• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Karahasanoğlu
Ali Karahasanoğlu
TÜM YAZILARI

Şu zalimler, bir de yüreklice, “Evet o haltı yedik” deseler!

13 Eylül 2017
A


Ali Karahasanoğlu İletişim: [email protected]

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, önceki gün hatırlatmıştı:

“Benim de  idama mahkûm edilmem istendi ama son anda yırttım!” 

Sanki o günleri yaşamadık..

Sanki o günlerin üzerinden birkaç yüzyıl geçmiş gibi..

Sanki o “kara” günler unutulmuş gibi..

Soruşturmayı yürüten dönemin Ankara DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel, hemen kafayı çıkarıp, Halk TV’ye bağlanmış ve demiş ki: 

“Tutuklama istediğim doğru, ama tutuklamadılar. Ama dava açılmadığı için idamla yargılanması gibi bir durum söz konusu değil!”

Bilmeyenler de sanır ki..

Nuh Bey tutuklama istemiş ama, tutuklama kararı verilmeyince.. 

Sonunda lütfetmiş..

Takipsizlik kararı vermiş de..

Dolayısıyla idam ile yargılanma diye bir şey kesinlikle söz konusu olmamış..

“Balyoz palavra..”

“Ergenekon hikaye..” diyenler de aynı kafada olduğu için.

Hepsini birlikte değerlendirmeniz için..

Nuh Mete Yüksel’in, AK Parti kuruluş aşamasında iken, Tayyip Erdoğan’a yapmak istediği kumpası ayrıntıları ile anlatayım da..

“Tayyip Bey ortaya bir şey attı. Ama yalanlandı” izlenimi doğmasın..

Nuh Mete Yüksel’in açıklamasını, bir adım daha ileri götürerek, nerede ise Tayyip Erdoğan’ı yalancılıkla suçlayan solak medya mensupları sevindirik olmasınlar..

“Erdoğan’ın ‘Hakkımda idam istedi’ dediği DGM savcısı konuştu: Söz konusu değil!” başlığı atanlar, hicap duygusundan birazcık nasipleri var ise, utansınlar..

O tarihli gazetelerden aktarayım..

Neler olmuş, yaşı erenler hatırlasın, yaşı küçükler öğrensin..

“Erdoğan saat 16.00’da Ankara DGM’ye giderek, DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel’e ifade vermeye başladı. Savcılık sorgusunun tamamlanmasının ardından, Erdoğan’ın serbest bırakılması beklenirken, Yüksel sürpriz bir kararla Erdoğan’ın, TCK’nın 146/2. maddesinde tanımlanan ‘anayasal düzeni değiştirmeye eylemli kalkışmak’ suçuna göre tutuklanmasını istedi..”

Demek ki kim yalan söylüyormuş?

Nuh Mete Yüksel mi?

Tayyip Erdoğan mı?

Ben bunlardan her şey beklerim..

Şimdi Nuh Mete Yüksel kalkıp, “Yooo.. Ben ‘anayasal düzeni değiştirmeye kalkışma’ suçundan tutuklama istemedim. Sadece ‘Atatürk’e hakaret’ten istedim. Ama gazeteler yanlış yazmışlar” der mi?

Bence der..

Bunlar ki...

Refah Partisi’ni iktidardan indirmek için, hayasızca, vicdansızca numaralar çevirdiler, tehditler yaptılar, en sonunda da, “Biz baskı yapmadık, onlar kendiliklerinden istifa ettiler” bile dediler ya..

Bunlardan her numara beklenir.

Her türlü yalan beklenir..

Bunlar ki, 28 Şubat 1997’de, Başbakan Necmeddin Erbakan’a, Milli Güvenlik Kurulu toplantısında, İmam Hatip liselerinin orta kısmını kapattırmak için en ahlaksız tehditleri yaptılar..

Erbakan Hoca, o tehditlere boyun eğmeyip, kararları imzalamadığında..

