• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Osman Aydın
Ali Osman Aydın
TÜM YAZILARI

Dizi Sektörü Yoğun Bakımda

20 Kasım 2017
A


Ali Osman Aydın İletişim: [email protected]

Beklenen oldu…

Altın devir sonra erdi.

15 yıldır aptalca klişelerle milyarlık bir pazar oluşturan Türk dizi sektörü, “çok başarılıyız” yaygaralarına, harcanan onca emeğe ve paraya rağmen karşı konulamayan bir düşüşe geçti. 

Yamyam yapımcıların, yıldız oyuncular yoluyla ergen ve kadınları, şiddet güzellemeleriyle de erkekleri ekran başına çekme tuzakları sonuç vermedi.

Reytinglerdeki düşüşü, ne yıldız oyuncular ne her yerde karşımıza çıkan reklamlar ne de planlı magazin skandalları engelleyebildi.

Tüm gün izlenme oranları içinde dizi reytingleri gözle görülür ölçüde eridi. 

Bu sezon gösterime giren dizilerin büyük kısmı reyting kaybına dayanamayıp erken final yaptı.

Aldığımız bilgilere göre, tüm kanallar bu durumdan dolayı ciddi sıkıntı içindeler.

Yapımcılar, çekilen ama erken final yaptığı için yayımlanmayan bölümlerden dolayı iflasın eşiğine gelmiş durumdalar.

Bir eğlence sihirbazı olarak lanse edilen Acun medyanın yeni nesil yarışmaları, dizileri, klasikleşmiş hokkabazlık programları istenilen reytingleri vermediği için yayından kaldırılma seçeneğiyle yüz yüze. Yani o cephede de işler kötü gidiyor.

Televizyonda umduğunu bulamayıp internet dizilerine yönelen seyirciyi orada da farklı bir sonuç beklemiyor.

Mesela, yeni sezona Çİ ile başlayan malum internet dizisi ilk bölümündeki konusuzlukla sosyal medyada yerden yere vuruldu.

Meselenin bir başka boyutu da şu… 

Seyirci burada daha önce çerçevelediğimiz ahlaki kaygılarla dizilere erken final yaptırıyor değil.

Şiddet ve pornografi şikayeti değil dizilere erken final yaptıran.

Ancak seyirci, birbirinin kopyası karakterlerle, klişeleşmiş hikayelerle, 120 dakikayı bulan bölüm süreleriyle, vıcık vıcık ve inandırıcılıktan yoksun aşk masallarıyla fena halde aptal yerine konulduğunun farkında…

Doğru kanalize edilmesi halinde seyircinin reyting silahıyla adeta devrim yaparak yapımcıları “adam” etmesi, dizi kirliliğine son vermesi işten bile değil.

Hiçbir yapımcının izlenmeyen bir kaç bölümü cebinden finanse etme gücü yok…

İşte kanıtı…

Darısı yayımdaki dizilerin başına…

Çukur’un Dövmesi

Dizilere masum bir eğlencelik olarak bakanlara her defasında meselenin hiç de göründüğü gibi olmadığını anlatmaya çalıştık buradan.

Aksine dizilerin özdeşleşme ve ruhsal bütünleşmeye olanak sağlamasından dolayı en tehlikeli televizyon işi olduğunu söyledik.

Özellikle, başkalarını gözlemleyerek ve onların yaptığını yaparak kendilerine karakter inşa eden çocuk ve gençlerin kesinlikle dizilerden uzak tutulması gerektiğini vurguladık.

Çocuk ve gençler toplumca kabul gören değer ve amaçlara, kişilik tiplerine yöneldikleri için kötülük rehberliği yapan dizilerin izlenmesi onların dünyalarını yıkıma uğratır dedik…

Geçtiğimiz günlerde Habertürk gazetesinin dağıtacağı bir promosyon “özdeşleşme” konusuna enteresan bir örnek oluşturdu.

Gazete Çukur dizisinde bir çeşit parola olarak kullanılan dövmeyi okuyucularına dağıttı.

Biraz basını takip eden biri bu dizinin şiddeti ve zorbalığı yücelttiğini, lunpenliğe, argoya, ve magandalığa övgüler düzdüğünü bilecektir.

Dizi zaten bunun için tasarlanmış.

Suçu göklere çıkaran dizi aynı zamanda büyük bir hikaye hırsızlığının ürünü.

Dizi Francis Ford Coppola imzalı Baba filminin gayet çirkin bir sömürüsü.

Dövme ise fosseptik çukuru gibi hastalık yayan bu dizinin gençler üzerindeki tesirinin, şiddeti nasıl özendirdiğinin, gençlerin dizi karakterleri ile bütünleşme konusunda ne kadar hevesli olduklarının bir göstergesi.

En büyük meselemiz davranışta, inanışta, giyim kuşamda tek meşruiyet merciinin televizyon olduğuna iman eden bu tür insanların varlığı.  

Televizyonun meşhur etmesi kaydıyla kazuratı dahi evinin vitrininde sergileyecek yığınla insan var bu memlekette.

Onlara bu yaptıklarının gerekçesi sorulamaz.

Çünkü gerekçe sorulamayacak kadar basittir:

Televizyonda öyle görülüyordur da ondan…

İşte size bir başka örnek…

Diziler Şiddete Kılavuzluk Yapıyor

İstanbul Fatih’te anne ve babasıyla tartışan 19 yaşındaki bir genç evini ateşe vermiş… Spiker haberi “şok edici bir olay” olarak anons ediyor. Güya eylemin herkes için sıra dışı olduğunu vurgulamaya çalışıyor kendince.

Oysa bu eylem ne yapan ne eyleme maruz kalan ne de haberi izleyenler için sıra dışı… Eylemin hiçbir şok edici yenilik barındırmadığını anlamak için hafızanızı zorlamanıza bile gerek yok.  Eylül 2010’da başlayıp Haziran 2013’te biten Öyle Bir Geçer Zaman Ki dizisini izleyen milyonlar için bu eylem çok alışıldık ve evet çok artistik… Çünkü haberlere yansıyan aynı kundaklama sahnesi dizide öyle estetize edilerek sunulmuş, fragmanları o kadar döndürülmüştü ki  bölüm reyting rekorları kırmıştı. Yani seyirci eylemin sansasyonelliğine  tam not vermişti. Eylem dediğin böyle olmalıydı!

Sükseli cinnetler peşinde koşan yeni yetmelerin akıllarının bir kenarında durması gereken bir çekicilik içeriyordu eylem. Dizinin yayımlandığı dönemlerde henüz ergen olan eylemcinin diziyi ailesiyle izlemiş olması muhtemeldir diye düşünüyorum…

Dizi izleyicisinden hiç haz etmediğim için darısı dizilerde sergilenen diğer şiddet gösterilerinin başına diyeceğim ama insaf duygum el vermiyor. Çünkü öyle insanlık dışı, öyle adi ve hunharca işler sergileniyor ki dizilerde, ne kadar korkunç oldukları hayata böyle aksettiklerinde anlaşılıyor ancak… Ee, ne demiş atalarımız: Rüzgar eken fırtına biçer…

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23