• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Atilla Özdür
Atilla Özdür
TÜM YAZILARI

“Elle gelen düğün bayram”...

15 Mart 2018
A


Atilla Özdür İletişim: [email protected]

İstiyordum ki, bu yazımız şeker konusunda son yazı olsun. “Tövbeler olsun” diyecektim, bundan sonra şekerle ilgili tek laf ve tek satır bizden sadır olmasın. Dünya ahvali işte, bakarsınız sevinç, bakarsınız daha yoğun kahrı perişanlık saikasıyla kalem, parmaklarımızın arasına girivermiş…

Her neyse, başlayalım, efendim…                                       

Geçen yıllarda bir referandum yapılmıştı. Sorulan soru şu idi: Devletimizin idari sistemi parlamentarizm olarak kalsın mı, yoksa başkanlık sistemine mi geçelim?...

Muhafazakar siyasa, haliyle biz de dahil, kampanyaya “EVET” sloganıyla katıldı. Batılı reformist kanat ile gezi kafilesi “HAYIR”ı bayraklaştırdı…

Söylendiğine göre Türkiye’de demokrasi havası esmekteydi. Vatandaşlar, dini ve felsefi tercihlerinde olduğu gibi, siyasi fikir ve düşüncelerinde de hür ve serbest idiler. Saldırgan ve küfürbaz olmadıkça, hiçbir sebep ve gerekçe ile kınanamazdı… 

Beri yandan demokrasi, düpedüz bir uyutmaca idi. Bu niteliğinden olsa gerek muhafazakâr siyasa, referandumda oylarıyla “HAYIR” çekenleri, parti patırtısına bakmaksızın, ‘Hayır’cıların kervanına katarak  “ÇAPULCU”lukla damgaladı. Siyasi kimliği itibariyle zahiren çapulcular çizgisinde yer almasına kesin gözüyle bakılan kimi “EVET” çekenlerin de, Atatürkçülüğüne şüphe ile bakılır oldu…

Her ne hal ise, sonuçta Türkiye’nin idari sistemi Meclis hükümetçiliğinden Başkanlık hükümetçiliğine tebdil edildi…

• 

Bu yeni sistemde halkın seçtiği temsilciler yoğunlukla, Cumhurbaşkanının icraatlarını denetlemekten öteye gitmeyecekler. Halkın talep ve isteklerini yüklenerek Meclis’e gelen mebuslar da başkanlığın tasarılarını tartışacaklar… Eski Başbakanlık isteminin raf ömrü önümüzdeki seçimlere kadar devam edecekse de, Meclis, bu sınırlı zaman içinde eski usul icraatlarına, kısmen de olsa devam edecek, yarım yamalakça, mesela…

Muhafazakâr siyaset ve basın olarak dostlarımız, “elle gelen düğün bayram” fehvasınca olacak, şeker konusuyla ilgilenmiyor. Muhtemelen Cumhurbaşkanları ile Başbakanın bu konudaki kesin kararlılığını gördüklerinden, çekiniyorlar. Ayrıca referandum günlerinde hayır diyen herkese Gezici damgası vurulduğundan, kendilerinin de bu konuda CHP ve çapulcularla fikirdaşmış gibi görülme ihtimalini de göz ardı etmeyince, dost ve çevrelerini üzüp kırmaktan, belki de haklı olarak, çekiniyorlar. Bir de, şekerin yetkili icra mercii tarafından özelleştirme programına alınmış olması ve Başbakanın da “geriye dönüş olmayacak”lı açıklamasına bakarak bu işin kaynağında halledildiği düşünüyorlar. Dolayısıyla, boşuna kafa yorup riske girmek istemiyorlar… 

Şimdi, bu fabrikaların, devletin şartlarını kabullenip bedelini de ödediklerinde, tapuları özel sermayeye devredilecek…

Büyük Millet Meclisi’nde bu devir işleminin müzakeresi yapılacak mı? Yapılacaksa, komisyonlarda tartışması, Genel Kurul’da görüşülmesinden sonra mı kanun yolu şablonuna tam oturulmuş olacak? Şahsen bilmiyoruz. Eğer bu fabrikalarla ilgili özelleştirme projesi daha bidayette düşünce safhasındayken kanun yolundan geçirilmişse, zaten onay mercii devlet başkanları da kesin kararını açıkladığına göre, hükümet tasarısına da mebuslarca teklif hazırlığına da gerek kalmayacak…

