• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Osman Aydın
Ali Osman Aydın
TÜM YAZILARI

Hürriyet’ten Skandal Cevaz: ‘Deizm Matah Bir Şeydir’

14 Ağustos 2017
A


Ali Osman Aydın İletişim: [email protected]

“Bütün tarih insanlığın ilerleyişinin dinin kılavuzluğu altında gerçekleştiğini göstermektedir.” (Tolstoy)

Türkiye’nin en çok okunan gazetelerinden birinde yine çok okunan yazarlardan biri açıkça “deizm” propagandası yapıyor.

(Yani Özkök’ün tanımıyla: ‘Yaradancılık, tüm dinleri reddeden tek Tanrı inancı.’ Argo tabirle, dinsizlik…)

Ertuğrul Özkök’ten bahsediyorum. Özkök, Ahmet Hakan’ın “Deizm matah bir şey değildir” ine karşılık olarak “Deizm matah bir şeydir sevgili Ahmet” diye köşesinden karşılık verdi.

Gerekçe olarak da dinler adına oluşturulan imajın insanları dindarlıktan uzaklaştırarak deist hale getirdiğini söyledi.

Hristiyanlık islamofobi yüzünden eleştiriliyormuş…

Boko Haram, IŞİD, El Kaide İslam adına dehşet saçıyormuş…

Yahudilik Filistin meselesinden dolayı tepki topluyormuş…

Çözüm neymiş ?

Deizm…

Müntesiplerinden ya da imajlarından dolayı, dinleri “reddetmek” gerekiyormuş…

Şeytanlık çok uluslu bir şirket olsaydı Özkök o şirketin CEO’su olurdu. Çünkü deizm’in makul karşılanması adına yaptığı bu çarpıtma yenilir yutulur gibi değil.

Özkök bu söylemle dünya üzerinde giderek artan, korkunç bir trendin sözcülüğüne soyunmuş.

Dünya’da Deizm

Toplumlar sekülerleşdikçe dinler taraftar kaybediyor, bu doğru…

Hatta Belçika’da Hristiyanların dini geleneklerine uygun olan gömülmeyi reddederek yakılma isteğiyle devlete başvurduklarını kulaklarımla duymuştum.

Victor Hugo’nun adına destansı bir roman yazdığı “Notre Dame Katedrali” de dahil Avrupa’da kiliselerin artık dinlerin değil müze kültürünün mekanları haline geldiğini okumuştum.

 Birkaç yıl önce yayınlanan bir National Geographics raporu da “Dünya'nın Yeni Dini: 'Dinsizlik'.” başlığıyla verilmişti.

Pitzer Fakültesi Sosyoloji ve Seküler Çalışmaları Profesörü Phil Zuckerman'ın söylediklerine bakılırsa “İzlanda’da dünyayı Tanrı'nın yarattığına inananların oranı %0’mış..”

Hollanda'nın 17 milyon olan nüfusunun %70'i herhangi bir dine inanmadıklarını söylüyormuş.”

Zuckerman “Dünya çapında yapılan araştırmalara göre dinsizlik en hızlı ve geniş ölçekli yayılan düşünce biçimi haline geldi.” demeyi de ihmal etmiyor.

Bu istatistikler dünyanın mevcut seyriyle çelişmiyor.

Ateizm bugün dünya nüfusunun % 25’ini oluşturuyor.

Rusya’da nüfusun ancak yarısından azı bir yaratıcıya inanıyor.  

130 milyonluk Japonya’nın sadece %20’si bir dine inanıyor.

İnandıkları halde o dinin emir ve yasaklarını kabul etmeyip “deist” gibi yaşayanların oranına girmiyorum bile…

Çünkü bu kesim İslam, Hristiyanlık, Musevilik, Budizm ve Hinduizm gibi tüm dinlerde giderek büyüyen bir paydayı oluşturuyor.

Özkök gibilerin söylemlerinde Deizm’in zararsızmış gibi sunulan yanı, ‘Yaratıcı’ düşüncesini reddetmiyor oluşu.