Hemen ertesi günü, işbirliği yaptıkları kartel gazetelerinin manşetlerine, “Hoca geriyor” başlığını çıkarttırdılar..

Tehditleri bu sefer de, manşetlerden sürdürdüler..

Erbakan Hoca’nın, 28 Şubat kararları için, “TBMM’ye sevkedelim.. Kararı TBMM versin” anlamında attığı imza sonrası, “Paşa paşa imzaladı” diye ahlaksızca hakaret ettiler..

Sonra yıllar geçti..

28 Şubat davası açılıp, darbeci generaller yargılanmaya başlandığında..

Yeniden çarkettiler..

“Biz hükümete baskı kurmadık. Sadece konuştuk. Onlar TBMM’ye sevk kararı aldılar.. Biz tehdit etmedik” deme yüzsüzlüğünde bile bulundular..

Oysa suçlarını kabul etseler..

“Biz bir halt yedik. Ama şu an yanlış yaptığımızın farkındayız, özür dileriz” deseler.

Kimsenin onlara, “Madem yanlış yaptınız. Üzerinden 15 sene de geçse.. Biz sizden intikam alacağız” diyeceği yok..

Kimsenin onlara, “Kana kan.. İntikam” diyeceği yok..

“Dediğimiz dedik, çaldığımız düdük. Biz mutlaka ceza isteriz, başka çıkış yolu yok” diyeceğimiz yok..

Yeter ki, zulmü yapanlar tarafından  özür dilensin..

Gelecek nesillere ibret olması için..

Tarihe bir not bırakılsın..

Rahmetli Hasan Karakaya Abi’ye, alçakça atılan bir iftirayı, ciddi bir iddia imiş gibi sorgulamaya kalkışan Nuh Mete Yüksel..

Ona bu soruşturmayı açma konusunda cesaret veren, öncesinde tutuklama için ortam hazırlayıcı yazılar kaleme alan Emin Çölaşan..

Başörtülü kızların üniversiteye gitmesine yıllarca engel olacak Anayasa Mahkemesi kararının alınmasında etkin rol alan Yekta Güngör Özden..

Refah Partisi’nin kapatılması için hazırlanan iddianamede imzası olan Vural Savaş..

Bir özür dileseler..

“Yanılmışız.. Bu ülkenin gerçek vatan sevdalılarını, vatan düşmanı gibi göstermeye kalkışmışız. Bizi yanıltmışlar” deseler..

Emin olun ben kendi adıma..

Bu isimler hakkında tek eleştirici yazı yazmam..

“Hata insana mahsus” der, özür dileme ile birlikte, bu isimleri unuturum..

Ama bunlar..

Gerçeklerin her söylenmesinde..

Yaşanan zulümlerin her hatırlatılmasında..

Yaptıkları vicdansızlıkların her aktarılmasında..

Kafayı çıkarıp..

Kendilerini savunma sadedinde.

Bir de yalanlarla..

“Öyle olmadı.. Biz bir şey yapmadık ki.. Gerçekte öyle olmamıştı” demiyorlar mı..

Hani imkan olsa..

Bunlara ceza falan hiçbir şeye gerek yok.

Toplayacaksın bir meydana..

Mağdurları da çağıracaksın oraya..

“İsteyen herkes, bunların suratlarına tükürebilir” diyeceksin..

Bu kadar nefret ettiriyorlar, kendilerinden..

İnsan birazcık dürüst olur..

Bir şey yaptı ise, “Yaptım. Ama hata idi” der..

Kendisini affettirmeye çalışır..

Helallik alarak, ömrünü tamamlamaya çalışır.

“Dünyamı berbat ettim. Bari ahiretimi kurtarmaya çalışayım” der..

Maalesef, bu özeleştiri de yok, bu zalimlerde..

Onlar yanlışta ısrar ettikçe..

Biz de, gerçekleri dile getirmeye devam edeceğiz..

Allah izin verdiği müddetçe..

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23