• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Erkan Kavaklı
Ali Erkan Kavaklı
TÜM YAZILARI

Hayatın inşası deistliği de ateistliği de reddeder

10 Mayıs 2018
A


Ali Erkan Kavaklı İletişim: [email protected]

28 Şubat Sürecinde imam hatiplerdeki öğrenci sayısı 300 bine kadar düşürülmüştü. Bu yıl bu sayı 1 milyon 400 bine ulaştı, elhamdülillah. Müslümanlarla kavgalı zihniyet; öfkeden çıldırmak üzere. Manipülasyonlara, çarpıtmalara sarıldılar. Ne imiş, imam hatiplerde deistler artıyormuş. 

Ortada imam hatiplerdeki deistlerle ilgili bir araştırma yok, istatistik yok. Çarpıtmalar ve spekülasyonlar var.

Hayatın inşası, canlıların meydana gelişi muhteşem bir mühendislik planı. Harika bir tasarım, sınırsız bilgi, erişilmez bir hüner ve marifet sonucu. Kâinatta ve hücrede tesadüfe yer yok. 

Sante Fe Entitüsü araştırmacısı Prof. Stuart Kauffman canlıların yaratılış sürecini şöyle anlatır:

“Hayatın meydana gelişi bir dizi eşiğin aşılması sonucudur:

1. Önce moleküllerin üretilmesi gerekir.

2. Bu moleküller çoğaltılmalı, çeşitli türde moleküller yaratılmalı, bunlar sentezlenmeli. 

Canlının meydana gelmesi için bunlar yetmez.

3. Çoğaltılan moleküller dar bir alanda muhafaza edilmeli. Aksi takdirde moleküller geniş ozon tabakası içinde eriyip gider, kompleks reaksiyonlar imkânsız hâle gelir. 

4. Hayatı inşa edecek bir sistem olmalı ki bu sistem; molekülleri çeşitli şekillerde etkileyebilecek olan çevre etkilerinden korumalı. Yine bu sistem, moleküllerin canlıyı oluşturabilmesi için gereken kararları alabilmeli, çevrenin tehlikelerini bertaraf edebilmeli. Gözlemlerimiz gösteriyor ki canlı varlık bağımsız bir şeklide hareket ediyor. 

5. Kâinatın 13.7 milyar yıl önce yaratıldığını, insanın 4.28 milyar yıl önce var edildiğini tahmin ediyor bilim adamları. Laboratuvar çalışmalarıyla canlının nasıl oluştuğunu anlamaya çalışıyoruz. Çok karmaşık, kimyasal reaksiyonlar gerçekleştiriliyor ve canlı bir varlığın inşası için uğraşıyoruz. 

Burada soru şu:

“Tabiattaki maddeler, böyle bir oluşumu kendi kendine sağlayabilir mi? Moleküller, kendini çoğaltan, analiz eden, çeşitlendiren, yöneten bir sistem kurabilir mi? Tesadüfen milyarlarca kompleks molekül ortaya çıkabilir mi?”

Ne kadar çok moleküle sahip olursanız, canlının meydana gelmesi için gerçekleşmesi gereken kimyasal reaksiyonlar o kadar karmaşıklaşır. Canlının meydana getiren bu reaksiyonlar belli bir sürede gerçekleşiyor.

Can alıcı sorular şunlar:

Su nasıl yumurtaya dönüşüyor? Kimyasal madde nasıl canlı hâle geliyor? Moleküller nasıl inşa ediliyor ve çoğaltılıyor?

Karmaşıklık burada en yüksek dereceye çıkıyor. Moleküller üremeye ve çoğalmaya başlıyor. Laboratuvarda aminoasit karışımından oluşan molekül çorbasından molekül üretiliyor ama molekül karışımını bilim adamaları bir araya getiriyor. 

Molekül üreten ve çoğaltan bir sistem nasıl kuruluyor?

Bugüne kadar bilen yok. Benim tahminim, kendini yöneten bir sistemin başlaması için 10 bin veya 100 bin molekül bileşimine ihtiyaç var. Böyle bir sistemi kurmak, bir canlı yaratmak mümkün olsaydı bilgisayar devriminden daha anlamlı bir devrim başlamış olurdu. 

Bu kadar molekülün hangi şartlarda bir araya getirileceği de muamma. Çok karmaşık bir sistem.

Mesela bahçedeki çiçekleri ziyaret eden Kolibri kuşuna bakalım.

Çiçek nektarı ile besleniyor. Acıkınca çimenler üstünde uçmaya ve nektar aramaya başlıyor. Mavi çiçekleri görünce seviniyor ve kendi kendine, “Ne kadar güzel çiçekler!” deyip çiçeğin dalına konuyor, gagasıyla çiçek suyunu yudumluyor. Çiçek polenlerinden birazı gagasına yapıyor, kuş öteki çiçeğe gittiği zaman gagasındaki nektar, öteki çiçekteki nektara karışıyor ve çiçekte döllenme meydana geliyor. Çiçeğin döllenmesi kuş sayesinde gerçekleşiyor. Canlılar dünyasında karmaşıklık böyle başlıyor, her şey birbiri ile bağlı. Sistemi kuran bir kutsal var: Allah…

Kâinatı var eden, cansız varlıklara hayat veren, tabiat kanunlarını koyan Allah… Kutsala ihtiyacımız var. Kutsalların en kutsalı Allah’tır. Bunu, söyleme cesaretini göstermemiz lazım.” 

Prof. Kauffman ile Santa Fe’deki evinin bahçesinde Der Spiegel muhabirleri Phlilip Bethge ve Johann Grolle röportaj yapıyorlar ve noktada şu soruyu soruyorlar:

- Bir tek Allah’a vurgu yapmak bilime ihanet değil mi?

Prof. Kauffman’ın verdiği cevapla muhabirleri ters köşeye yatırıyor:

“Elbette değil. Newton’un dünyasında da Allah var, kanunlara hükmeder. Tabiat kanunlarına ve sisteme baktığınızda kutsal bir gücü görmemek mümkün değil. Büyük patlamanın arkasında o güç var, Allah’ın gücü.” (Der Spiegel, 4.1.2010, s.121)

Kâinatı yaratan, canlılara hayat veren, tabiat kanunlarını düzenleyen, evrendeki muhteşem ve kusursuz düzeni kuran Allah’tır. İnsanı bir su damlasından yaratmış; parmak izimiz, yüz hatlarımız, göz retinamız, sesimiz, beynimiz çok özel ve farklı. İnsan beynindeki 100 milyar nöronun hepsi birbirinden farklı ve özel. İnsana bu kadar önem veren ve çok özel yaratan Allah, onu başıboş bırakmaz. Kâinatın neticesi ve meyvesi olan insanı niçin yarattığını ve ondan ne istediğini belirsizliğe terk etmez. Etmemiş de. Kitap göndermiş, kendisine inanmamızı, ibadet ve kulluk etmemizi emretmiş. 

“İnsan başıboş (sorumsuz) bırakılacağını mı zanneder?” (Kıyamet Sûresi, 36)

 Evrendeki, canlı varlıklardaki düzen, kâinattaki sistem ateizmi de deizmi de çöp sepetine savuruyor. Muhteşem sistem, muhteşem bir yaratıcıyı düşündürüyor. İlim, iman etmeyi gerektiriyor.

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23