Bu nedenle, dinlerle başı hoş olmayanların ama entelektüel anlamda ateizmle de yıldızı barışmayanların tampon bölgesi, Deizm

Ancak hiç de sunulduğu ya da allanıp pullandığı gibi bir masumiyete sahip değil.

Şayet tesadüflere inanmıyorsak, dinlerin tarihin çöplüğüne atılmaya çalışılmasının planlı programlı bir proje olduğunu bilmeliyiz.

Dinlerin toplum sahnesinden indirilmeye çalışılması dünyanın son iki yüz elli yılını içeren bir çalışma.

Çünkü kadim dinler dünyanın bilinen seyrine en güçlü muhalefeti içeriyorlar.

Çünkü hiçbir din, ‘tüketim kültürü güzeldir, israf iyidir, lüks ve eğlence gereklidir, iffetle ilgili yasalar gereksizdir, servet iştahı elzemdir.’ demiyor.

Aksine hepsi bedensel hazlardan kaçmayı, hırstan uzaklaşmayı, iffeti korumayı, kimseye zarar vermemeyi, sade ve onurlu olmayı, başkasını kendimize tercih etmeyi emrediyor.

Kahramanları daima alçakgönüllüler, mütevekkiller, acıma ve sevgi hisleriyle dolu kişiler olan dinlerin; köle ruhlu zevkperest şöhretlerin itibar gördüğü bir dünyada istenmeyen çocuk olarak görülmesi normal.   

Sanayi çağının dinlerin toplumlar üzerindeki nüfuzu azaldıktan sonra doğduğunu unutmayalım. Dinlerin bu duruşu, sömürü ve tüketime dayalı kapitalizmin temel felsefesini yerle bir ediyor çünkü. Dünya ticaretini elinde tutanlar ve varlıklarını şeytani amaçlara adayanlar yalnızca tüketime inanıyorlar.

Toplumların özgün ve geleneksel yapılarını deforme ederek kitleleri aidiyetsiz hale getirmeye çalışıyorlar.

İnsanları, yalnızca haz peşinde koşan uyuşturulmuş organizmalara dönüştürmeyi amaçlıyorlar.

Bunun için ilk taşı dinlere atıyorlar.

Deizm bunun için bir adım…

Sonraki adımsa ateizm…

Kurdukları terör örgütleriyle başta İslam olmak üzere dinlere imajlar üzerinden savaş açıyorlar.

“Tüketiyorum öyleyse varım.” parolasıyla insanı müşteriye dönüştürmeye çalışıyorlar.

TV ve internetle, pop müzik ve eğlenceyle kitleleri hipnotize ederek AVM’lere, tüketim vahalarına yönlendiriyorlar.

Rekabetçi piyasa ekonomisinin meydana getirdiği yabancılaşma ve anlamsızlıkların daha çok tüketerek sağaltılmasını istiyorlar.

Bu yüzden popüler kültür hudutları içinde kaldıkça…

Onların “dinsiz” dünya ideallerinin bir parçası oluyorsunuz.

TV ve interneti kullanarak kurdukları tüketim ordusunun bir askeri haline geliyorsunuz…

İlahi olana hizmet etmekten geri duruyorsanız kaçınılmaz olarak şeytanla işbirliği yapıyorsunuz.

Ve dinin ortadan kaldırılmasını hedefleyenler daha kişisel bir başka şeyi de amaçlıyorlar.

“Çünkü din”, merhum Aliya İzzetbegoviç’in söylediği gibi “Dünya ve insanların karşısında nasıl yaşayacağımı değil, kendi içimde ve kendimin karşısında nasıl yaşayacağım’a da cevap veriyor.

Deizm ancak, toplumların özgün kimliklerini yok ederek yerine seküler-anonim kimlikler meydana getirmeyi amaçlayan uluslararası şeytani güçler için matah bir şey kabul edilebilir. Tolstoy’un alıntıladığımız cümlesindeki hakikati idrak edenler içinse o iflah olmaz bir hastalıktır.

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23