• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Atilla Özdür
Atilla Özdür
TÜM YAZILARI

Bizimkisi de, avara kasnak bir gevezelik...

06 Temmuz 2015
A


Atilla Özdür İletişim: [email protected]

Yazılarımızın ana çerçevesinden din ve diyanetle ilgili bir rayiha sızıntısı istemiyorsak da, mümkün değil, kıyısından köşesinden bir iki hava kabarcığını behemehal kaçırıyorsunuz.  Zira din, hayatın tamamiyle özü, hülasası...

Eskiden, dini bütün, ehli şükür ve  kilosu hafif insanların vatanıymış memleketimiz. Tek partili olup diktavari bir yönetim tarzı altında ve büyük aile formatında yaşayanlarımız, mütevazi bir şekilde mutluluğun keyfini çıkarırmış...

Çoraplar yamalı, büyüyenlerin elbiseleri küçük kardeşlerinin sırtında ve ekmeklere de, küflendirilmeden Elhamdülillah çekilirmiş...

Kırklı yılların Cihan savaşı atmosferinde, mesela...

Eşyanın tabiatından olacak, toplumun içinden tepeyi kıskanan birkaç açıkgöz çıkmış....

Köylünün efendiliği resmi sloganına  karşı, yamalı çorapla tersyüz edilmiş ceket pantolona mahkumiyetin onursuzluk olduğu masalını dillerine dolayan bu açıkgözler, başlamışlar milletin aklına kar suyu karıştırmaya. Partileşmenin eşiği aşılmış...

Partileşme, zenginleşmenin kapısını aralayınca, politikacılar arasında vaadde bulunma ve millete söz verme yarışının yarattığı bereketsiz gelir artışı, aile yapısında çap kaybına yol açmış...

Eskiden evlenecek kız ve kadınlar parmaklarındaki hünerleriyle revaç bulurmuş. Aile yapısındaki küçülme, kızları “hüner mürebbilerinden” mahrum bırakınca, hüner ve revaç bulmadaki bu endaze, yerini fiziki ve estetik güzelliğe terk etmiş...

Güzellik ve çekicilik mücerret bir kavram olmanın yanında, bir takım nesnelere muhtaç. Allık pudra, entari fistan gibisinden bu nesnelere para gerekli. Paranın kaynağı da siyasetin iktisadi kalkınma politikaları ve bunların yarattığı bereketsiz ağulu gelir artışları...

O demlerden bu yana siyasetçilerle partileri iktidar için yarışırken, kızı ve kızanıyla birlikte topyekun halk da, itibar sahibi olmak ve evlenecek kocayla oynaşacak dişi yakalayabilmek için statü araçlarına sahiplik kulvarında at koşturur olmuş...

Koşu atlarının sağrıları üzerinde patlayacak kırbaç şaklamaları da dışarıdan, yeryüzünün lanetlileri, reklam dünyasından...

Yeryüzünün, siyahıyla, kısmı beyazıyla, sarı derilisi ve spanish kökenlisiyle birlikte 850 milyon insanı açlık girdabında kıvranmaktaymış...

1,4 milyar insanın ise, karnı tok, sırtı pek. Bu karnı tok kütlenin 500 milyonluk kısmı ise, şişgöbek obez...

Dünya ölçeğinde bu hesapları yapan uzman kuruluşların hesaplamalarına göre, içinde bulunduğumuz yıl sonunda bu değerlerde % 4 nisbetinde bir artış beklenmekteymiş...

Yamalı çorap giydiğimiz günlerde millet, Türkçe ezanı Allah’a havale etmiş ve geleceğin imam hatip mektepleriyle ilgili düşüncelerini de, kendi içine gömmüş idi...

Ne millet adına memleketi çekip çevirecek Meclisin, ne de  usulen sandık başına postalanan halkın hiç ilgisini çekmiyordu, başıörtüsü. Cadde ve sokaklarımızda da korna sesi pek duyulmaz  ve sesi çıkan otomobillerin üzerlerindeki astar boya ve macunların sahnelediği renk cümbüşüle gizlenen  orijinal rengi de, kolay kolay fark edilemezdi...

Günümüzde de öyle mi ya...

Dünya çapındaki bu  lüks ve israfın en yoğunlaştığı nokta ayaklarımıza çektiğimiz ayakkabılarımız imiş... 

Dost başa bakar düşman ayağa” denilir ya, demek ki insan, gerçekten kendinin kurdu, düşmanı olmuş. Allah’ımızın kardeş yarattığı, Ademoğluluktan gelme kardeşliğin yerini hazımsız kıskançlık ve kindarlık almış...

Ayakkabıları da, Hz. Allah’ı bırakıp şeytana kulluğa evrilen insanın, kendi kardeşinin kem gözlü düşmanlığından kendini korumak için kullandığı;

Nefsi müdafaa silahı...

Seyredip dinlediğiniz reklamların doğruluğu ve faydasına inanıyorsanız, korkarım şirkle kirlenmiş vahim bir mental probleminiz var demektir...       

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23