Çocuklar ölmesin (miş)…
Öğretmen olduğu söylenen bir kadın, ya da hanımefendi, telefonla ispatı vucud eylediği ekranların birinde, söylendiğine göre demiş ki, “Analar ağlamasın çocuklar ölmesin”…
Kadıncağız, salla sırt edilerek mahkemeye ve oradan da “Terör reklamcılığı” suçlamasıyla hapishaneye…
•
70’li yılların sonlarına doğruydu, Sağlık Bakanlığı’nın, göğüs kısmına “Uyuşturucuya paydos, Yaşamak istiyorum” ibaresini bastırarak basın dünyasına dağıttığı bir erkek fanilası elime geçmişti. Onu sırtıma geçirip de sokağa çıkmayı pek gözüm almamıştı...
Erkekli dişili hemen herkesin diz kapakları yırtık pırtık pantollarının üzerine çekiverdikleri ve ne anlama geldiğini kendilerinin dahi bilmedikleri gavurca ibarelerle doldurulmuş gömlek ve kazakların modalaştığı bugünün Türkiye’sinde dahi, sanki seksenlik tövbekar eroinmanmış gibi görülmekten utandığım için, halen ev içinde iç çamaşırı olarak kullanıyorum…
Demek ki, “Analar ağlamasın, çocuklar ölmesin”in, hem de Türkçesini, teşhirlemekle haykırmanın, suç teşkil edeceği düşünülemezdi…
Öyleyse, bu öğretmen işinde de, var olmalıdır, bir başka, ayırdedici gerçek sebep…
•
Öğretmen beride bekleyedursun, biz gelelim kadim zamanlardan kalmış, Atatürk’e hakaret aşının ısıtılarak bir kez daha getirildiği engizisyon sofrasına…
Sofra eminlerine bakılırsa, TRT programlarında Cumhuriyet ve Atatürk’e karşı saygısızlık yapılıyor, hakaretlerin de bini bir paraya gidiyormuş…
Ne yapıldığını ve Atatürk’ün kutsal ve ruhsal kişilikleriyle, itibar ve kimliğine ne gibi çentiklerin atıldığını görmediğim için, bilmiyorum. Çünkü, diğer çağdaş ve muhafazakar görünümlü kanallara uyguladığım protestomu, TRT’ye kadar uzatarak yaymışım…
Bütün duyup, işitip bildiklerim, CHP Meclis Grup Başkan Yardımcısı bir mebus efendinin ekibiyle birlikte TRT Genel Müdürlüğüne pür hiddet yaptığı ziyaret esnasında ağzından dökülenlerden ibaret…
Onların da, “Atatürk’e ve Cumhuriyet’e saygısızlık yaptırmaz, hakaret ettirmeyiz”’den öte ve netlikten uzak oldukları için, ne yapıldığı söylenen fiiller belliydi, ne de seslendirilen zamir, sıfat ve fiil isimleri…
•
TRT, hayat felsefesi itibarıyle CHP’nin tam karşısında yer alan AKP yönetiminin bürokratlarınca çekilip çevriliyor. Atatürk İhtilalince, o devrin muhafazakarlığına yapıştırılan aşağılayıcı ve suçlayıcı etiketlerin pürüzlenmiş kalıntıları halen hayatta olduklarından, TRT’nin de, bu etiket kalıntılarından nasiplendirilecekleri beklenirdi…
Sanırız CHP’li mebus ekibinin, TRT Genel Müdürlüğünde yaptıkları “spontane” gösteri veya protesto hareketleri, bu anlamda bir “nasiplendirme” operasyonudur…
•
Çok eskilerden kalma da olsa, niceliği farklı fakat niteliğiyle benzer unutulmuş bir örneğinden bahsediverelim, şuracıkta…
1950 Haziranında, ezanın aslına uygun okunmasına dair bir teklif, Meclis’te konuşulmaktadır. Cumhurbaşkanı Bayar, Başbakan Menderes ve CHP Grup sözcüsü de Cemal Reşit Eyüboğlu.
Eyüboğlu der ki, “Camide ayrı minarede ayrı değerlendirilen bu yasaklayıcı maddenin kaldırılmasına biz de beyaz oy vereceğiz”…
Ve, verdiler de…
Halk partisi devrinde İnönü Cumhurbaşkanıdır ve Şükrü Kaya da başbakan, birlikte yaptıkları ALLAHÜ EKBER’li ezanı yasaklayan kanunu, bu kez Bayar-Menderes devrinde, muhafazakar Menderes’e yardımcı olarak CHP’nin “bizzat kendisi” yürürlükten kaldırır…
•
Nerede, ALLAHÜ EKBER’in Atatürk’e küfür ve hakareti, Cumhuriyet’e de düşmanlığı…
Buradan yürüyüp gidersek, mutlaka görüp anlarız ki,
“Analar ölmesin ve çocuklar ağlamasın”da da, behemehal vardır, üzeri örtülmüş bir başka çapanoğlu…