• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Osman Aydın
Ali Osman Aydın
TÜM YAZILARI

“İmar” savaşında “barış” zamanı…

09 Mayıs 2018
A


Ali Osman Aydın İletişim: [email protected]

“Şehir; insanın, hayatını düzenlemek üzere meydana getirdiği en önemli, en büyük fiziki ürün ve insan hayatını yönelten, çerçeveleyen yapıdır. Bu yapıya biçim veren tercihleri ise insan ve toplumlar, inançlarından, dinlerinden hareket ederek belirlerler. Şehir toplumsal hayata, insanlar arasındaki ilişkilere biçim veren, sosyal mesafelerin en aza indiği, bu ilişkilerin en büyük yoğunluk kazandığı yerdir.

Şehir, ahlakın, sanatın, felsefenin ve dini düşüncenin geliştiği ortam olarak, insanın bu dünyadaki vazifesini, en üst düzeyde varlığının anlamını tamamladığı ortamdır. Bu idrak şehir biçiminin oluşmasını sağlar ve insanın en üst gelişme düzeyine ulaşmasının temelini oluşturur.

Darüssaade, Eyüp, Galata, Üsküdar, Beykoz köyleri, Anadolu ve Rumeli yakası yerleşmelerinin oluşturduğu “Yıldız Kümesi” biçimindeki İstanbul geç ortaçağın mükemmel metropolü idi.

Tarihi İstanbul’un yapısı içinde yaşamak, her birini dünyanın ve kainatın özel bir köşesine yerleştirerek, o yeri tezyin eden, süsleyen, güzelleştiren, şehirciklerin, yerleşmelerin arasında, kainatın ortasında, mesela İstanbul’u süsleyen kubbeler, minareler, havada uçar gibi duran çatıların altında, her biri bir ziynet gibi dizilen cumbalı evlerin pencerelerinin ağaçlar ve bahçeler ile tamamlanmış muhteşem zenginliğini tatmak ve yaşamak, bu güzelliklerin birinden öbürüne gitmek, birinden öbürüne giderken diğerlerini hatırlamak idi. Sonsuz mekan içinde oluşmuş bütün Osmanlı cennetlerinin (şehirlerinin) her biri aynı dünyayı güzelleştirme ve şekillendirme prensibiyle vücuda getirilmişti.

Şehir ve şehir imajı İslam kültürlerinde Cennet tasavvurunun bir yansımasıdır. Cennet bütün çelişkilerin yok olduğu ortamdır. Cenneti yeniden inşa edenler, bir büyük Erdem’in, yani yaratılış yasalarının bilgisine dayanarak ve bu yasalara kayıtsız şartsız uyarak bu cennetleri (şehirleri) inşa edebilmişlerdir.”  

Rahmetli Turgut Cansever’in kaleme aldığı “İSLAM’DA ŞEHİR VE MİMARİ” kitabından bir bölüm bu!

Şimdi “İmar Barışı” adı verilen bir yasa çıkarılması planlanıyor. “Barış” mevcut tabloyu izah etmek için harika bir tabir… Çünkü ortadaki apaçık bir savaş… Şehre, doğaya, çevreye, “yaratılış yasalarına” ve insana karşı girişilen bir savaş var ortada.

Müteahhit denilen ve bir kısmı Roma’yı yağmalayan Vandallara benzeyen bu nevzuhur zümrenin muzaffer ayrıldığı son savaş bu…

Bana son on beş yılın alametifarikası hangi meslektir derseniz, kesinlikle müteahhitliktir derim. Son on beş yılını Türkiye’de geçirmiş birinin, bu zümreden birini ya da bir kaçını tanımamış olması olanaksız…

Bu adamlar (Bir kısım müteahhitler) yükselen emlak piyasasının rantını havuduyla yutan, son on beş yılda ortaya çıkan yatırım eğilimlerinin kaymağını bir güzel yiyen zümreyi oluşturuyorlar.

