• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Osman Aydın
Ali Osman Aydın
TÜM YAZILARI

Dinlere "Aptal" Diyen Bilim Adamından Küstah Tezgah

05 Mart 2018
A


Ali Osman Aydın İletişim: [email protected]

Celal Şengör, Kanuni Sultan Süleyman’a “salak” demiş…

Şaşırdık mı? 

Hayır!

Bu adam 1980 darbesinde yapılan her şeyi savunup, muhabire “Dışkı yedirmek işkence değil ki, gayet güzel, sen sidiğini içmez misin? dememiş miydi?

“Bizans’ı Osmanlı’ya tercih ettiğini” söylemiş miydi?

“Eğer bir insan dindar olmak istiyorsa seçebileceği en güzel din Yunan dinidir. Çünkü içinden bilim çıkaran tek dindir. ÖTEKİ BÜTÜN DİNLER BİLİMLE KAVGA EDECEK KADAR APTAL OLMUŞLARDIR. “diyerek bilim adına bütün dinlere hakaret etmemiş miydi?

Bu adam “Fatih’te aslında Müslüman değildi” diye hüsnü kuruntusunu tarihi gerçek diye satmamış mıydı?

Böyle izan, insaf, terbiye yoksunu bir medya “primatının” medyanın dikkatini çekebilmek için Kanuni Sultan Süleyman’a “salak” demesine ben hiç şaşırmadım.

Medya ilgisi derken abartmıyorum.

Kendisinin en büyük hamisi, “başörtülü” kızlara “fahişe” demek gibi bir sicili olan Fatih Altaylı yazdı bunu.

Tanıtıma basın ilgi gösterir mi? diye endişelenen Şengör’e Altaylı, “Sen abuk sabuk bir laf etmezsen haber bile olmaz emin ol” demiş.

Bunun üzerine “bilimsel test” dedikleri küstahça bir yol bulmuşlar, yani : Kanuni’ye hakaret!

Kanuni’nin Amerikan Temsilciler Meclisinde dünyanın en büyük 23 Kanun yapıcısından biri olarak mermerden portresinin bulunması veya Almanya Adalet sarayında heykeli olması bu küstahların umurunda mı?

Çevir kazı yanmasın konularının uzmanı Altaylı kıs kıs gülerek basının “oltayı” yuttuğunu söylüyor.

Yani Kanuni için kullanılan “salak” ifadesi bir “oltaymış.”

Aslında “salak” yerine koydukları basın değil okuyucu…

Peki Altaylı, madem ses getirecek bir PR peşindeydiniz…

Merak ediyorum, basına aynı “oltayı” Mustafa Kemal ismini kullanarak da atabilir miydiniz?

HÜRRİYET KAFAYI “SEKS”LE BOZMUŞ

Bu Hürriyet yazarlarının yakında Kanun Hükmünde Kararnameleri de “seks”le irtibatlandıracaklarından endişe eder hale geldik.

Memlekette taş oynasa muhakkak “seks”le bir bağlantısını kuruyorlar…

Freud bugünleri görseydi keşke…

Daha önce bu yapının eşcinsellikle ilgili yaptıkları yoğun propagandayı ele almıştık… 

Zaten porno yayıncılıktan sabıkalı bir medya organı için bunlar gayet doğal aslında…

En son vukuatlarıysa bu anlamda sinekten yağ çıkarma azimlerini gözler önüne seriyor.

Olay şöyle…

Yeni Şafak Gazetesinden Faruk Beşer Hoca hastanelerin yoğun bakım üniteleri ile ilgili bir yazı kaleme aldı. Fazla üzerinde durulmayan ama çok önemli bir konuydu bu. Hoca konuyu neden gündeme getirdiğini de şöyle anlattı. “Birkaç yıl önce annem, birkaç gün önce de kayınvalidem yoğun bakıma düşünce her ikisi de feryat edip aynı şeyi söylediler; beni bir daha buraya koyarsanız size asla hakkımı helal etmem dediler. Onların böyle bir durumda yaşadıkları acıyı ve ıstırabı; ar duygusunu, mahremiyet ihlalini hesaba katmayanlar, akılları fikirleri cinsellikte olanlar tabii ki, anlayamazlar. Düşünün, hayatı boyunca saçını dahi kimseye açmamış bir kadın, aynı koğuşta kendisi gibi erkeklerle yan yana, çıplak olarak bir sedyeye uzatılacak, üstüne her an düşebilen bir bez parçası atılacak ve ayrım yapılmadan gerektiğinde erkek bir bakıcı gelip ona sonda takacak, altını alacak vs…

