• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Osman Aydın
Ali Osman Aydın
TÜM YAZILARI

Aşk

13 Haziran 2017
A


Ali Osman Aydın İletişim: [email protected]

“Sizi rahatsız etmeye geldim” (Ali Şeriati)

Olağanüstü bir zeka…

Müthiş bir soğukkanlılık..

Sıradışı bir yaşam…

Kör bir cesaret…

Atletik bir beden…

Haddinden fazla gösteriş…

Ve fantastik bir karizma…

Erkek ya da kadın, bir dizi film kahramanının bu özellikleri taşımaması düşünülebilir mi? Dizi  kahramanlarının özellikleri nelerdir diye sorsak bir çocuk bile izlediklerinden yola çıkarak, korkusuz, cazibeli, zeki, zengin, güçlü, romantik diye sıralayabilir. Bu yüzden yapımcılar seyircinin ekranda sıradan özelliklere sahip bir kişiyi görmek istemeyeceği düşüncesinden hareketle film kahramanlarına büyük bir titizlik gösterirler.

Çünkü bu formül olmaksızın bir dizinin tutması mümkün değildir. İyi hikayelere ve iyi yönetmenlere sahip nice dizi, cazip, çekici yıldızlara sahip olmadığı için televizyon çöplüğüne atılmıştır. Senaristlerde bunu bildikleri için normal insanı değil hayal güçleriyle  şekillendirdikleri ‘Üstün insanı’ yazarlar.

Senaristler böyle yaparak izleyiciye bir tür “ego ideali” yani ideal bir kişilik modeli sunarlar. Bu model, seyircinin hep olmasını istediği özelliklere sahip bir kişilik, deyim yerindeyse “Neo” gibi bir kurtarıcıdır. Seyirciye bir başka kişiye benzeme olanağı sunsanız, benzemek isteyeceği ilk kişidir o…  

Burada şu soru da akla gelebilir…

Acaba seyircinin hemcinslerini izlerken  hissettiği şeyler, karşı cinsi izlerken de geçerli midir?

Seyirci senaristlerin bahşettiği üstün özelliklerle donanmış ideal karşı cinsi ekranda gördüğünde acaba buna nasıl bir tepki vermektedir?

Beklentilerinin, sahip olmayı istediği özelliklerin birebir karşılığı olan karşı cinsi izlerken buna duygusal olarak kayıtsız kalabilmekte midir?

Yalnızca hikayeyi ve olayları mı izlemektedir, yoksa daha öteye geçerek o kişiyi-kahramanı izlemek için mi ekran başına geçmektedir?

Bunları cevaplamadan önce günümüz seyircisinin ekran başına hangi psikolojiyle geçtiğini anlamamız gerekir.

“Yaşamı mutluluk peşinde koşmak diye tasavvur eden bir kitle, kronik bir şekilde mutsuz olmalıdır.” der M. Sahlins. Modern televizyon izleyicisinin de mutsuzluk konusunda bundan bir farkı yoktur. Mutluluğu, elindekinden daha fazlasına sahip olmak olarak düşündüğü için şahsiyetini un ufak eden piyasa hiyerarşisinin içine sorgusuzca atılır modern birey. İnisiyatifi reddeder, silikleşir ve giderek itaat eder…İtaat ettikçeyükselir, yükseldikçe yaşam standardı artar…Ancak bütün bu acınası  yükselme grafiği kendisine duyduğu öfkeyi mahmuzlamaktan başka bir işe yaramaz.

Hayattan beklentilerini karşılayamamış, kendi ile çatışma halindeki modern izleyici ekranın karşısına geçtiğinde hayali karakterler üzerinden “erkeklik ve kadınlık” değerlerinin yeniden inşa edilişine şahit olur. “Adam gibi adam” ya da “gerçek bir kadın” olmanın tüm standartları dizinin hayali karakterleriyle yeniden belirlenirken izleyici kendinde olmayan özelliklere sahip oyuncuları imrenerek seyreder. Kahramanlarda onun acınası silikliğinden eser yoktur. Söz gelimi, o ne kadar korkaksa kahraman da o kadar cesurdur. 

