Yerli ve milli olmak varken gavurdan dost arayanlara bir tek sözüm var. 

Domuzdan post gavurdan dost olmaz.

Bugünlük de bu kadar.

Kalın sağlıcakla.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Mustafa

MUhterem doktorum Ali abi Istanbul Sözleşmesi denilen uğursuz sizden okumak çok güzel oldu Harika yazılarınıza devam Ali abi. İt ürür kervan yürür Dualarımız seninle

vatandaş

Savcıya da şikayet etseniz bir şey çıkmaz. Bu ülkede kanunların caydırıcılık vasfı var mı?
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23