• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Atilla Özdür
Atilla Özdür
TÜM YAZILARI

Beyoğlu Millet Bahçesi….

28 Haziran 2018
A


Atilla Özdür İletişim: [email protected]

Taksim’deki gezi parkı ki, ilk yıllardaki ismi “İnönü Gezisi” idi. Çevrede yaşayan madamalar önde, bebek arabalarını da emanet ettikleri hizmetçileriyle birlikte buraya gelerek, harp zenginlerinin karı ve metresleriyle dedikodu panayırında günlerini gün ederlerdi...

 Gezi Parkı’nın Boğaz yakası birkaç giriş yeri aralıkları hariç, insanın yarı beli hizasında beton küpeştelerle örülüydü. Bunların önünde ev apartman gibisinden medeniyet engelleri bulunmadığından, buraya geldiğimde bunlara yaslanır ve aşağıda Marmara’ya doğru sinsi sinsi akıntılı Boğazın Mavi sularına bakarak geleceğimin hayallerine dalardım...

 Kırklı yıllarımın çocukluğu işte!...

 İnönü Gezisi, gerçekten bir millet bahçesiydi. İyi de millet denilen şey, nesne, varlık ya da eşya ne idi?...

 Millet, mektepte bizlere öğretilen şekline, terkibine veya tarifine göre, dinine, resmi dil hariç diline ve Cinsi- cibiliyetinin yanında cüzdanına da bakılmaksızın nüfusta kaydı bulunan insanların cümlesine verilen bir ad imiş. Bu itibarla İnönü Gezisi, kitabi anlamda gerçek bir millet bahçesi oluyordu...

 Şekeri stoklayıp karaborsada satanlardan, babamın Haliç Tersanesi’ndeki günlük ücretiyle ancak yarım kilocuk şeker alabilen çocuklar olarak bizler, bu bahçenin milleti idik ...

 •

 Zaman geçti milletin gözü, körlemesine de olsa biraz açılmaya başlayınca, İnönü heykeli, milletin bahçesinden kaldırıldı. İsmi de park’a tebdil edildi...

 Bayar-Menderes hareketi, bahçedeki İnönü heykelini kaldırırken, Atatürk heykellerinin de silah olarak kullanılmasına, meşhur koruma kanunuyla kapı araladı...

 Taksim’deki millet bahçesi parklaşınca, mülkiyeti de zaten kamuya ait iken bir kez daha kamulaştı. Kamu adına, kamu alanına ve kamu yararı amacıyla polis olarak kamu gücü geldi ve eskiden milletin olan bahçeye yerleşerek orayı sahiplendi...

 Bahçenin demografik yapısı değişince,

 Millet de, Taksim parkından elini ayağını çekti...

 Eskinin renkli ve neşeli bahçesi şimdi memleket düşmanlarının tuzaklarından ötürü çöl gibidir...

 •

 Kamuya ait üretim araçlarıyla maddi değerler için getirisi bakımından “satılsın mı açılsın mı” hesabı yapılıyor. Şeker fabrikalarında “satılsıncılar” kazandı. Şişli Endüsri ve Meslek lisesi için “mektep olarak kullanmak mı yoksa gökdelencilere satılması mı?” hesabında da, inşaatçılar kazançlı çıktı. Yer gök harıl harıl kazılıyor ve hafriyat kamyonları da Şişli meydanında cirit atıyorlar. Taksim parkı ise, kapasite israfı olarak insiz cinssiz avara kasnak boşuna yer işgal ediyor...

 Çıplak mülkiyeti Hazine üzerinde kalmak kaydıyle bu park, kırk yıllık seksen yıllık bahçe işletmecilerine kiraya verilmeli. Çay ocakları, dondurma külahçıları, karagöz oynatıcıları ki, hayalicilik denilir, kader kısmetçilerle okkoz bokkozcular, yedi yirmi dört bahçeyi lebaleb doldururlar...

 Sigara paketlerine halka attıran kumar tezgahlarını da unutmayalım...

 Ayrıca Şehzadebaşı’nın “Direklerarası” kantocuları da Ramazan gecelerinde programa alındı mı, al sana iki bayramlık ikramiye kaynağı daha...

 Bahçenin Taksim Harbiye aksına bir iki de okuma odası yerleştirildiğinde, o bölgede bir daha ne polise iş kalır ne de jandarmaya...

 •

 28 Şubatlı günler, bahçeli günlerimin ikinci evresine düşer. İyi kötü on beş yıl kadar sabahları Taksim’den girip Harbiye’den çıkardım. Bu sıralarda birkaç yıl boyunca bizim zücaciyeciler, elimdeki kalemi çekip almışlardı. Taksim’den girdiğimde açardım ağzımı, avazım çıktığı kadar, dökerdim içimdeki kurtları. Ara sıra da seyyar çaycıların tezgah açtıkları noktalarda bir bardak demli çay, 

 Valla, köşemden kovulmuşum, hiç aklıma gelmez, umuruma girmezdi...

 •

 Cargill isimli olup ayrıca Reagan’ın can ve kan dostu nişasta şekeri üreten dünyaya egemen yabancı sermaye, kedinin fare ile oynaşması gibi Türkiye’nin hukuki ve siyasi varlığıyla oynaşıp duruyordu. En sonunda Avrupa Mahkemesi bu sermayenin İznik Gölü kıyılarının tarım arazileri üzerinde kurulu fabrika faaliyetinin durdurulmasına karar vermiş...

 

 Öyle ise demek ki, şimdi sıra gelmiş olmalı, Hz. Allah’ın, Türkiye’yi Cargill ile imtihanına....

 Yüce Mevlamız, Devletbaşkanımız Tayyip Erdoğan’ı Cargill dosyasından imtihana çekiyordur, muhtemelen. Tabii ki, aslını, özünü ve hikmetini O bilir...

 Bülent Ecevit’ten Erdoğan’a uzayan hat üzerinde hükümran olan yetkililerin cümlesi, kükreyemediklerinden, kaybetmişlerdi...

 Umarız, Reis paçayı kaptırmaz da, yüzümüzün akıyla kazanılmış davayı kaybetmeyiz... 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23