Ömrü boyunca ar duygusunu, hayâyı ve mahremiyeti en büyük sermaye olarak bilen ve yaşayan bu insanlar böyle bir muameleye katlanmaktansa ölümü bile kurtuluş sayıyorlar, işte ben bunu bizzat gördüm.”

Daha açık nasıl anlatılabilirdi ki…

Birinci ağızdan bir hasta yakını olarak anlatılıyor durum.

Hastanelerde doğumhanelerin, Hocanın bahsettiği gibi ameliyathanelerin, yoğun bakım odalarının ve hastabakıcılarla ilgili uygulamaların nasıl olduğu herkesin malumudur.

Ameliyattan hastalar çıplak çıkarlar, hastane içinde böyle dolaştırılırlar ve çoğu zaman bu çıplaklık alelade bir şekilde örtülmeye çalışılır.

Bunlar hastanelerin rutinidir.

Mesela biliyoruz ki bir kadının en özel anı olan doğum esnasında çoğu hastanenin doğumhanesinde erkek hizmetliler bulunuyor ve bu saçmalık normal karşılanıyor.

Hangi erkek bunu normal karşılar ki?

Sonda, alt temizleme gibi pek çok hizmetin yapıldığı yoğun bakım ünitelerinde kadınlara erkek görevliler hizmet ediyor mesela, erkeklere de kadınlar…Yoğun bakım odalarında gerçekleşen yığınla cinsel taciz vakası var.  

Yıllarca sağlık sistemiyle ilgili o kadar büyük ve köklü sorunlarla mücadele edildi ki bu çok hassas konulara yeterince eğilmek mümkün olmadı belki…

Ama bugün sağlık sistemimizin içinde bulunduğu donanımsal imkanlar, mevcut insan kaynağı, bu tür ahlaki beklentileri karşılayabilecek seviyede.

O halde vatandaşlarımızın yakınlarıyla bu tür sakıncalı durumlara maruz kalma endişesi duymadan hizmet alabileceği bir hastane ortamı tesis edilebilir.

Hastane yönetimleri bu konuda daha hassas olabilir…

İsteyen vatandaşların böyle bir tercih hakkı olmalı diye düşünüyorum.

Herkes vergi veriyor ve kamu vatandaşın hassasiyetlerini dikkate almak durumunda.  Hürriyet yazarlarının ne düşündüğü yöneticilerin umurunda olmamalı…

****

Görüldüğü gibi Faruk Hoca çok önemli bir konuya ailesinden örneklerle, usturuplu bir şekilde değinmiş yazısında.

Ama Ahmet Hakan bu konuyu “Hastamız Can Derdinde Hocamız Seks Derdinde” diyerek köşesine taşıdı. 

Şimdi bu konunun Hakan’ın dediği gibi “seks” derdinde olmakla nasıl bir alakası var?

Mahremiyet meselesi bu kadar açıkken konuyu “seks” diye alakasız bir yere çekmek ya ahmaklıkla ya da şeytanlıkla tevil edilebilir ki Hakan’ın ki iki şıkka da yakın duruyor…

Üstelik Ahmet Hakan kendi gazetesini okumuş olsaydı, Ayşe Arman’ın yazdığı ve hasta bakıcının tacizine uğrayan bir kadının hukuk mücadelesini anlatan yazılardan haberdar olurdu.

Bunların hiç birinin önemi yok tabii Hakan için!

Onun için tek önemli olan saygın bir ilahiyatçıyı söylediklerini çarpıtarak karalamaya çalışmak…

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23