Belirtilen tarihte mallar “Sandal Bedesteninde” satışa çıkarılır. Alan alır ve kalanlar da, haftasına satışa çıkarılır…

   

Bendeniz efendim emekliye ayrılışımdan beri niceliğiyle niteliğini bilemediğimden öğle yemeklerini dışarıda yemiyorum. Açlığımı bir paket süt ve bisküvi ile hallederdim… Süt, kutu sütü ve diğerleri de Ülker veya rakibinin mamulatı. Kutu sütlerini çoktan var ki bıraktım. Bisküvitleri de, terkiplerindeki “glukoz şurubu” ya da, “mısır şurubu” ibarelerini okuduğumdan beri ondan da vazgeçmiştim. Mutlaka bir şeyler atıştırmam gerektiğindeyse, ne olduğunu ayan beyan bildiğimiz “simit” ile açlığımı anlık olarak kapatıyorum…

Bugünden tezi artık, simite de elveda…

Paketlenmiş fabrikasyon gıdalarını iyi okuyunuz. Terkibinde nebati yağ olarak (palm) ismini ve katkı olarak da (soya resitini) ibaresini gördüğünüzde, eğer henüz yaşınızı da yetmişleyerek dünya ile işinizi bitirmemiş iseniz, dikkati elden kaçırmayınız… Bunlardan birisi “kollestrol” deposu, diğeri de sütsüz peynir misali GDO’lu “etsiz köfte”.     

Bilmem simite ne dersiniz amma, maalesef onun da “susam”ı Çin ülkesinden ithal…

Biz eleğimizi asmışız, “elle gelen düğün bayram”. Allah, kalanlara, gençlere ve çocuklarımıza acısın…       

Muhafazakâr siyasa, “Bu gidiş iyidir, bozmayalım, güvenoylu başbakanlıktan ayrılmayalım” havasından gidenleri “Gezicilikle” damgalayarak karaladı. CHP, HDP ve Gezicilerin çapulcu takımı HAYIRCI imişler…

Atatürkçüler, Kemalist sol, Batıcılıkta aşırı gidenler hayır çektiklerinden, EVETÇİLERE gözü kapalı biat etmiş yandaşçı etiketini yapıştırdılar…

Demokrasinin düpedüz bir uyutmaca oluşundan, muhafazakâr siyasa, referandumda ‘Hayır’cıları utanmadan ”Çapulcu” olarak görmeğe kalkıştı. Siyasi kimliği itibariyle zahiren çapulcular çizgisinde yer almasına karşın kimi “evet” çekenlerin de Atatürkçülüğüne şüphe ile bakılır oldu…

Sonuçta muhafazakârların dediği oldu ve cumhuriyetin yeni sistemi Cumhurbaşkanlığı Hükümet olarak başkanlığa geçildi…

Bu yeni sistemde halkın seçtiği temsilciler yoğunlukla başkanların icraatlarını denetlemekten öteye gitmeyecekler. Seçim mahallerinden halkın talep ve isteklerini yüklenerek Meclis’e gelen mebuslar kendi tabanlarından ziyade Başkanlık hükümetinin tasarılarını tartışacaklar… Başbakanlık sisteminin raf ömrü önümüzdeki seçimlere kadar devam edecek ise de, fiili uygulama başkanlık sistemine göre yürütülmektedir…

Mesela, basında muhafazakâr ya da iktidarı destekleyici kalemlerin ağırlıkla “elle gelen düğün bayram” fehvasında havasından giderek sessiz kaldığı şeker konusunda Cumhurbaşkanı kesin kararını vermişler. Başbakan da Devlet Başkanlarının bu kararını aynen benimsemişler. Ayrıca fabrikaların özelleştirilmesi ilgili yetkili icra mercii tarafından da bunlar, özelleştirme programına da alınmış…

Şimdi, bu fabrikaların hükümetin şartlarını kabullenip bedelini de ödemek kaydıyla özel sektöre devredilmesi için meclis kararı gerekiyorsa bunun teklifini ya da tasarısını kimler verecek? Mebuslarımız da daha işin başında adrese teslim edilmiş bu satışın Mecliste nesini tartışacak…

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23