• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Atilla Özdür
Atilla Özdür
TÜM YAZILARI

G – 20 üzerine bir tazeleme...

05 Ocak 2015
A


Atilla Özdür İletişim: [email protected]

Geçen akşam arkadaşlarımdan Adem Özalp’ı ziyarete gittiğimde, kendine has bir şiir denemesinden birkaç dörtlüğün de içinde yer aldığı yıllar öncesindeki yazılarımdan birinin kopyasını elime tutuşturuverdi. İyi kötü raf ömrünü hâlâ tüketmemiş yazımızı bir kez daha tazeleyelim istedik...

“50’li yılların son demindeyiz. Adem Özalp, birlikte hafta tatiline çıktığımızda Texas’ın El Paso kentinde öğle namazı edası için münasip bir yer ararken gözümüze çarpan ‘Genç Hristiyanlar Klübü’ ne dalıp, lobideki kuyruklu piyano üzerinde borcumuzu ödediğimiz  piyade sınıfından bir asker kişidir...

‘Mimarları; insan, kağıt, mürekkep...

Aletleri; kitap, silah, kalem hep...

Renk renk, soy soy ve sahneler lebaleb...

Görürsün insandan merdivenleri’...

Mavi gözlü beyaz yakalı seçkinler topluluğu G – 20, Londra’da yıllık toplantısında...

G – 20, bizim Karagöz kültüründe ‘Hayali’ tabir edilen,

İpleri elinde, kukla oynatıcılarının gerçek hayattaki simetrik grubuna verilen ad...

Karşıtları, kuklalaştırdıkları insanları kendi malikanelerinde merdiven olarak kullanan G – 20 kuklacılarına itiraz ediyorlar. Mavi gözlü beyaz yakalı mimarların, yerine göre insanları kılıç, süngü; yerine göre kalem ve kağıt kullanarak kendi süfli çıkarları için düzenledikleri kumpasların içinde köleleştirmelerine karşı isyan bayrağını çekiyorlar...

(Bu isyancılardan birisiydi, Merhum Erbakan Hocamız)...

‘Sırt sırta, yan yana, iç içe bunlar...

Kılıç süngü, kalemler ve mimarlar...

Basamakta kullanılan insanlar...

Görürsün insandan merdivenleri’...

Türkiye’nin mavi gözlü beyaz yakalıları, Müslümanın farik alameti ya da özgün karakterini oluşturan ‘tevekkül’      duygusunu usturuplu bir şekilde kullanarak onların protesto damarını körelttikleri için, bölüşüm dağıtım adaletsizliklerine karşı protestoculuğu, yaza kışa ve kara yağmura sövenlere has bir davranış formuymuş gibi gösterip değerlendiriyorlar...

Bir taraf, mütevekkilane baş eğişle ‘kaderim’ diyerek içindeki özü, yabancı elleriyle tırtıklanmış gelir dağılımından payına düşürülene suhuletle rıza gösterirken, diğer taraf, tırtıkladığı başkasının paylarıyla haz ve zevk cümbüşü içinde yeri göğü inletiyor...

Türkiye’nin sol cenahı ‘biçeyreklik’... Bu yüzde yirmibeşlik sol kapasitenin de büyükçe bir bölümünde, solcuymuş gibi görüntü veren muhafazakar sağcılar yer aldığından, protestolarda sesin şiddeti düşük kalıyor. Ayrıca polis, bu sesi çıktığı anda yok etmesini de biliyor...

Şu son, ‘Su forumu’ günlerinde, suyun metalaştırılmasına karşı dudaklarını kıpırdatan protestocuların topunun birden tazyikli su ile sularının çıkarılışı, daha üç gün öncesinin taze örneği...

‘Yaza, kışa, kar’a söğerler, haşa!...

Bükemezse, eli öperek kor başa...

Der, ‘ağam sen baş tacımsın, çok yaşa’...

Görürsün insandan merdivenleri’...

Mütevekkil Türkiye halkı, kendi kanından, kendi ırkından, kendi canından, tek tük de olsa aralarında kendi inancından olan ‘mavi gözlü beyaz yakalıların’ da başına sıvadıkları tüm püsküllü (hukuksuz-gerekçesiz) belaları Atatürk adına, çağdaşlık adına, birlik beraberlik adına ve bölünmez bütünlük adına çıkarılan her türlü ödeme emrini gıgını bile çıkarmadan, çıkaramadan yerine getiriyor...

Türkiye gerçeğinde raf ömrünü hiçbir zaman tüketmiyeceğine olan inancımızdan ötürü bir kez daha yukarıda köşemize taşıdığımız 2 Nisan 2009 tarihli yazımıza, bugünlere has bir taze bir örnek ekleyelim...

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bir biriminden, topoğrafik koordinatları çok farklı mesafedeki bir başka birimine gerekçesiz ve yargısız yapılan sürgünlerin, gıg bile çıkarılmadan mütevekkilane kabullenilmesi” gibi...

Ne insanlığa sığar, ne hukuk ve adalete, ne de Müslümanlığa...   

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23