• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Karahasanoğlu
Ali Karahasanoğlu
TÜM YAZILARI

Refahyol’un RP’li bakanları niye susar?

02 Mart 2019
A


Ali Karahasanoğlu İletişim: [email protected]

28 Şubat darbesi ile hükümetten indirilen bakanlar, niçin susarlar?

Doğru Yol Partili bakanları es geçelim..

Ama..

Milletin emanet ettiği oylar sayesinde, bakanlık koltuğuna oturan Refah Partili milletvekilleri, niye sessiz kalırlar?

O darbe girişimi sırasında yaşadıklarını anlatmazlar..

Anlatanlar da, kısa kısa, genel anlatımlarla yetinirler..

Bakın, Refahyol hükümetinde Milli Görüş çizgisindeki bakanlar kimler imiş?

Başbakan Necmettin Erbakan.

Devlet Bakanı ve Hükûmet Sözcüsü Abdullah Gül.

Devlet Bakanı Fehim ADAK.

Devlet Bakanı Prof. Dr. Sabri TEKİR.

Devlet Bakanı Mehmet ALTINSOY.

Devlet Bakanı Lütfü ESENGÜN.

Devlet Bakanı Ahmet Cemil TUNÇ.

Devlet Bakanı Gürcan DAĞDAŞ.

Devlet Bakanı Teoman Rıza GÜNERİ.

Devlet Bakanı Prof. Dr. Sacit GÜNBEY.

Devlet Bakanı Ahmet DEMİRCAN.

Adalet Bakanı Şevket KAZAN.

Maliye Bakanı Abdüllatif ŞENER

Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat AYHAN.

Tarım ve Köy İşleri Bakanı Musa DEMİRCİ

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati ÇELİK.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Recai KUTAN 

Kültür Bakanı İsmail KAHRAMAN.

Çevre Bakanı Ziyaettin TOKAR

Başta Başbakan Necmeddin Erbakan olmak üzere, bu isimlerin bir kısmı vefat etti..

28 Şubat sürecinde yaşadıkları, artık sır oldu..

Yeni nesillere, 28 Şubat sürecinde neler olduğunu anlatma imkanları kalmadı.

Bu bakanların diğer bir kısmı, AK Parti’de görev yaptılar..

Hatta birçoğu, tekrar bakanlık koltuğuna oturdu..

Bir kısmı ise, ya Saadet Partisi çatısı altında siyasete devam ediyor.. Ya da, siyasetten el etek çekmişler.. Veya yeni parti kurma girişimine soyunmuşlar..

Hayatta olanlara yeniden çağrı yapalım..

İster AK Parti’de görev yapıyor olsunlar..

İster Saadet Partisi’nde..

İsterse siyasetten çekilmiş olsunlar..

Bildiklerini anlatmaları gerekmez mi?

O bildikleri, sadece kendilerinin yaşadıkları haksızlıklar değil, aynı zamanda ümmetin yaşadığı haksızlıklar değil mi?

“Mağdur olan benim.. Size ne?” deme hakları var mı?

O bakanların yaşadıkları baskılar sebebi ile, onbinlerce üniversiteli kız, kazandıkları fakültelerde okuyamadılar..

Sonraki senelerde, çocuklarını İmam Hatip’e yollayarak, onların hem dinini öğrenmesi, hem de istedikleri alanda meslek sahibi olmasını isteyen anne-babalar, bu arzularını gerçekleştiremediler..

Çünkü katsayı denilen zalimlik icat edildi.. 

Çocuklarımız, ya dinlerini tam öğrenmeden, doktor, mühendis, hukukçu olarak meslek hayatına atıldılar..

Ya da İmam Hatip’e yolladı isek, dinlerini öğrendiler, ama puanları çalındığı için doktor olamadılar, mühendis olamadılar, hukukçu olamadılar.

Tabii ki bunun sorumlusu, Refah Partili bakanlar değil..

Ama millet görevini yapmış..

Oyunu vermiş..