İzleyici burada kendi zayıflıklarının çok uzağında süper yetilerle teçhiz edilmiş insanüstü karakterler görür.  İmrendiği bu karakterlerle arasında duygusal bir bağ gelişmeye başlar. Şayet izlenilen karşı cinsten biri ise burada işin rengi tamamen değişir.

Aşkın Kanunu

Theodor Reik aşkın kökenine ilişkin “insanlar kendilerinden tam anlamıyla memnun olduklarında aşk mümkün değildir.” diyerek aşkın temel şartının kendinden memnuniyetsizlik olduğunu belirtir. Günümüz izleyicisi de aşk için gerekli içsel süreçlere çoktan hazır bir şekilde oturur ekran karşısına. Yeterince umutsuz, ezik, endişeli ve yetersiz hissetmektedir kendisini…Dizi kahramanın da aşıkta olmayan pek çok özellikler vardır oysa, aşığın başarısız olduğu yerde o başarılıdır, aşığın kendisini güçsüz, kuşkulu, çelişkilerle dolu, tatminsiz hissettiği yerde kahraman başarılı, güçlü ve kendinden emindir.

Burada kahramana karşı kaçınılmaz bir hayranlık baş gösterir ve bu sanıldığı kadar masum bir hayranlık da değildir. Açıkça ve kelimenin tam anlamıyla platonik bir aşkın filizleri yeşerir…

“30’lu yaşlarını geçen herkesin ilk aşkıdır o. Rüyalarında onu görürsün, herkese ‘Büyüyünce onunla evleneceğim’ dersin.  Onu her filmde, aşık olduğu kişiyle paylaşırsın.”

Bu ilginç satırlar bir  köşe yazarı tarafından bir sinema oyuncusuyla ilgili kaleme alınmış mesela. Sözünü ettiğimiz platonikliğin itirafı gibi…

Bir başka yazar, karşı cinsten bir oyucuyu izlerken “biz o anda meditasyon yapıyoruz, nefes çalışıyoruz, hayaller kuruyoruz, iç çekiyoruz, birbirimizle telefonda mesajlaşıyoruz, anlayamayacağınız bin bir beklentiyi sizin üzerinize yüklüyoruz.” diyor.

Konunun sıradan bir hayranlığın ötesine geçerek müstehcen bir ilişki haline geldiği iyice görülüyor bu cümlelerde…

Bir başka izleyici diziyi sadece (erkek veya kadın fark etmez) kahramanın gülüşünde kaybolmak için izlediğini, bir diğeri ne hikayeyi, ne de diğer oyuncuları fark edemeyecek kadar kahramana dikkat kesildiğini aktarıyor şehvetle. Zaten bu Televole kültüründe lansmanlar, “genç kızların” ya da “genç erkeklerin” bilmem nesi diye başlamıyor mu?

İzleyici aslında bu ve benzeri yorumlarla platonik aşkın bildik örneğini ortaya koyuyor. Dizi kahramanı seyirlik olmaktan çıkarak tatminsizlik içinde kıvranan izleyicinin ideal eş tanımının karşılığı haline geliyor. Ardından izleyici aşığına kavuşur gibi kahramanla bütünleşeceği o anı, yani dizi gününü  iple çekmeye başlıyor. Onu bir TV hikayesinin basit bir  unsuru olarak görmediği için senaristlerce çizilmiş kusursuz kahraman kişiliğini gözünde daha da büyüterek aşkını köpürtüyor. Sosyal medya takipleri, fan kulüp üyelikleri ve diğer çılgınlıklar bunları takip ediyor.  Nihayetinde dizi yıldızı izleyicinin hayatındaki insanlardan daha çok haşır neşir olduğu bir sevgi nesnesi haline geliyor. İzleyicilik, ruhsal arayış ve tatminsizliklerden dolayı aşıklığa dönüşüyor…

Not: Yazımız yarın devam edecektir.    

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23