• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Atilla Özdür
Atilla Özdür
TÜM YAZILARI

Amen…

04 Ağustos 2013
A


Atilla Özdür İletişim: [email protected]
Topraktan geldik toprağa gideceğiz. Bu bir iman umdesidir. Hepimiz topraktan ise, toprak da hepimizin olmalı. Pratikte bu umdeye kulak asılmadığı için toprağın hali perişan, kapanın elinde kalıyor. Zulüm de bu karamboldan hayat buluyor.
İki canın toprağını gözyaşımla suladım… Birisi altmış yıllık hayat arkadaşımındı. Allah’ımızın bana lutfeylediği emaneti, Paşa Kızı. İkincisi, benimle birlikte onun da müdavi hekimi Dr. İsmail Fakı. Allah’ü Azimüşşan, her ikisinin de topraklarını Cennet eyleye…
Günümüzün ayak bastığımız toprağı leş kokuyor, bataklık. Hepimiz istiyoruz ki, her şey hep bizim olsun. Sahiplenmek istediğimiz dünya cennetini, bu ihtiraslı arzuyla ötenin cehennemine çeviriyoruz… Hepimiz, bila istisna hepimiz, kaderin elimize teslim ettiği alat ve edevatla seve seve bu haltı yiyoruz…
Bursa’da pek tanınmış bir dostum, Ali Mollasalih’in iftar davetine yönelmişken, aniden rotamızı İstanbul’a çevirdik. Topraktan geleni toprağa tevdi amacıyla Merkezefendi Mezarlığındayız.
Tabut geldi. Kapağı açıldı mevta yerine yerleştirildi. İmam efendi,  imametin gırtlak simülatörü elinde imam efendi dahil, cümle hazirun AYAKTA, defin işlemi icra ve ifa edildi.
‘Oturalım çökelim’ desek, mezarın başındaki hazirun elbirliğiyle ve hep bir ağızdan üzerime yürüyecekler;
“Sen kim oluyorsun imamın işine karışma, oturmuşun oraya, gel keyfim gel”…
Karışmadık, imam efendiyi madara etme korkusundan, çöktüğümüz yerde pısıp kaldık. İmam efendi imamet simulatörünün düğmesini çevirdi. Kablosuz mikrofonuna üfürdüğü kıraatın şiddetiyle mezar taşları zıngır zıngır titredi. Memuriyetinin kendisine yüklediği işini bitirmişti. Döndü sırtını haziruna, sırasını bekleyen ikinci görevi icra amacıyla mezarlığı terk edip gitti…
İnsanın gayesi nedir. Geldiği toprağın içine girerek hemcinsleriyle ortaklaşa hemhal mi olmak, yoksa mülk edinircesine sahiplendiği toprağı,  mülkiyet hakkının verdiği azamet ve gururla çiğnemek mi…

Güleç yüzlü mütebessim çehreli Hem Tabib  hem  de Doktor  İsmail Fakı’nın müşterek toprağımıza tevdi anında defin alanında bulunamadım. Göz yaşlarım sadece Ulucami’de toprakla buluştu. Sanmıyorum ki Emirsultan’daki imam efendi, İstanbul Belediye imamının simülatörlü imamet uygulamasını aynıyle taklit etmiş olsun. Yine sanmıyorum ki, defin anında her hangi bir kimsenin haziruna ‘lütfen çökünüz oturunuz’ ikazını yapma ihtiyacı hissetsin. Doğabilecek ‘Sen karışma imam işini bilir’ ikazından çekinerek çöktüğü yerde pısıp kalsın…

Burası Türkiye. Bir zamanların kökten Müslüman olarak yaşamış insanların diniyle birlikte miras bıraktığı toprağın üzerinde kurulmuş bir ictimai organizasyon. Siyaseten fırkalar haline gelişimiz ve  getirilişimiz yetmezmiş gibi, itikaden ve amelen de farklı farklı kalıplara dökülmüş per perişan yaşayıp gidiyoruz. İşeme kültürü birbirlerine benzemeyen Müslümanların mezarlıkta defin tarzları da, biçimleri de, teknolojik, teolojik modelleri de farklı farklı olacaktı, elbette…
Eskiden cemaat kabrin başında yere çömelir vefat eden mevtanın yakın dostlarıyla farz-ı kifaye gereği cemaata katılmış gönüllülerin Kur’an tilaveti sonucu hep birlikte dua edilir ve yakınlarına sabr-ı selamet dilekleriyle mevta, geldiği toprağına tevdi edilir ve merasime son verilirdi…
Yakın gelecekte belediyeler ölenler için canlı imam yerine CD donanımlı tabutlarla hizmet sunacaklar.  Müslüman mahallesinde salyangoz satacağız, birlikte.
Tabutların kapakları açıldığında CD Player’lerden eşzamanlı dökülen  Euzü Besmele ile başlayan merasim, final sahnesinde de AMEN ile son bulacak ve,
Ceplerimizdeki seyyar telefonlar da, o anda kendilerini hatırladığımız dostlarımızın adreslerine bayram ve kandil tebriklerimizi otomatik olarak masajlayacak (mesaj değil)…
Şeker bayramınız, damağınızda iz bıraksın. Amen…
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23