Hükümeti kurmuşsunuz..

Diğer milletvekilleri yerine, sizler tercih edilmiş, bakanlık koltuklarına oturmuş, icracı olmuşsunuz..

İcra görevini ifa ederken, ülkeyi yönetirken yaşadıklarınızı aktarmanız, karşılaştığınız engelleri anlatmanız, yapamadıklarınızın sebeplerini izah etmeniz gerekmez mi?

“28 Şubat’ta darbe mağduru olduğumuz için, kimse nasıl olsa bizi suçlamıyor.. Biz de kimseyi suçlamayalım. Bu arada, suçlu darbeciler de, ‘biz bir şey yapmadık ki!’ diyerek kendilerini kurtarsınlar.. Ne şiş yansın, ne kebap” diye mi düşünüyorlar?

Evet, 28 Şubat geride kaldı..

Şu generalin cezaevine girmesi ile.. Şu kuvvet komutanının mahkum olması ile..

Yaşanan mağduriyetler ortadan kalkmış olmayacak..

Ama en azından..

Tarihe ışık tutmak için..

Zalimler ile mazlumların ayırdedilmesi için..

Her bakan, kendi başından geçenleri, haydi mahkemeye gelip anlatmadılar..

Bir kitap yazarak..

Bir videoya çekim yaparak..

Bir gazeteye, veya televizyona konuşarak..

Gerçekleri kayıt altına almamız gerekmiyor mu?

“Canım, benim anlattığım ile mi, 28 Şubat’ın darbe olup olmadığına hükmedilecek” diyenlere hatırlatalım..

28 Şubat’ın darbe olmadığını iddia edenler..

Gazete sayfalarında boy gösterdikleri yetmiyormuş gibi..

Televizyon televizyon dolaşıp..

Arada bir sopa da göstererek..

Erbakan Hoca’ya hakaret de ederek..

“Ne darbesi canım.. Darbe böyle kansız olur mu” diyecek kadar vicdansızlaşabiliyorlar..

Döktürdükleri gözyaşları yetmemiş..

Kazanılan diplomaları iptal ettikleri yetmemiş..

Psikolojik travmaya düşürdükleri gencecik çocukların yaşadıkları yetmemiş..

Bir de “kan akıtmaları” gerekirken, akıtmamışlar.. Dolayısı ile, 28 Şubat’a darbe denilemezmiş!

28 Şubat’ta, Başbakan’ı değiştirdiniz mi?

Değiştirdiniz..

İktidardaki partiyi kapattırdınız mı?

Kapattırdınız..

Temel hak ve özgürlükleri, özellikle de eğitim hakkını kısıtladınız mı?

Kısıtladınız..

Eeee?

Bir de Sisi’nin yaptığını mı yapacaktınız?

Sokaklarda insanların üzerine ateş açıp, toplu katliamlar mı yapacaktınız?

Onu da mı, yapmayı düşündünüz?

Tam bu noktada..

Sormadan edemiyorum..

Küçücük bir fırsat yakalasaydılar..

Örneğin İmam Hatiplerin orta kısmı kapatılmasına yönelik kanun çıkartılırken..

Örneğin, başörtü yasağı, İmam Hatip liselerine bile yayılırken..

Refah Partisi, hukuksuz bir şekilde kapatılır iken..

Sokakta küçücük bir lokal eylem gerçekleşmiş olsa idi..

Darbeci Sisi’nin Mısır’da yaptığını, 28 Şubat darbecilerinin de Türkiye sokaklarında yapacaklarından benim hiçbir zaman kuşkum olmamıştır.

“Gerekirse silah bile kullanırız” manşetlerinin arka planında yatan da, zaten budur..

O halde?

Gerçekleri bilenler, niçin susar?

Halkın namus bildiği oyu alıp, bakanlık koltuğuna oturanlar, niçin anlatmazlar?

28 Şubat darbecilerini, sokağa çıkamaz hale getirecek gerçekleri niçin yazmazlar?

Niçin?

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23