• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Atilla Özdür
Atilla Özdür
TÜM YAZILARI

Hiç kimsecilik ve rahatlık…

04 Şubat 2019
A


Atilla Özdür İletişim: [email protected]

Herkesin göğsünde bir aslan yatar. Kaşını beğenmiştir, aşını beğenmiştir, fedakarlığına ya da güvenilirliğine hayran kalmıştır, arkadaş edinip dostluk kurmuştur…

Politikadaki açıklığından, doğru sözcülüğünden, acı tatlı gerçekleri saklamayışından aşık olmuş siyaseten maşukuna gönlünü kaptırıvermiştir…

Sporcunun, futbolcunun eğer eskilerden bugünlere kalmışı var ise, tutkunların dilek ve temennileri, hep sağlık sıhhat üzerindedir. Hele renklerini de bir beğenmişse!… 

Golü attığında, dünyanın bi’ tanesidir. Bir başka eşi benzeri yoktur. Nasıl da röveşata ile taa santradan parçaladı fileleri. Aslanların aslanıdır o… 

Golü kaçırdığında, kabahat hakemdedir rakip oyuncudadır, rüzgar tersten esmiştir, şundandır veya bundandır… Bunlar, siyasetin değil, siyaset dışı faktörlerin işidir. Kendisine tutkuyla bağlanılan siyasetçinin başarıları, mutlak tutkunlarınca da ayni dozda savunulur. Amigonun ve amigoluğun mantığı bunu icap ettirir.…

İnsanoğlu bu, beşer de olsa, bilemezsiniz ne zaman ve nasıl şaşacağını. Çünkü, “hafıza-i beşer, nisyan ile malüldür”. Rüzgardan nem kapar. “Birisicilik” anlamında özel olsun tüzel olsun mutlak taraftarlığı yapılana, dünya yıkılsa asla bir yanılgı ya da bir maluliyet konduramaz. Memleketi satsa ve şekerin kilosunu da on kaymeye çıkarsa bile…

Çünkü, mutlak taraftarlık, bir kere kendisini maşukuyla yek vücut eylemiştir… 

İyi kötü ferdi dostluklarda da bu böyledir. Başarıları tebrik edilir ve orada kalır. Dünyayı ayağa kaldırmanın anlamı yok. Hatalarında sadece ve sessiz bir üzüntü, sağa sola yaymaktan da kaçınmak. Çünkü neticede sizin arkadaşınızdır, dostunuzdur, ayıp olur… 

Amma, siyasete gelince iş değişir. Siyasi hayatı nazlı bebek misali çevredeki en ufak kıpırdanış etkiler. Kar yağar mahsül getirilemez, pırasanın fiyatını yükseltirler. Yağmur yağar çamurlu tarlaya girilemez, maydanoz kaybolup gider. Sarı şeytan sapıtır, döviz yükselir.

Alın buyurun bunlar da, siyasetin değil, siyaset dışı faktörlerin işidir. Siyasetçi savunur ve sen de ayni dozda savunursun, amigoca bağlandığın siyasa asla toz tutmaz …

Amma, siyasetteki olumlu olumsuz değişmeler, müsbetten menfiye anlamsız kayışlar. Dün verilen sözlerden bugünkü caymalar her zaman siyaset dışı faktörlere bağlanamaz ki…

Programların uygulama safhasında, politikaların tespitinde, icraatların yanlışlığında ve benzeri çeşit türlü sebeplerden çıkmazlara girilmiş de olabilir…

Tutkunu olunan siyasetin icraatları başarılarından ötürü savunulurken hatta bizzat sahiplenilirken, hataların ve yanlışlıkların da kabul edilerek hoş görülmeleri gerekir. Taraftarlık, amigoluk ve aşırıya kaçkın yandaşlık bunu icap ettirir. Aksi halde, mahcubiyetten kaçınmak için mecburen sessizliğe bürünülecektir…

Sandıklı demokraside “elli artı bir” kuralı uygulanıyor. Dernekler, kulüpler, partiler, mahalli yönetim ve devletlerde tekil kişi ya da heyet halinde birliği çekip çevirecek, yetkili görevliler seçilirken, bu kurala göre hareket edilir…

Elli artı bir’i koparan kişi, artık o mahallenin muhtarıdır. Kendisine oy vermiş vermemiş, bütün mahalle halkının dert babasıdır . Apartmanların yönetim kurulları da öyle değil midir? Çoğunluk istemişse, istemeyenler de aylık ortak aidatını elli artı bir’e tabi olarak isteyenlerin istedikleri çizgiden tıkır tıkır ödeyecektir…

Siyasetin sistemik yapısına göre devletin olsun cumhurun olsun, “elli artı bir”i kim kopartabilmişse, istemeyenler de dahil olmak üzere artık o kişi, yüzde yüzün başkanıdır…

Böyle olunca ki, öyledir, Tayyip Erdoğan, senin, benim hepimizin olduğu gibi, piyanistin de Cumhurbaşkanıdır…

Birisi dünya ölçeğinde nam yapmış meşhur olmuş güzel sanatlar dalının başarılı bir temsilcisi sayılmış, diğeri de Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Cumhurbaşkanı seçilmiş ve de olmuş….

Adam, kendisini sevelim sevmeyelim, mesleği ve uzmanlığı yönünden beğenelim beğenmeyelim, inançları, düşünceleri, dünya görüşleri ve tüm beşeri hallerinden ötürü yaklaşalım yaklaşmayalım dünya ölçeğindeki konumuna göre bir konser düzenlemiş…

Devletinin başkanına da, kendisi için bir kıvanç ve iftihar vesilesi addettiği bu konseri için nazikane bir üslupla davette bulunmuş…

Cumhurbaşkanları da ayni nezaketle bu davete icabet edecekti, şüphesiz…

Ve etmişler de…

Şimdi kendimize soralım. Devletbaşkanları, kendilerine yapılan bu davete icabet etmeseydiler, gerekçesi hangi iskelenin babasına bağlanabilirdi?...

Sizlere ABD eski başkanlarından John F. Kennedy’den “Hiç kimseciliğe” yatkın birkaç satırcık;

Seçmenlerine karşı olan sorumluluğunu bir yana atan bir politikacı, hiç kimseye hesap verme durumunda değilmiş gibi bir duruma düşmüş olur. Bu yolda demokratik sistemimizin temeli olan koruyucu unsurlar kalkmış olur…

Bu durumdaki politikacı artık hakiki anlamda bir mümessil değildir. O, halkın kendisine vermiş olduğu emaneti inkar etmiş, kendisine kanaat birliği yüzünden oy verenlerin itimatlarına ihanet etmiş durumdadır.

Ayrıca kanaatlerine göre karar vermekte ısrar ettiği takdirde mesleğinden olacağı veya ileride önüne gelecek imkanlardan faydalanamama ihtimali belireceği korkusu ile bir biri ardınca prensiplerinden vazgeçme yolunu da bir defa tuttu mu, onun, insanda bulunması için tek sebep olan vicdan hürriyetini, tamamıyle kaybetmiş olur…

Bizim Türkiye’nin politika sektöründe bu türden vicdansızlıklar pek sık görülür. Hele şu son günlerdeki,

Halen görev başında yetkili bir kısım belediye başkanları, yalanacak bal kavanozu yarışında kendilerine şort verilmediği için partilerinden istifa etmiyorlar mı?! …

Ne dersiniz?... 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23