• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Karahasanoğlu
Ali Karahasanoğlu
TÜM YAZILARI

La havle vela kuvvete illa billah!

25 Ocak 2015
A


Ali Karahasanoğlu İletişim: [email protected]

Önceki günkü yazımızın bir paragrafını, “La havle vela kuvvete!” ile bitirmiştim..

Sağolsun; okuyucularımız arayıp hatırlattılar....

“Olmadı” dediler..

“Eksik yazamazsın.. Yanlış olur” dediler..

Gerçekten de..

Cümlenin sonu vardı..

Bazen Türkçede kısaltılmışı kullanılıyor diye..

Biz de kısa olarak yazmıştık....

Ve uyarıyı almıştık..

Türkçemize de yerleşmiş sayılır..

Özellikle.. Sıkıntıya düştüğümüz durumlarda tekrarlanması tavsiye edilmiştir.. 

Sinirlendiğimizde de kullanırız.

Rahmetli babam, kızdığında sık sık söylerdi: “La havle vela kuvvete ille billahil aliyyil azim.”

Anlamı: Olayları, konumları değiştiren.. Zor durumda olanı, zorluktan kurtaran.. Zalimi güçlü konumdan, güçsüz duruma düşürecek olan.. Her şeye gücü yeten, herkesten daha kuvvetli olan.. Sadece ve sadece Yüce ve Büyük olan Allah’tır..

Şöyle ifade edelim..

Herhangi bir şey için..

Elinizden geleni yapmıştınız.

Ama an itibari ile.. Çok kötü bir durumdasınız. Haliniz perişan.. Veya, yapmak istediğinizi gerçekleştiremiyorsunuz.. Vazifenizi başarıyla tamamlayamıyorsunuz..

O perişan halinizi güzelliğe dönüştürecek olanın, sadece ve sadece Allah olduğunu ifade etmek, hatırlamak, bu yöndeki imanımızı dillendirmek için söyleriz.

Zorunlu devamı da şudur: 

“Güç de, sadece Allah’a aittir.”

Kötü durumu; iyiye dönüştüren..

Zoru; kolaylaştıran..

Tabii ki, en güçlü varlık olmalıdır..

Onun için, “O’ndan daha güçlü, daha kuvvetli yoktur” deriz.

Önceki gün, yazı ortasında sinirlenmiş, Türkçede de günlük dilde kullandığımız bu hadis-i şerifin “La havle vela kuvvete” kısmını yazıp, bırakmıştık..

O hali ile..

“Halimizi dönüştüren/değiştiren yoktur... Güç sahibi olan da yoktur” demiş olduk..

Bu sebeple okuyucularımız uyardılar....

Neyse ki, Gülen sempatizanı kardeşlerimiz beni dillerine dolamadılar..

Bak bak.. Ateistliğini itiraf etti” demediler..

Biz hatamızı itiraf edelim ki..

Sehven yapılmış bu kusuru gerekçe gösterip..

Hiç kimse, hakkımızda suizanna düşmesin..

Bu vesile ile de.. Okuyucularımız da, aynı hatayı yapmasınlar..

Aslında aynı “itiraf”ı, toplumun gözü önünde olan siyasetçiler de yapmalı..

Kısa bir “not” hatırlatmasıyla yetinmeyip, yazıyı tümüyle buna hasretmemin bir sebebi de bu..

Bakıyorsunuz.

Namazında, niyazında bir milletvekili..

“Ben Hazreti İbrahim.. Kardeşim de...” diyerek, o anki yazışma şehvetinin esiri olarak.. Sululuğun zirvesine çıkıyor.

Tamam, biliyoruz.. Hazret kelimesi, bir saygı ifadesidir.. Mutlak anlamda kutsallık anlamı içermez.

Ama ne gerek var kardeşim?

Kötü niyetli olmadığına inanıyorum..

Alnı secdeye giden bir insanın, Hz. Peygamber ile dalga geçeceğini, kendisini veya ailesinden birisinin Hz. Peygamber ile eşdeğer olduklarını söyleyeceğine kesinlikle inanmam..  

Ama, dini konularda espri yapmaktan biraz kaçınsak..

Daha hoş olmaz mı?

Veya bir hata yaptıysak..

Hemen özür dilesek..

Ne olur yani?

Gülen sempatizanı kardeşlerimiz bir yana, CHP’lilerin bile başımıza dindar kesilip, sık sık tekrarladıkları..

Mesela, “Tayyip Erdoğan’a dokunmak ibadettir” sözü..

Bu cümlenin de, kişiyi tabulaştıran bir amaçla söylenmediğinden yüzde yüz eminim..

Ama bu sözü sarfeden milletvekilimiz, çıkıp bunu açıklamalı değil mi?

Bir basın açıklaması ile.. Konuyu anlatmalı değil mi? 

Yanlış anlayanlar açısından, “Özür dilerim” demeli değil mi?

Şu izahatı yapmalı değil mi: 

“Bu ülkede, yıllarca sürdürülen başörtü yasağını kaldıran/kaldırılmasına öncülük eden bir Başbakan varsa.. İmam Hatip lisesi mezunlarının üniversiteye gitmesine engel olan katsayı zulmünü ortadan kaldıran/kaldırılmasına öncülük eden bir Başbakan varsa.. Bu ülkede, Kur’an öğrenilmesini ortaokul bitirme şartına bağlayanların bu zulmüne son verilmesinin öncüsü konumundaki bir başbakan varsa..

O Başbakan’a.. 

Yaptığı bu hizmetler sebebi ile saygı göstermek..

Adı Tayyip olduğu için değil..

Boyu 1.85 olduğu için değil..

Rizeli olduğu için değil..

Başbakan olduğu için değil..

Şu an itibari ile Cumhurbaşkanı olduğu için değil..

Ondan bir menfaat temin etmek için değil..

Başörtü yasağının kaldırılmasında çaba sarfettiği için..

Allah yolunda yürürken; yasaklardan kaçınmamızda.. Allah’ın emirlerini yerine getirmemizde.. Bize yardımcı olduğu, bizimle birlikte hareket ettiği için..

Bu anlamla sınırlı olmak üzere..

Yoldaki taşı, bir Müslüman takılıp düşmemesi için kaldırmamız ibadet olduğu gibi..

Vahiyle belirlenen ibadetler kastedilmiş olmamak şartı ile..

Bu anlamda, ‘Başbakan’a dokunmak, ona yardımcı olmak, onu desteklemek ibadettir’ dedim..” 

Bu izahattan sonra, biliyorum, yine saldıracaklar..

Yine alay edecekler..

Ama bizim ölçümüz, onlar değil ki..

Dini, bir istismar aracı olarak kullananlar değil ki..

Hata yaptığımızda, hatamızı söylemeliyiz.

Sonuçta hepimiz insanız...

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23