Onları arkalarında bıraktıkları imar cinayetlerinden rahatlıkla tanıyabilirsiniz…

İstanbul’a, Bursa’ya, Ankara’ya bakın, “cesetlerini” göreceksiniz… Şöyle arabanıza binip İstanbul’un sokaklarında bir saat dolaşın isterseniz… Direksiyonu yumruklamanıza, sinir harbi yaşamanıza, trafikte mahsur kalmanıza neden olacak pek çok mimari saçmalık bu adamların hırsı ve bürokrasimizin “barış” tutkusuyla meydana getirildi.

Plansız, kuralsız  yapılan ve şehirlerin tarihi siluetlerini, yaşam alanlarını berbat eden bir takım tuhaf isimli siteler, korkunç plazalar, kentsel dönüşüm ucubeleri hep bu güruhun eseri…

Hülagünün dairevi planlı Bağdat şehrini yıktırıp yağmalatması gibi şehirlerimizin ormanlarını, yeşil alanlarını, caddelerini, sokaklarını acımasızca yağmaladılar. Çocuklarımıza nefes alacak, koşacak, oynayacak alanları çok gördüler… Şehre, şehirliye saygı duymadılar…

Ancak cezalandırılmaları beklenirken, yapılan “barış”lar la, kazandıkları yanında devede kulak sayılacak bir miktarı devletimizin kasasına koyup mütemadiyen aklandılar.   

İşini kurallar çerçevesinde yapanlar haricindekiler, kuralsızlıktan, plansızlıktan artırdıklarıyla hatırı sayılır servetler devşirdiler.

Çıkma yapıp, sokaklara taşıp, hazine arazisine konup, kaçak yapı yapıp, sığınakları kata çevirip, insanları mağdur ederek haksız kazanç sağladılar.

“Af ve barış” gibi her üç beş yılda bir çıkan güzellemelerle de cezalardan, yıkım kararlarından, ecrimisil ödemekten kurtularak servetlerini, işini yasalara uygun yapanlara göre ikiye, üçe katladılar. Bir nevi ödüllendirildiler…  

Şehirlere şimdiye kadar yapılanları “ihanet” olarak nitelendirdikten sonra bir de ihanet edenlere zeytin dalı uzatmak, şehre karşı suç işlemeyi bir teamül, bir meslek haline getiriyor.

İyi de, bin bir prosedürle boğuşup, dünya kadar harç yatırarak işini olması gerektiği gibi yapan vatandaşın/müteahhitin suçu ne?

İşini imar yasalarına uygun yapmak mı?

ARTIK BUNU GÖRELİM…

Şehir kültüründen bihaber bazı müteahhitler eliyle şehirlerimiz göz göre göre beton çöllerine dönüştürülüyor…Tarihi eserlerimiz, “ecdat yadigarı” diye tekrar tekrar dillendirilen yapılarımız çevre düzenlemeleri için tarumar ediliyor… 

Turgut Cansever için en çok anma programı, sempozyum tertiplemiş bir iktidar zamanında oluyor bunlar… İbn Haldun adına üniversite inşa etmiş bir iktidar zamanında… ”Cenneti yeniden inşa etme” misyonunu kuşananlar zamanında…   

Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki imar barışı ile ilgili durumu gayet açık bir şekilde özetliyor aslında: “Buradaki suçun en büyüğü kamu hizmeti veren bizlerde. Merkezi idare ve yerel yönetimlerimizde…”

O halde neden bürokrasinin, yerel yönetimlerin “suçunu” şehir ve şehrin sakinleri çekiyor ki?

Hangi suç konusunda suç ve suçlu ortada olduğu halde cezai müeyyideye değil de barış yoluna gidiliyor?

Üstelik bu suç şahıslara karşı da değil çocuklarımızın yaşayacağı şehirlerimize, mahallelerimize, yaşam alanlarımıza karşı işleniyor…

Şayet imar suçlarının sona ermesi isteniyorsa bunun yolu suçu affetmekten, aklamaktan, meşrulaştırmaktan değil gerektiği gibi cezalandırmaktan geçiyor. Bu konuda af yolunu tutanları şehir ve tarih affetmeyecektir.

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23