• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Karahasanoğlu
Ali Karahasanoğlu
TÜM YAZILARI

O resme bakıp, yalancı Gülencilerin yüzüne tükürün!

30 Haziran 2015
A


Ali Karahasanoğlu İletişim: [email protected]

Her zeminde, nefis muhasebesine gayret ederim..

Her fırsatta.. “Acaba” derim..

Her ikazda... “Sakın yüzünü çevirme.. Belki tüm bildiklerini değiştireceğin bir ışıkla karşı karşıya gelirsin.. Aman kulağını kapatma..  Aman görmezden gelme..” derim..

Hep sorgularım: “Durduğum şu nokta.. Doğru yer mi?”

Hidayet Karaca üzerinden, “Bir gazeteci nasıl tutuklanır? Bir gazeteciyi terör örgütü üyesi nasıl yaparsınız? Bir diziden, insanlar tutuklanır mı?” denildiğinde...

Tahşiye operasyonunda çok haince bir derin devlet infazıyla karşı karşıya olduğumuzdan emin olduğum halde..

Çok yakınen tanıdığım, Mustafa Kaplan gibi, terör ile hiçbir ilgisi olmayan bir gazetecinin de o operasyonda aylarca cezaevinde yattığını bildiğim halde..

Yine de.. “Acaba”ları elden bırakmadım.. 

Ramazan’ın ilk günlerinde..

“Küçük çocuğu, babasına karnesini gösteremedi..” denilince.. 

“Ailesi, onsuz iftar masasına oturdu..” denilince..

Yine “acaba”lar bende doruk yaptı..

“Acaba Hidayet Karaca’nın bu olaylara bir dahli olmayabilir mi?” dedim, kendi kendime..

“Acaba Hidayet Karaca’ya yönelik bir hata var mı?

Acaba bir haksızlık var mı?

Acaba bir yargısız infaz var mı?” diye sorguladım kendimi..

“Acabalar”a cevap ararken..

Geçen hafta içinde idi..

Belki haber olarak okumuşumdur ama..

Diziyi; özellikle o bölümünü daha önce izlememiştim..

İnternette dolaşırken, “Küçük Kıyamet” isimli bir dizinin 65. bölümü ilgimi çekti..

Dolmabahçe Camii’ne, Gezi isyancılarının girişini konu ediniyormuş..

Samanyolu TV’de 30 Ekim 2014’te gösterilmiş..

Tahşiye örgütüne kurulan emniyet-medya ittifaklı kumpasın henüz deşifre edilmediği günler olduğu için.

Tahşiye kumpasının bir benzerini yapmışlar..

Yine gerçek hayattan bir olayı almışlar, gerçekleri tersyüz etmek için diziye senaryo yapmışlar... 

Samanyolu TV’deki tanıtımı şöyle idi: “(Sırat dünyada geçilir) sloganıyla ekrana gelen ve hayatın içinden gerçek hikayeleri izleyicilere sunan Küçük Kıyamet’in bu akşamki 65. bölümünde siyasi makamların baskı altına almaya çalıştığı bir cami imamının hikayesi ekrana geliyor.”

Yani öyle uçuk-kaçık bir film olmadığını, kendileri söylüyorlar..

“Hayatın içinden gerçek hikayeler” diyorlar..

Ve Dolmabahçe Camii’ne Gezi isyancılarının girmesini konu edinen dizi başlıyor:

Bizim bildiğimiz, caminin kapısının kırılarak içeri girildiği..

Onlar ise, imamın “Gelin çocuklar, gelin” diye camiye aldığını gösteriyorlar..

Bizim bildiğimiz, gördüğümüz.. Camiye ayakkabı ile girildiği..

Samanyolu TV’de ise, imam efendi, “Ayakkabılarınızı buraya çıkartın çocuklar” diyor. Onlar da çıkartıyorlar..

Bizim bildiğimiz, ertesi günü caminin içi “savaş alanı” gibiydi.. Cihan Haber Ajansı’nın muhabirleri, camideki bira kutusunun görüntüsünü çekmişti..

Dizide ise..

Bir polis müdürü geliyor..

Gazetecilere “Çekin çekin şunları da çekin” diye talimat veriyor..

Daha önemlisi..

Ortalıktaki mezbelelikle ilgili olarak..

İmam efendi şaşkın.. “Ama akşamleyin bunların hiçbirisi yoktu” diyor..

Yani, polisin, geceleyin orayı harabeye çevirdiğini ima yolu ile söylemeye çalışıyor.. 

Dahası var..

Güya polis müdürü yanındaki devlet görevlisine, imamı göstererek diyor ki: “Ya sen buna izah etmedin mi, bu memleket meselesi. Patırtı yapmasın, Denileni yapsın..”

O tarihte, polis müdürlerinin tamamının kendi cemaatlerinden olduğunu atlamış olmalılar...

Ama beni ilgilendiren..

Camiye ayakkabı ile girildiği halde..

Caminin kapısı kırıldığı halde..

Caminin içi mezbeleliğe çevrildiği halde..

Dizide, bunların hepsinin inkar edilmesi.

Gezicilere iftira atıldığına dair algı oluşturulması..

Ve bunu yapan da..

Cemaatin televizyonu.

Yani şu an cezaevinde olan Hidayet Karaca!

O diziyi seyrettiğimde, kendi kendime söylendim..  Çok ağır ifadeler de sarfettim.. Allah affetsin..

Yine de.. Yazmayacaktım..

Dolmabahçe’deki ayakkabılı işgalin faillerinden bir doktor, iki gün önce kalp krizinden ölmüş..

Doktorun ayakkabılı olarak Dolmabahçe Camii’ndeki resmini yayınlayıp, “Gezicileri tedavi etmişti” diye.. “İnsanlık numunesi bir doktor” gibi takdim ettiklerini görünce.. Gezicileri de.. Polisin dayağı ile dövülmüş, yaralanmış masum çocuklar gibi tanıtınca...

Hem de bastıkları resimde.. 

Doktor; ayakkabısı ile cami içinde.. Yerde uzanan gezici ayakkabısı ile.. Bağdaş kurup, etrafı izleyen ayakkabısı ile.. Hatta.. hatta.. Cam önlerindeki yüksekliğe çıkacak kadar sağlıklı olanlar bile ayakkabılı..

Ve o resimde, tek bir tane ayakkabısız kimse yok..

Doktorun ölümü sebebi ile yayınlanan resimde “ayakkabılı işgalcileri” görüp, olayları bir daha hatırlayınca..

Samanyolu TV’deki gerçekleri tersyüz etmeyi gözümün önüne getirince.

“Allah, cami üzerinden yalan uyduranlara cezasını mutlaka verir” dedim..

“Acaba”larım gitti..

“Allah her şeyi bilendir.. Allah muntakimdir” dedim..

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23