• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Atilla Özdür
Atilla Özdür
TÜM YAZILARI

İsimlemek üzerine düşünceler…

01 Mart 2018
A


Atilla Özdür İletişim: [email protected]

Kırklı yılların başlarında Taksim İlkokulu üçüncü sınıf talebesiyim. Şehrimiz İstanbul’u öğreniyoruz, vilayetmiş. Sayısını tam olarak hatırlayamıyorsam da kırklı yıllarda, İstanbul’un kazaları (ilçeleri) iki grup halindeymiş. Fatih, Üsküdar, Beyoğlu, Sarıyer, Beykoz gibi iç kazalar. Şile, Yalova, Adalar, Kilyos ve Çatalca’lar da, dış kaymakamlık…

O günlerin spor kulüpleri de lig müsabakalarında şöyle sıralanırdı. Vefa, Beykoz, Süleymaniye, Galatasaray, elektrik, Beşiktaş, Beyoğluspor, Kasımpaşa. vs, vs. Her ilçede ve büyük semtlerde birer olmak üzere İstanbul şampiyonluğu için kendi aralarında yarışırlardı. Biz de iyi kötü ikametgâhımızın bulunduğu mahal itibariyle yarı Kasımpaşalı sayıldığımızdan, Tepebaşı’na çıkar ve Kasımpaşa’daki maçları tepeden seyrederdik. O zamanlar stadın adı Kasımpaşa Stadyumu idi…

Osmanlı dönemi uygulamasında toprakta mülkiyet hakkı Hz. Allah-ü Azimüşşan’ındı. İntifa hakkı da padişahın. Konu çok geniş, yerimiz ise dar olduğundan kestirmeden gidelim. Padişah, bu hakkını kısmen tımar sahipleriyle ortaklaşa kullanırdı. Padişahlar aylık, maaş ve ücret almaz, topaktaki intifa hakkı gelirlerinin kaynağını oluştururdu. Dolayısıyla padişahlar kendi dönemlerindeki devasa selatin camileri inşa ettirirken, fon bakımından sıkıntıya düşmezlerdi. Dünya ölçeğindeki bu tarihi yapılara da devrin padişahının ismi verilirdi…

Tanzimat sonrasında toprakta özel mülkiyet hakkı tanındı. Mezar yerleri herkese açık iken, yavaştan yavaşa parsel parsel yağmalanmaya başladı. Siyasette egemenlik hakkı Allah’ın tasarrufundan alınınca (haşa), toprağın tasarruf hakkı da beşerin eline geçti...

Bu arada padişahlık gitmiş yerine halk egemenliği getirilmişti. Hizmet ehlinin maaş ve ücretleri için görevleriyle mütenasip bir barem listesi tanzim edildi. Devlet başkanları, mebuslar, zabıt kâtipleri, rütbelerine göre askeri bürokratlar vs, sabit gelirleriyle geçinmeye başladılar…

Cami gibi, çeşme ve hastane gibi, okul ve köprü gibi ölümünün ardından sadaka-i cariye bırakma imkan ve fırsatı kamu görevlilerinin ellerinden, serbest meslek sahiplerine geçti. Şimdi bir paşa, bir öğretmen ve bir mebus, bakan veya Cumhurbaşkanı, Çamlıca’da inşa halindekine benzer bir cami yaptırmaya kalkışsa, kolay kolay o yükün altından kalkamaz…

Hemen hemen günaşırı Kasımpaşa meydanından Dolapdere’ye doğru çıkarım. Caddenin başlangıcından sağ tarafa açılan bir kaç sokak Kasımpaşa Stadyumu’na çıkar. Futbolculuğun para karşılığı lejyonerliğe dönüşmesini takiben Vefa Stadı gibi, Kasımpaşa sahası da kendi haline terk edilmişti. Mahalle takımlarının top koşturdukları bir alan halini aldı. Yıllar sonra kulüpler para kazanma hırsıyla turnuva sayılarını arttırınca, stadyumlar futbol şirketlerine az gelmeye başladı. Kasımpaşa sahası ise kapasite israfı. Sektörel sermayenin talebi üzerine devlet gece maçları için aydınlatlama tesisatını kurdu. Kasımpaşa, tribünleri yenileştirip ilave takviyelerle kazanç bakımından verimli hale getirildi. Tepebaşı da uygun yerlerinden perdelenerek aşağıdaki top sahasını beleşçi gözlere kapatılınca, Kasımpaşa Stadyumu kutsal hizmete açıldı…

Geçen yıl dikkatimi çekmişti. Aşağıdaki Bahriye Caddesinden stadyuma açılan sokakların girişine, “Recep Tayyip Erdoğan Stadyumu’na gider” ibareli yol levhalarını görünce tuhafıma gitmişti…

Bu top sahası en azından seksen yıl evvelinden gelmekte ve yaptıran gibi yapılmasına ön ayak olan da, Devlet Başkanları Recep Tayyip Erdoğan değildi. Üç beş ay sonrasında baktım ki, tabelalar kaldırılmış. Sanırım bu tabelalar Devlet Başkanımıza haber vermeden ve izni de alınmadan konulmuş olmalıydı… 

Kenan Evren anayasasına “hayır” çektim. 27 Mayısçıların ısmarladıklarına ise yaşımın tazeliği ve de cehaletimden “evet”i basmıştım. Kenani devrinde askeri bir kışlaya onun ismini verdiler. “Orgeneral Kenan Evren Eğitim Kışlası”….

Ne var ki paşa hazretleri gözden düşünce, kışla da, ismi kirli bir yapıya dönüştü...

Çamlıca’da yapılan ve hemen hemen bitmek üzere olan Selimiye ayarındaki selatin camiye Meclis Başkanı, kendilerine beslediği sevgi ve saygısından ötürü “ Recep Tayyip Erdoğan Camii” ismini uygun görmüş. Tuhaf şey…

Politika bu, yarınki günlerde hiç istenilmese bile bakmışsınız, “Bu iktidar dünyanın en iyi ve güzel kararlarını da alsa biz onu alkışlamayız” peşin hükmünü açıktan açığa ilan eden bir CHP’nin iktidara geldiğini düşünün!

Caminin tabelasını yerinde tutarlar mı?

Devlet Başkanlarının yakın aile çevresiyle birlikte tüm dostları ve sevenlerine yıkım olur…

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23